ABC Politik

Merdan Yanardağ
24 Kasım 2015
Email :

Fransa önceki gün, yani 2015 yılının 13 Kasım Cuma günü kana bulandı. Bu saldırının nedenleri üzerinde kapsamlı bir değerlendirme yapmadan önce, İslamcı terör eylemlerinin tarihsel ve kültürel nedenleri üzerinde hızlı bir analiz yapmakta yarar var. Aşağıda yer alan değerlendirmelerin bir bölümünü izleyicilerimle Twitter hesabım üzerinden de paylaştım.

Öncelikle yapılması gereken tespitleri şöyle sıralayabilirim:

Paris saldırıları; Batının ikiyüz yılı aşkın sömürgeciliğinin, dünyayı talan eden emperyalizmin, Ortadoğu’nun enerji yataklarını kontrol etmek için bölge halklarını etnik ve dinsel parçalara bölen iki yüzlü beyaz adamın yarattığı tablonun dramatik bir sonucudur…

Paris vahşeti; Batının, İslam dünyasında solun önünü kesmek, devrimci güçleri etkisizleştirmek ve başta Sovyetler Birliği olmak üzere sosyalist ülkeleri/bloku Güneyden kuşatmak (Yeşil Kuşak) amacıyla dinci gericiliği destekleme siyasetenin yol açtığı bir dramdır.

Paris dramı; bölge halklarının bağımsızlıkçı laik güçlerinin önünü kesmek için yerel gericiliği, ilkelliği ve cehaleti destekleyen Batı bencilliğinin faturasıdır.

Paris katliamı; Batının, Arap dünyasının son laik rejimi olan Suriye yönetimine karşı Suudi-Katar gericiliği ve İslamcı Erdoğan-AKP hükümetiyle yaptığı kirli işbirliğinin bedelidir.

Paris saldırıları; Suriye rejimini yıkmak için önce Siyasal İslamcı terör örgütlerini destekleyen, sonra tehdidin kendilerine de yöneleceğini görünce onları yüz üstü bırakan Batının ödediği bir kefarettir.

***

Kimsenin kıvırmasına, lafı eğip bükmesine gerek yok, tablo açıktır; Paris katliamını İslamiyet adına gerekirse kan dökmeyi bir yöntem olarak benimseyenler gerçekleştirdi. Aynı nedenlerle bizim yurttaşlarımızı da Suruç ve Ankara’da katlettiler.

AKP’nin siyasal lideri Tayyip Erdoğan sürekli olarak, terörün dini, vatanı, ırkı olmaz diyor. Bu sözlerin asıl amacı, bazı terör örgütlerinin “İslamcı” niteliğini gizlemektir. Oysa biz biliyoruz ki, Erdoğan-AKP iktidarının da himaye ettiği, desteklediği, donattığı, silah ve üs verdiği Siyasal İslamcı örgütler din adına kan döküyor.

Bu nedenle Paris katliamının sorumlularından biri de, daha kısa süre önce “IŞİD terör örgütü değil”diyen, bu Ortaçağ artığı örgütün Suruç ve Ankara katliamlarındaki rolünü gizlemeye çalışan, dinci teröristlerin ülkemizde serbestçe dolaşmasına, (dolayısıyla Batıya geçmesine de) göz yuman Erdoğan-AKP iktidarıdır.

***

Yakın tarihimizden biliyoruz ki, El Kaidenin kurulmasını sağlayanlar Ortaçağ artığı Suudi yönetimi ve CIA’dan başkası değildir. Afganistanda devrimci-halkçı iktidara karşı Suudi Arabistan gericiliği ile işbirliği yapan ABD, Sünni İslam’ın siyasallaşmasını sağlayan en büyük güçtür.

Örneğin, Filistinde Hamas da işgal altındaki topraklarda İsrail’in ve ABD’nin desteğiyle ya da yol vermesiyle, laik ve sol bir karaktere sahip olan Arafat’ın FKÖ’ne karşı kurulmadı mı? Çünkü bir cephe yapısındaki FKÖ içinde sadece El Fetih değil, FHKC gibi sosyalist örgütler de bulunuyordu.

Artık kesinleşmiş bir tarihi olgudur; Bölgedeki bütün siyasal islamcı örgütlerin arkasında Arap gericiliği ve emperyalizm vardır.

Siyasal islamcılık bir Soğuk Savaş dönemi imalatıdır. Daha açık bir ifade ile emperyalizmin ürünüdür.

Batı kapitalizminin çıkarları için bütün Doğu halklarının harcanmasının bir sonucudur.

***

ABC yazarı ve gazeteci büyüğümüz Haluk Hoca (Prof. Dr. Haluk Şahin), dün yayımlamaya başladığımız son makalesinde Paris saldırılarının tarihsel, ekonomik ve sosyolojik arka planını kısa ama çok yetkin bir şekilde ortaya koydu. Halen yayında olan bu yazının tamamını okumanızı öneririm.  Ben burada birkaç noktayı vurgulamakla yetineceğim. Haluk Şahin Batıya şöyle sesleniyor:

“Bir yandan sermayenin akışkanlığının kaçınılmaz aşaması olan küreselleşmeyi savunacaksın ve ondan yararlanacaksın, öte yandan onun bir sonucu olan emeğin ve insanın küresel akışkanlığına engel olmaya çalışacaksın. Mümkün değil.”

“Geliyorlar. gelecekler. En çok da, senin küreşelleşmenin ana yakıtı olan petrol uğruna allak bullak ettiğin coğrafyadan geliyorlar. Hastalıklarıyla geliyorlar.”

“Ama sen artık gelsinler istemiyorsun. Çok geç. Yaratılmasında senin de payın olan koşullar onlara Git! diyor. Yürüyerek git, koşarak git, yüzerek git, delik lastik bota binerek git.”

***

Müslüman Arap dünyasını yapay devletlere bölen, mezhep ayrılıklarını kışkırtan, “parçala ve yönet”stratejisini izleyen, dünyanın bu en zengin enerji havzasını yağmalayan Batı/emperyalizm Müslüman halkların bugün yaşadığı dramın temel sorumlusudur.

Acımasız talan düzenini sürdürebilmek için bölge halklarının derin bir cehalet ve karanlık içinde kalmasına neden olan, dahası bunu teşvik eden Batı, Müslüman toplumlarının modernleşme projelerinin de çökmesine yol açtı. Arap Baharı denilen proje bile, esas olarak İslam dünyasının seküler ve yarı seküler rejimlerini yıktı.

Son bir not; Paris saldırıları, IŞİD ve diğer Siyasal İslamcı terör örgütlerinin Suriye’de yenilgiye uğradıklarının da bir işaretidir. Bir sıkışma, kaybetme ve yenilgiye uğrama durumunun yol açtığı intikam saldırısıdır.

Ancak, Siyasal İslamcılar Suriye’de yenilgiye uğrasa da bölgenin tarihinden silinmesi daha uzun yıllara yayılacaktır. Çünkü bu mücadele yalnız askeri bakımdan  kazanılmaz. İdeolojik, kültürel ve siyasal bir mücadele de gereklidir.