ABC Politik

Merdan Yanardağ
5 Kasım 2010
Email :

Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini, farklı bir rejimin kurulduğunu, bu rejimin niteliğinin siyasal, hukuksal, felsefi ve kültürel bakımından ancak “gericilik” kavramıyla karşılanabileceğini tespit etmek gerekiyor.

Geçen haftaki yazımda, kurulan yeni rejimin hayatın her alanında kendi değerlerini ve ölçülerini egemen kılmaya çalışacağına işaret etmiş, bu alanlardan birinin de hiç kuşkusuz sol muhalefet zemini olacağını belirtmiştim. Genel olarak siyasal alanın, özel olarak da sol muhalefet zemininin yeniden tanımlanmak, bu alandaki güçlerin yeniden şekillendirilmek isteneceğini özellikle vurgulamıştım.

Çünkü bu yönde kapsamlı bir operasyon yapılmadan, yeni düzenin kurucu güçlerinin gerçek anlamıyla bir egemenlik tesis edemeyeceğini, dahası yeni rejimin selametini garanti etmek bakımından zorluk çekeceğini ileri sürmüştüm.
Dolayısıyla yeni rejimin temel ilkelerini sorgulamayacak, belirlenen sınırlar içinde “solculuk” yapmaya itiraz etmeyecek ve esas olarak yeni rejimin egemen güçleri tarafından çizilen siyasal çerçeveyi onaylayacak ve onu yeniden üretecek bir muhalefet oluşturmak için bir dizi örtülü girişim yapılabileceği uyarısında bulunmuştum.

Bu öngörülerin hayat tarafından doğrulanması için çok beklemek gerekmedi. Fazla değil bir hafta sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde ortaya çıkan kavga, bu partinin terbiye edilmesi ve yeni kurulan düzenin solunu oluşturması için yeniden yapılanması yönünde şiddetli bir baskıya tabi tutulduğunu ortaya çıkardı.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Önder Sav ekipleri arasında, ilk bakışta koltuk kavgası ya da “eski” ve “yeni” siyaset anlayışları arasındaki mücadele gibi görünen gelişmenin anlamı budur.

***

Sol Portal’ın kendi genel yayın yönetmenine bile neredeyse hareket edilmesine izin veren hoşgörülü ve “demokratik” yayın çizgisine bir itirazım olduğu için değil ama temel kavramların anlamlarından habersiz, dahası bilgisizliğinin bile farkında olmayan bazı “yorumculara” tanıdığı olanak nedeniyle bir kayıt düşmekte yarar var: CHP hiç kuşkusuz bir sistem partisidir. Son çözümlemede sınıf mücadelesinin muhatapları arasında bulunan siyasal bir güçtür. Kurulu düzenin, kapitalizmin esastan sorgulanması halinde elbette devrimcilerin karşısında yer alacaktır. Dolayısıyla sosyalist solun CHP’ye bakışı nettir.

O nedenle bu yazıda yapılan değerlendirmeler bir durum tespiti ve CHP’de yaşanan bölünmenin siyasal analizinden ibarettir.

Bu partide olup bitenler sol’u, sosyalist hareketi yakından ilgilendirmektedir. Çünkü, 60 yıldır muhalefette olan, Cumhuriyet devriminin ilerici birikiminin bir ölçüde temsilcisi konumundaki CHP, bütün liberal propagandaya karşın sola açık bir yapıyı/tabanı il ve ilçe örgütleri düzeyinde barındırmaktadır. Elbette bu sistem içi bir soldur ve bu konuda bir tartışma yoktur.

Türkiye’de gerici dönüşüm hamlesinin son hedefinin CHP olduğu anlaşılmaktadır. Cumhuriyet’in kurucu kuvvetlerinden biri olan CHP -altını bir kez daha çizelim- elbette bir sistem gücü ve burjuva partisidir. Ancak AKP gibi partilerden temel bir farklılığı vardır CHP sermayenin ve sistem içi güçlerin modern, laik ve görece aydınlanmacı kanadını temsil etmektedir.

Marks ve Engels Komünitst Manifesto’da birçok soldan söz ederler. Örneğin sosyalist sol, burjuva sol, küçük burjuva sol, hatta feodal sol gibi politik eğilimlerin halkın, emekçilerin içinde bulunduğunu belirtirler. Bu genişlik içinde bakıldığında CHP’yi de Türkiye’ye özgü, dolayısıyla sınırlı ve sorunlu da olsa bir sosyal demokrat parti olarak değerlendirmekte sakınca yoktur.

CHP’nin yeni yönetimi, lider kadrosu ve programından bağımsız olarak bakıldığında bu partiye oy veren kitleler potansiyel olarak Türkiye’de dinsel gericiliğin önündeki en büyük toplumsal ve siyasal engeli oluşturmaktadır. CHP’ye oy veren kitleler, diğer toplumsal kesimlere göre, sosyalist solun sözüne ve etkisine, dolayısıyla örgütlenmesine en açık toplum kesimini oluşturmaktadır.

Bütün bu nedenlerle Türkiye’de rejimin daha İslami bir renk kazanması, hukukun ve toplumsal hayatın şeri hükümler doğrultusunda kısmen de olsa dönüştürülebilmesi için, öncelikle CHP’nin terbiye edilmesi, liberalleştirilmesi, eğer bu da yapılamıyorsa en azından bu partinin etkisizleştirilmesi gereklidir. CHP’yi ülkedeki gerici dönüşümün bir parçası haline getirmeden AKP-Cemaat koalisyonunun hedeflerine ulaşması imkansız olmasa bile çok zordur.

CHP’de yürütülen operasyonun ve çıkan kavganın anlamı budur.

Yeni kurulan düzen, etkili, baskın ya da egemen olmamak kaydıyla laik ve modernleşmiş bir nüfusa da ihtiyaç duymaktadır. Aslında bu, kapitalizmin bir ihtiyacıdır. Dolayısıyla bir Ilımlı İslami rejimin kurulması ve kalıcılaşması için CHP’li kitlelerin yedeklemesi gereklidir. Bunun en etkili ve kestirme yolu ise CHP’yi bu gerici dönüşüm operasyonunun bir parçası haline getirmektir.

Mmuhafazakar-liberal koalisyon Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden bir CHP operasyonu yürüttüğü kesindir. Hedef CHP’yi rejimin gerici dönüşüm projesine eklemlemektir. Bu operasyonun yürütücüleri liberal entelijensiya, aracı ise medyadır.

***

Kemal Kılıçdaroğlu ve yeni parti yönetimi, politik hattını belirlemek için soluna değil sağına bakmaktadır. Yeni CHP yönetimi, liberal ve İslamcı yarı aydınların çizdiği muhalefet profiline uyun bir görüntü vermeye özen göstermektedir. Saptamamız gereken kesin olgu şudur liberal-muhafazakar entelijensiya CHP’nin politik hattını, söylemini ve eylemini biçimlendirmektedir. Buna direnen kadroları ise, solcu oldukları için değil sadece otantik bir Kemalist/partili anlayışla bu girişime karşı çıktıkları için, tasfiye etmeye çalışmaktadır.

Sağcı ve liberal akademisyenler, hatta İslamcı gazetelerin kimi yazarları Türkiye’ye nasıl bir “sol” gerektiğini neredeyse hemen her gün köşelerinden ya da televizyon ekranlarından anlatıyorlar. Üstelik bunu “Türkiye’nin gerçek bir sol muhalefete ihtiyacı var” diyerek yapıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ısrarla “Yeni CHP” demesi boşuna değildir. Kılıçdaroğlu, partisini liberallerin önerileri doğrultusunda yeniden inşa etmeden iktidara gelemeyeceğine inanmış görünüyor. Tuzak da buradadır. AKP’lileştirilen bir CHP’ye sistem içinde ihtiyaç yoktur.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin daha da sağa çekilmesinin bir aracına dönüştüğü gözleniyor.

Çünkü Kılıçdaroğlu yönetimi, yukarıda da işaret ettiğim gibi, liberal-muhafazakar gazete yazarlarının CHP’ye verdikleri koordinatlara uygun bir siyasal profil sunmaya özen gösteriyor. Başlı başına bu tutum bile Kılıçdaroğlu’nun yeni düzenin muhalefeti olmayı kabullendiğini gösteriyor.

***

Sonuç olarak düzenin sol’u hızla boşalıyor. Sosyalistler bu boşluğun bir bölümünü doldurmak için tarihsel bir fırsatla karşı karşıyalar. Ancak bu fırsattan yararlanmaya çalışmak işi gücü bırakıp ve AKP iktidarını unutup muhalefetteki CHP’ye saldırmak değildir. Kısa bir süre içinde görülecektir ki CHP’nin zayıflatılması, etkisizleştirilmesi ve yeni düzene uyumlu bir siyasal parti haline getirilmesi esas olarak ülkede solu geriletecek ve gericiliği geliştirecektir.
Sosyalistler CHP’nin tatmin etmediği tabanına ve kadrolara –ki CHP örgütlerini taşıyan azımsanmayacak sayıda partili sol/sosyalist kökenlidir- yeniden uzanmak ve onları yeni bir politik hat etrafında örgütleyerek harekete geçirmek mümkündür. Bunun için etkili bir politik faaliyet yürütmek, güç biriktirmek, güven yaratmak gereklidir.