ABC Politik

Gündem

Devlet Bahçeli, Hakkari’ye kayyumu savundu: Görev arkadaşlarımızı kutluyorum

Devlet Bahçeli, Hakkari’ye kayyumu savundu: Görev arkadaşlarımızı kutluyorum
Email :

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanmasını savunarak, “İçişleri Bakanlığı hukuk sınırlarında devreye girmiştir. Bakanımızı ve görev arkadaşlarımızı kutluyorum” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sinan Ateş Suikastı hakkında konuşan Bahçeli, “Ülkü Ocakları’nın suçlanması hatta Ülkü Ocakları’na suç örgütü gölgesi düşürmek için kolları sıvayan ajanların olması tesadüf değildir” diye konuştu.

Hakkari Belediyesi’ne atanan kayyumu da savunan Bahçeli, “İçişleri Bakanlığı hukuk sınırlarında devreye girmiştir. Bakanımızı ve görev arkadaşlarımızı kutluyorum” ifadelerini kullandı.

Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:

“MHP 31 Mart’ta yapılan Pınarbaşı’ndaki seçimlerde usulsüzlük olduğunu ispat etmiş ve tekrarı sağlanmıştır. CHP Başkanı müfteriliğine yeni bir halka eklendi. Ağzından çıkacak sözler bunlar mı olmalıydı? MHP’nin herhangi bir mensubunu terörle ilişkilendirmek yumuşama pozu veren biz zatın edepsiz beyanıdır. CHP başkanı terör ve terörist görmek hususunda merakta ise yanı başında vazo gibi tuttuğu DEM’li bölücülere bakması en doğal tercih olacak. Bize üslup uyarısı yapan kişinin önce kendi ağzını yıkaması tavsiyemdir. Yalan iddialarda bulunan CHP başkanının yolu yol değildir.”

Bir yanağımıza tokat atana diğerini dönemeyiz, Ya aynısı ile karşılık veririz ya da o eli kırar atarız. Dümenciliğin sonu aylaklık ve ayakçılıktır. Taktik üstünlüklerle avunmak yerine Türk milletine karşılıksız sevda ile hizmet etmeyi, kararlılıkla sürdüreceğiz. Bizde geri adım olmaz. bizde meselelere hesabi yaklaşmak diye bir şey de olamaz. Bizim kalbimizde çarpan vatan ve millet sevgisidir. Yumuşama arayanlar önce bu sevgide uzlaşacak cesareti göstermelidir. Açılan tiyatro perdelerine karnımız toktur.

Onun bunun değirmen taşında öğütülecek ne bir arkadaşımız ne de siyasetimiz vardır. Yumuşama diyenler Türk ve Türkiye sevgisinde, Türk milletinin ortak paydasında buluşmaya tamam diyorlarsa haydi buyursunlar bize her yer Türkiye’dir.”

KAYYUM’U SAVUNDU

“Bir belediye başkanı düşününüz, PKK yapılanmasının üst düzey yönetimi olarak görev alsın… Mehmet’lerimize, koruyucularımıza karşı şehre inen hainleri evde barındırsın. Hakkari Belediye başkanı hamdolsun görevden alınarak gözaltına alınmıştır. İçişleri Bakanlığı hukuk sınırlarında devreye girmiştir. Bakanımızı ve görev arkadaşlarımızı kutluyorum. Bir PKK’lının seçimlere katılması skandaldır.

PKK’lı sözde başkanın kirli yakasından nasıl tutulduysa diğer kanun kaçkını sözde başkanların ve vekillerin de yakalarından öyle tutulacaktır. Türkiye muz cumhuriyeti ya da işgal ülkesi değildir. Türk milletinin kudretini göreceklerdir. Türkiye’nin bölünmesini planlayanlar unutmasınlar ki Türk milletinde kahramanlar bitmez. Terörist başkan, vekil istemiyoruz. Kayyum edebiyatı bakanlar PKK’ya nasıl baktıklarını DEM’e nasıl baktıklarını netliğe kavuştursunlar. Beşinci kol faaliyeti içinde nasıl zehir döktüklerini açıkça göreceksiniz. Yumuşama sözlerini tedavüle sokan CHP’ye sorarım hangi konuda yumuşamamızı bekliyorsunuz. Yumuşayarak hangi karara varacaksınız? Terörist Demirtaş ve DEM’e övgüler yağdıranlar, maksadınız hangisi, hangisinde yumuşayalım, hangisine seyirci kalalım. Size aldandık diyelim, aziz ecdadımıza ne anlatacağız? Eğer bildiğiniz bir şey varsa itiraf ediniz.”

Devletimiz çöküntüye uğrasa da milletimiz ayaktaysa, ayrışmamışsa kaybettiğimiz değerleri yeniden inşa ederiz. İçi boş demokrasi arzusunu milletin önüne çıkaran gafillerin nasıl yıkıma götüreceğini anlamak için son iki asırlık tarihimize bakmak yeterli.

MHP ve Cumhur ittifakı Türkiye’nin temel harcı ve güvencesidir. MHP ve ülkücü gençlik böyle bir kavganın tarafı olmayacaktır. Biz terör konusundaki duruşumuz, kırmızı çizgilerimiz çok iyi bilinmektedir. DEM’lenmişlerin bu konularda nerede bulunduklarına göz atması tutarlılık gereğidir. Menfur saldırıların asıl maksadı gözümüzden kaçmamakta. Provokasyon ve saldırı mekaniği hız kazanmakta. Oyun uşakları kurnazdır. Tehlike küresel mahiyetlidir. Karanlık senaryolar artan dozlarda ilerletilmekte.”

SİNAN ATEŞ SUİKASTI

Yargıya intikal etmiş bir cinayet davasında partimizin ve Ülkü Ocakları’nın suçlanması, hatta dahilde ve hariçte Ülkü Ocakları’na suç örgütü gölgesi düşürmek için kolları sıvayan ajan ve provokatörlerin sırtının sıvazlanması tesadüf değildir. Hepsini biliyoruz, hepsini takip ediyoruz, verilmeyecek bir hesabımızın olmadığını cümle alemle paylaşıyoruz. Ancak özellikle altını çizmek isterim ki, 55 yıllık mazimizin damıtılan şuuruyla, devleşmiş mücadele ruhuyla dostumuzu da, düşmanımızı da tefrik edecek karakter hamd olsun bizde vardır, tetiktedir, teyakkuzdadır ve buradadır.”

27 Mayıs 2024 tarihinde, Kızılcahamam Ülkücü Şehitler Anıtı’nda yapmış olduğum konuşmada şöyle demiştim:

“Yeni yüzyılda, ülkemizin huzur, barış ve güvenliğinin sağlam esaslara bağlanması adına, maskelenmiş menfur yüzlerin deşifresi amacıyla, bunun yanı sıra elinde ve vicdanında ülkücü kanı taşıyan alçaklarla kesif bir hesaplaşmayı buradan teklif ediyor, buna da hazır olduğumuzu açıklıyorum.” Hesaplaşmaya hazırız, hesaplaşmadan kaçmayız, hesap soracak yüreğe ise sahip olduğumuzu hiç kimsenin yabana atmamasını bekliyor, aklından çıkarmamasını temenni ederiz.

Başkaları için küçük, bizim için çok önemli bir ayrıntı da şudur:

Hesaplaşacağız, ama helalleşmeyeceğiz. Bugüne kadar sessiz kalışımız Ülkücü katillerini unuttuğumuz anlamına asla gelmemelidir. Dün kanımızı dökenlerin bugün sözde mahkeme kurup Ülkücü müdafaasına tevessül etmeleri utanmazlığın sınır tanımadığına acıklı bir örnektir. Ülkücüyü, Ülkü Ocaklarıyla ayrıştırmanın, dahası terörle ilişkilendirmenin zillet ve kabus dolu düşünü kuranlar eninde sonunda mahcup ve mağlup olacaklardır. Bize hazırlanmış bir iddianameyle ilgili olmadık lafı edenler her şeyden önce ellerine ve vicdanlarına bulaşmış Ülkücü kanlarını temizleyecek edep ve onuru gösterebilmelidir. Bizim hiç kimseden öğrenecek veya duyacak bir şeyimiz yoktur.

İlk silahı çekenlerin, ilk mermiyi atanların, Türkiye’yi Marksist-Leninist uçuruma itmek için her ilkelliği tatbik edenlerin binlerce dava arkadaşımızın kanına girdiğini yaşayarak biliyoruz ve onlarla, onların izinden yürüyenlerle her seviyede hesaplaşmaya hazır olduğumuzu üstüne basa basa açıklıyoruz. Gazeteci-Yazar Merhum Metin Tokdemir’in, 1970’li yılların başında, kaleme aldığı “Solda ve Sağda Vuruşanlar” isimli kitabında anlatılan bir anekdot vardır ve şöyledir:

“Bundan bir süre önce, henüz politikacıların Türkiye’deki bunalıma kendi aralarında çare aradıkları günlerde Cumhurbaşkanı Sunay ile CHP Genel Başkanı İnönü bir görüşme yaptılar. Sunay memlekette olup bitenleri anlattı. Bilhassa sol cephede cereyan eden olaylardan şikayet etti, Dev-Genç’ten bahsetti. Sağ hakkında fazla bir şey söylemedi. Onun üzerinde durmadı. Cumhurbaşkanı Dev-Genç deyince ve İnönü’nün hassas olduğu sağ tehlikeyi geçiştirince CHP Genel Başkanı, bir de Ülkü Ocakları var, dedi. Sunay onlar hakkındaki mütalaasını şöyle belirtti:

Canım onlar Komünizme karşı mücadele eden çocuklardır.”

“HODRİ MEYDAN”

“Merhum Toker, damadı olduğu İnönü’nün kısmen yanlış düşündüğünü yazmıştı. Boykot da, işgal de bir sözlerinin patenti İnönü’ye aittir ve bu açıklamayı takip eden yıllarda Maocu, Marksist-Leninist militanların kanlı eylemleri hem milletimizi hem de dava arkadaşlarımızı hedef almıştır. 1968 yılının Ocak ayında Paris’te patlak veren, 3 Mayıs 1968’de daha da şiddetlenen öğrenci olaylarının bize yansıması çok vahim düzeylerde yaşanmıştır. Milliyetçi-Ülkücü Hareketi geçmişte haksız yere suçlayıp hunhar saldırılarla iradesinden, istikametinden, inancından ve davasından caydırmaya azmedenlerin, bugünkü siyasi ve ideolojik uzantılarının bir cinayet davası üzerinden MHP ve Ülkü Ocakları düşmanlığını güncelleme teşebbüsü aşağılık bir tertibin, alçak bir tezgahın, dış bağlantılı bir kumpasın varlığına işaret değilse acaba nedir? 12 Eylül öncesi yarım kalan mücadeleyi şayet tamamlamak için gün sayanlar varsa, ben de diyorum ki, sizden korkan sizin gibi olsun, yolundan dönen namert olsun, davasının onurunu savunmayan şerefinden mahrum olsun. Hesaplaşma teklifimizi yineliyorum. Hatta hodri meydan diyorum.”

ESKİ PARTİLİLERİNE: ÇÜRÜKLER

“Hasbelkader bir ara partimizde yer alsa da, şimdilerde neyin hesabı, ne hesaplaşması diyerek ileri geri konuşan çürüklerin vakti saati geldiğinde ipliğini pazara çıkarmak, ne kadar ahlaksız olduklarını deşifre etmek davamıza vefa borcumuzdur. Kurdun boynuna tasma geçmez, geçerse itin boynuna geçer. Aramızda açık hesap olanlar sanmasınlar ki kapandı defterler, tek tek yazdık her birini bir sayfaya, günü geldiğinde iyi ya da kötü muhakkak ödenecek bedeller. Elbette dili başka kalbi başka; gecesi başka gündüzü bambaşka olan densiz ve dengesiz zihniyetlere benzemedik, benzeyemeyiz. İşbirlikçi ve iradesiz siyasetçiler gibi olmayız, olamayız. Türkiye’mizi yaşasın ile kahrolsun nidaları arasına sıkıştıramayız. Ya göründüğümüz gibi davranmak, ya da olduğumuz gibi görünmek bizim yegane şahsiyet özelliğimizdir. Düşündüğü gibi yaşayamayan, pekala yaşadığı gibi düşünür.”