ABC Politik

Merdan Yanardağ
1 Temmuz 2020
Email :

Bilindiği gibi, ‘18 Dakika’ adlı televizyon programında; Osmanlı’nın en baskıcı, en zalim ve en despot padişahlarından biri olan, ‘İsdibdat Rejimi’nin (Buna bir tür feodal faşizm diyebiliriz) sultanı, 34. Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in kurduğu rejimini eleştirdiğim için bilcümle gericiler, siyasal islamcılar, AKP’li troller(AkTroller) ahlaksızca küfür ve ölüm tehditleri yağdırıyor. Medya ortamının yüz akı denilebilecek televizyon kanallarından TELE1’e yönelik üç gündür alçakça bir saldırı yürütülüyor.

Bu saldırılar, Cübbeli Ahmet Hoca adıyla bilinen, zaman zaman şarlatanlığı nedeniyle alay konusu olan bir tarikat şeyhinin hedef göstermesi üzerine başladı. Bilgisizlik, dahası kara bir cehaletten beslenen bu saldırılar üzerine, henüz programın üzerinden (25 Haziran Perşembe) birkaç saat geçmeden, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, gece saat 02.13’te sosyal medya üzerinden (Twitter) bir mesaj yayınlayarak, saygısız bir ifadeyle TELE1 televizyonu hakkında, benim Abdülhamit’e “Hakaret ettiğim” iddiasıyla “inceleme” başlatıldığını duyurdu.

Olacak şey değildi. Belli ki, bir yerlerden uyarılmış, bunun üzerine gece yarısı kalkmış ve mesaj atmıştı. Bunun üzerine, ben de sabah 10.00 sularında, ilk cümlede Şahin’in üslubunu kullanarak şu mesajı paylaştım:

“RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin adlı şahıs, gece yarısı 03.00’de TELE1 hakkında inceleme başlatıldığını açıklıyor. Hayrola Sayın Şahin, darbe mi yapıyorsunuz, aceleniz nedir? Ülke TV için 10 gün beklediniz. Padişahlar eleştirilemez diye, bir yasa mı var? Siz mahkeme misiniz?”

Ve olaylar böylece gelişti, konu Türkiye gündeminin tepesine oturdu. Öyle ki, Google’de neredeyse üç gün boyunca TT (Top Trends) oldu. Konuya hemen her kesimden siyasetçi, gazeteci, tarihçi ve yazarlar da girdi. Bunlardan biri de Haber Türk yazarı ve aynı adlı televizyon kanalının programcılarından Fatih Altaylı oldu. Bu meslektaşımız, 27 Haziran günü yazdığı bir yazıyla tartışmaya değil, saldırıya katıldı. Bu küfür ve tehditlerle yürütülen aklaksız saldırıya durduk yere katılan Altaylı’ya geleceğiz, ama önce konuyu biraz daha açalım.

* * *

Hemen belirteyim; benim açımdan mesele ya da benim meselem bir Osmanlı sultanının kişiliği değil, ona hakaret etmek ise hiç değil. Mesele, Ortaçağ artığı çürümüş, ilkel bir düzeni korumak için kurulan baskı ve zulüm rejimi, diğer bir ifadeyle despotluktur. Kişisel hırs ve ikbal için aydınlanma hareketini zorbalık ile ezmeye çalışmaktır. Benim eleştirdiğim, evet sert bir üslupla eleştirdiğim konu da budur.

Ancak, tehditler, küfürler ve saldırılar karşısında geri adım atmadık. Gerici ve faşizan zorbalığa boyun eğmedik. Saldırıları püskürttük, atmosfer değişti, inisiyatif bize geçti. Çünkü, dinci hareketin kurmak istediği yeni rejim için tarihsel ve ideolojik bir referans kaynağı olarak aldığı 2. Abdülhamit’i savunmak çok zordu. Yandaş basın, yeni rejimin sözcüleri yalan ve küfürle ancak birkaç saat idare edebildiler.