Burdur diyaliz skandalında kimyasal iddiası!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, Burdur Devlet Hasyansi’ndeki diyaliz skandalı hakkında “Diyaliz tedavisinde kullanılan su tanklarına antifiriz içinde bulunan etilen glikolün karıştığı yönünde birtakım iddialar var” dedi.
Burdur Devlet Hastanesi’nde 25 Mayıs’ta diyaliz tedavisi gördükten sonra evlerine dönen hastalar; baş dönmesi, mide bulantısı, şuur bulanıklığı ve nakil aracından inememe tarzı şikayetler ile tekrar Burdur Devlet Hastanesi’ne gelmiş, hastalardan bazılarının durumunun ağırlaşması üzerine yetkililer tarafından gün içinde diyaliz alan hastalar aranarak ambulanslarla hastaneye getirilmişti. 33 hasta çevre illerdeki hastanelere sevk edilmiş, önlem olarak diyaliz merkezinin kapatılarak yaşanan olayla ilgili adli ve idari tahkikat başlatılmıştı.
HAYATINI KAYBEDENLERİN SAYISI 3’E YÜKSELDİ
Yaşanan olay sonrasında ambulans ile Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edilerek burada tedavi altına alınan ve entübe edilen hastalardan Mustafa Demir dün, Antalya Şehir Hastanesi’nde entübe edilen hastalardan 88 yaşındaki Saniye Aksöz ise bugün sabah saatlerinde hayatını kaybetmişti. Bugün akşam saatlerinde 67 yaşındaki Amina Abas Jama isimli hasta da tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Yaşanan olayda hayatını kaybedenlerin sayısı 3’e yükseldi.
CHP HEYETİ İNCELEMELERDE BULUNDU
CHP Sağlık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, Bursa Milletvekili Kayıhan Pala ve Samsun Milletvekili Murat Çan’dan oluşan CHP heyeti, diyalize girdikten sonra rahatsızlanan ve çevre hastanelere sevk edilen hastalar hakkında bilgi almak ve süreç hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Burdur’da incelemelerde bulundu.
Hastanede bir gün önce hemodiyaliz işlemleri tamamlandıktan sonra bir bakım yapıldığını aktaran CHP Sağlık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, şunları söyledi:
“Hemodiyaliz ünitesindeki sıvılara bir arıtma işlemi gerçekleştiriliyor ve sabahında yapılan işlem sonrasında 30’un üzerinde özellikle ilk sabah saatlerinde hemodiyaliz tedavisi alan hastalarımızda aniden bilinç bulanıklığı, solunum sıkıntısı gibi ağır bir tablo gelişiyor. Hastaların 14 tanesi geri çağırılarak entübe edilerek çevre illerdeki hastanelere sevk ediliyorlar. Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde biz hastalarımızı ziyarete gittiğimizde sağlık idarecileri, hastane yöneticileri bize hastaların durumları hakkında herhangi bir bilgi vermedi ve hasta yakınlarıyla görüşmemizde engellendi. Dün Burdur’daydık, Sayın Sağlık Müdürü ve sayın Vali’den durum hakkında bilgi almak ve geçmiş olsun dileklerimizi sunmak üzere randevu istedik fakat, kendileri bizimle görüşmekten imtina ettiler. Bugün tekrar Sayın Valimizden randevu istedik fakat sayın Vali bizimle görüşmeyi gene birtakım bahanelerle kabul etmedi. Biz bu tavrı çok sıkıntılı buluyoruz. Bugün Antalya’da hastalarımızın durumlarıyla ilgili bir inceleme gezisi gerçekleştirdik. Orada Akdeniz Üniversitesi’nde takipte bulunan, tedavi altında olan bir hastamız vardı. Onu kaybettik, diğer hastalarımızın durumları hakkında şehir hastanesi ve eğitim araştırma hastanesinden bilgi aldık. Onların da şu anda tedavileri devam ediyor ve durumları stabil”
“CİDDİ İDDİALAR VAR”
Şahbat, dile getirilen iddiaları ise şöyle anlattı:
“Burada çok ciddi iddialar var. Tedavinin uygulandığı hastane son birkaç aydır kullanımda olan yeni yapılan bir hastanedir. Burdur Devlet Hastanesi. Diyaliz tedavisinde kullanılan su tanklarına antifiriz içinde bulunan etilen glikolün karıştığı yönünde birtakım iddialar var. Bunlar çok vahim iddialar, böyle bir şey nasıl olabilir, nasıl gerçekleşebilir? Biz bunların araştırılmasını bu konuda aydınlatıcı bir tahkikatın yapılmasını bekliyoruz. Bu arada devlet yetkililerinin, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin bizimle görüşmeyi reddetmeleri ve şeffaf bir şekilde kamuoyunu aydınlatmaları gerekirken bu şekilde davranmalarının arkasında ne var, biz bunu da sorguluyoruz, neyi gizlemeye çalışıyorsunuz? Neyi saklamak istiyorsunuz? Bu olayın takibini yaparak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ve kamuoyunda sorumluların cezalandırılması ve olayın aydınlatılması için de üzerimize düşen görevi sonuna kadar yerine getireceğimizi ve takibini bırakmayacağımızı da ifade etmek istiyorum”