Toplumdaki karamsarlık ve yenilgi duygusunun derinleşerek bir travmaya dönüşmesinin başlıca nedeni İYİ Parti ve Millet İttifakı’ndaki sağ partilerin seçim sonuçlarına ilişkin tavrıdır. Henüz sandık tutanaklarındaki ıslak imzaların mürekkebi kurumadan sanki adil ve demokratik bir seçim yapılmış da Erdoğan ve AKP-MHP koalisyonu kazanmış gibi yenilgiyi kabul eden tutumlarıdır. Özellikle Meral Akşener ve İYİ Parti’nin tutumu, alanın Erdoğan lehine terk edilmesine yol açmış; yalan, iftira ve hilenin hesabı sorulamamıştır. İYİ Parti, AKP iktidarının yasaları bile çiğneyen seçim günahlarının üstünü ideolojik bir şalla örtmüştür.
∗∗∗
İYİ Parti demokratik muhalefet blokunun en zayıf halkasıydı. İktidarın yüklenerek bu halkayı kırdığı anlaşılıyor. İYİ Parti’nin İslamcı-faşist iktidarın çekim alanına girdiği giderek daha netleşiyor. İYİ Parti, kendisine verilen oylara, millete ve cumhuriyetin değerlerine deyim uygunsa “ihanet” etmeye hazırlanıyor.
İYİ Parti yönetiminin bütün hesabını CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, yerel seçimleri de kaybetmesinin üzerine kurduğu anlaşılıyor. Yerel seçimlerin de kaybedilmesi halinde CHP’nin bir daha toparlanamayacağını ve çökeceğini varsayıyor. Dolayısıyla önce boşalacak alanı doldurarak ana muhalefet partisi olmayı, 5 yıl sonra da iktidar alternatifi konumuna gelmeyi hedefliyor. O nedenle İYİ Parti 81 ilde ayrı belediye başkanı adayı çıkaracağını ilan ediyor. Akşener ve ekibi ülkenin ve milletin kaderiyle adeta “kumar” oynuyor.
∗∗∗
Ancak bu planın tutması mümkün görünmüyor. Çünkü bütün hesabın, CHP’nin statükoyu koruma tavrının devam edeceği varsayımına bağlandığı anlaşılıyor. İslamcı faşist bir iktidara sağcı ana muhalefet ve alternatif modeli kurulmak isteniyor. Doğan Avcıoğlu’nun deyimiyle sola kapalı sağa ise alabildiğine açık olan bu “cici demokrasi” modeli yeniden devreye sokuluyor.
Bu nedenle genel seçimlerden sonra İYİ Parti’ye çengel atmaya çalışan AKP ve MHP, Akşener’i demokratik muhalefet blokundan kopma girişimini destekliyor. Erdoğan yönetimi, yerel seçimleri ancak İYİ Parti’yi etkisizleştirir ya da muhalefet blokundan koparırlarsa kazanabileceklerini görüyor. Bu nedenle kavgayı kışkırtıyor, besliyor. Akşener ikinci kez altılı masayı tekmelemeye ve Erdoğan’a yeni bir seçim daha hediye etmeye hazırlanıyor.
Ancak seçimler İYİ Parti olmadan da kazanılabilir. Çünkü İYİ Parti’nin demokratik muhalefet blokundan kopması, bu partiye oy veren cumhuriyetin değerlerine saygılı, merkez-sağ seçmenin tepkisine yol açacaktır. Eğer bu kesime ulaşılabilir ve durum iyi anlatılabilirse, bu kitle Erdoğan’a bir seçim daha hediye etmeyecektir.
Gel gelelim, asıl tehlike ilerici, demokrat ve cumhuriyetçi seçmenin siyasetten kopmaya başlamasıdır. Seçimlerin kaybedilmesinden ve muhalefetin teslim olmasından sonra insanlar televizyonda haber izlememeye, sosyal medyaya bakmamaya, gazete okumamaya başladı. Üstelik bu tutum özellikle CHP’ye karşı bir öfkeye dönüşerek yayılıyor. Sandığa gitmeme eğilimi yükseliyor. İşte seçimlerin kaybedilmesine yol açacak asıl tehdit bu durumdur.
ÖZGÜR ÖZEL’İN ADAYLIĞININ ANLAMI
Eğer CHP içindeki değişim tartışması ve süreci iyi yönetilirse, partiye destek veren ve fakat bugün derin bir öfkeyle uzaklaşan büyük kitleler de demokrasi ve özgürlük mücadelesine kazanılabilir. CHP kamucu, halkçı, laik ve antiemperyalist bir perspektifle kendisi yenileyebilirse toplumu da yeniden ateşleyecektir.
Bu anlamda Özgür Özel’in adaylığının iyi olduğunu düşünüyorum. Kimin kazanacağından bağımsız olarak bu adaylık ve partinin ideolojik-politik hattına ilişkin tartışma, CHP’nin sağa kayışını durduracak, hatta tersine çevirebilecektir.
Özgür Özel’in adaylığını açıklama toplantısındaki konuşması, partide uzun süredir duyulmayan sol bir temaya sahipti. Özel, açıkça partinin demokratik sol zeminde yeniden konumlanacağını ilan ederek, partinin sağa kaydığı eleştirilerini de doğrulamış oldu. Özel’in bir soru üzerine Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na sahip çıkması da partinin “sol” kimliğine yaptığı vurgu kadar önemliydi. Açıklanan “tutum belgesi” de daha sol bir içeriğe sahipti. Dolayısıyla ilk kez partide değişim tartışması bir ideolojik ve siyasal boyut kazanmış oldu.
CHP yönetiminin, AKP trollerinin bir montaj video ile kurduğu kumpasa takılarak, Tanrıkulu’nu, bir milletvekilini iktidarın önüne atması anlaşılır bir tutum değildi. Sürekli kendi sağına bakarak ve iktidarın kara propagandasını ciddiye alarak rotasını belirlemeye çalışan CHP yönetiminin troll ordusuna boyun eğmesi büyük bir hatadır. Oysa önce yapması gereken partinin kendi evladına sahip çıkmasıdır. Yapılacak şey başkalarının ne dediğine bakmaktan çok, söz konusu olaya ilişkin küçük bir araştırma ve soruşturmadır.
CHP kendi politikalarını ak trollere ve iktidar tepkilerine göre belirleyerek karamsarlık halinin teslim aldığı toplumsal ruh halini de değiştiremez. Halkı ayağa kaldıramaz. Sadece rakibini güçlendirmiş olur. Siyaset sosyolojisinin yasasıdır bu. Özgür Özel’e bir fark yaratması için Sezgin Tanrıkulu konusunda aldığı tutum bile yeter.
Öte yandan Ekrem İmamoğlu’nun Cumhuriyet Gazetesi’nde 9 Eylül 2023 tarihinde çıkan yazısı da daha önce Oksijen Gazetesi’nde yayınlanan makalesine göre daha sol bir metindir. Özellikle devrimcilik vurgusu; halkçılık, kamuculuk, laiklik ve antiemperyalizm konularında ortaya koyduğu yaklaşım da –ki tümü partinin altı ok ambleminde ifadesini bulan kuran kurucu ilkelerdir- önemli bir gelişmedir.
Yerel seçimleri kazanmak için mücadele; 14-28 Mayıs’ın rövanşını alma kavgası olacaktır. Öyledir de…
O halde toplumu, cumhuriyetçi ve sol seçmeni ayağa kaldırmak lazımdır.