İnanç kanıtı öldürür!
“Aşkı dayatma çabası aşkta nefreti, dini dayatma çabası dinde nefreti doğurur” demiş Arthur Schopenhauer.
İki haftadır gündemden düşmeyen Şeriat tartışmaları ve ölümle tehdit edilen ve açıkçası emniyetiyle ilgili ciddi endişeler taşıdığım Diamond Tema… Konu bir yandan gerçekten tartışılmaya değer diğer yandan ise reytingi yüksek olduğu için üzerinde tepiniliyor. Samimi olanları bir kenara bırakarak kapak fotoğrafına Diamond Tema’nın fotoğrafını koyup, adını etiketleyip mezar soyguncusu gibi davranan insanları görmek çok üzücü. Ama şaşırtıcı değil ne yazık ki.
Henüz konu gündemde değilken küresel olarak yaşanan inanç krizi üzerine bir yazı kaleme almak istediğimi ilan etmiştim. Ölmemiş bir insanın mezarını çiğneyenlerden olmamak için bekledim. Beklerken tüm dünyada artan ateizm, agnostisizm, deizm oranlarına tekrar baktım.
İNANÇSIZLAŞAN DÜNYA VE TÜRKİYE
2023 tarihli ‘Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık’ raporuna göre Türkiye’de inançsızların oranı yüzde 6 iken yüzde 85.7 şüpheniz Allah’a inanıyor, yüzde 8.6 ise bazı şüpheleri olmakla birlikte inanıyor.
Sosyolog Phill Zuckerman tüm dünyada Tanrı inancı olmayanların sayısını 500-750 milyon arasında tahmin ediyor. Sosyologlar Ariela Keysar ve Juhem Navarro-Rivera ise bu sayının 450-500 milyon olduğunu ileri sürüyor. Ateist ve agnostikler tek bir ülkede yaşasalardı bu, Hindistan ve Çin’in ardından gelen dünyanın en büyük üçüncü ülkesi olacaktı. Bu sayılara “Tanrı var ama dinler yok, Tanrı müdahalesi yok” diyen deistlerin (dinsizler), ki oranlarının çok daha yüksek olduğu biliniyor, dahil değil. “Bir güç var” veya “Evrenin kendisi Tanrı” gibi panteizm benzeri inançları olanlar da dünya nüfusunun yüzde 7 ila 10 arası tahmin edilen ateist ve agnostikler oranına katılmamış.
YENİ NESİL RUHANİLİK
İngiltere’de ilk kez inançsızların oranı Hristiyanların oranını geçti. Ateist, agnostik ve deistlerin oranı Çekya, Japonya, İsveç, Güney Kore, Estonya, Fransa gibi ülkelerde yüzde 30-80 arasında dalgalanıyor. Pew Research Center’ın bir araştırmasına göre Amerika’da insanların 10’da 4’ü daha dindar olmak yerine daha spiritüel olmuş.
Bir yanda da yeni nesil ruhanilikler var ki aslında yazmak istediğim makaleyi tam da buraya bağlayacaktım. Kurumsal dinlerle bağ kuramayanlara kapitalizmin sunduğu satılık inançlar… Satılık derken neredeyse “Parayı yatır, hapı yut, şifayı kap” seviyesinde pazarlanan, satın alınan ve sonuç alınamayınca da şikâyet edilen bayağı inançlardan söz ediyorum.
Gündem nedeniyle arzu ettiğim yazıyı tam da kurguladığım gibi yazamıyorum. Biraz dağınık ve kopuk olabilir.
UÇAKTAKİ ATEİST
Beklerken arada Türkiye’de dinden çıkanları inceledim. ‘Uçaktaki Ateist’ YouTube kanalında yayınlar yapan Ahmet Balyemez’in mürtetler ile söyleşilerini izledim. Uçaktaki Ateist ismini çok beğendim çünkü New York’tan kalkan uçağımın daha 90. saniyede irtifa kaybetmesiyle çok ilginç bir deneyim yaşamıştım. Uçağın düşeceğine inandığımdan hem korkmuştum hem de garip bir sakinliğim vardı. Ölümden korkmuyorum ama uçağım düşsün istemiyorum. Tercihen de suya düşmesin. Uçaktaki çığlıkların arasında her dilden dualar duydum. Latince dua bile! Ama ‘F’ kelimesiyle başlayan küfürler de vardı; onlara güldüm. Uçak düşüyor diye herkes imana gelmemişti. Hatta kimi inançsızlar inanmadıkları Tanrı’ya uçak düşüyor diye küfür ediyordu. İstanbul’a varana kadar yol boyu her dilde -Latince bile- dua edenlerin yanında kendini viskiye vuranları da gördüm.
Neyse… Ahmet Balyemez’in videolarında ve yaptığım diğer incelemelerde dinden çıkışlarla ilgili tespit ettiğim bazı ortak noktaları sıralayayım.
NEDEN DİNDEN ÇIKIYORLAR?
İnsanların neden dinden çıktıklarının yanıtını yazımın başında alıntıladığım Schopenhauer sözü özetliyor aslında.
Dinden çıkışlara sebep olanlar, dinsizlerden çok dindarlar. Dinden çıkanların büyük çoğunluğu çocukken çok baskı görmüş insanlar.
Dinin özü budur veya değildir bir yorumda bulunmadan söyleyeyim ki diğer tetikleyici neden anlatılan tuhaf tuhaf öyküler, hurafeler…
Cüce imam cennette tomurcuk memeli 70 huni vadedince inançsız buna gülüp geçiyor ama dindar gencin imanı sarsılıyor. “Din bu mu” diyor.
Şeffaf tenli, beyaz tenli, her cinsel ilişkiden sonra tekrar bakire olan huri; kesintisiz ereksiyon yaşayan erkek; şarap kadehlerinin tokuşturulduğu cennet anlatısının maneviyatla bağdaşmaması…
Özellikle siyasi mühendislikle toplum üzerine kurulan baskı…
Turan Dursun gibi her eleştiri getirenin kafasının uçurulması…
Mustafa Öztürk, Diamond Tema gibi her eleştiri getirenin hedef gösterilmesi…
Bazı dindarların fazlasıyla siyasete bulaşması…
Alnı secdeye değenlerin devleti ele geçirmeye kalkışması, meclisi bombalaması…
Ülkenin kurucusu Atatürk’e iftiralar atılması…
Kimi siyasal İslamcıların uydurduğu alternatif tarih ve dedikodu mekanizması…
Uygulanan ayrımcı anlayışlar…
İptal edilen festivaller…
Bireysel tercihlere uygulanan baskılar…
İyi veya kötü niyetle söylenen her yalanın, dürüst insanları araştırmaya itmesi…
Matbaanın Avrupa’da Hristiyanlığın sonunu getirdiği söylenir. İnternet ve sosyal medya ise bugünün insanına ilgi duyduğu her şeyi, her inancı araştırma, öğrenme olanağı sunarak din hamilerinin sonunu getiriyor.
İNANÇ KRİZİ
Tüm dünyada yaşanan inanç krizinin sebebi ne olabilir?
İbrahimi dinlerden çıkışların -bana göre- en önemli nedeni kutsal kitaplardaki dil… Bu dil günümüz insanına hitap etmiyor. Kısaca böyle söyleyeyim.
Kutsal kitaplarda ve metinlerde yazım hataları, anlatım bozuklukları olması…
Kurumsal dinlerin bugünün değerleriyle örtüşmemesi…
Örnek: Tevrat ve İncil şeriatına göre bir adam bekâr bir kıza tecavüz ederse onunla evlenmek zorunda ve boşaması yasak. Nişanlı bir kıza tecavüz ederse adam öldürülüyor (çünkü bir erkeğin kadınını gasp ediyor).
Adam evlendiği kızın bakire olmadığını iddia ederse kanlı çarşaf, kanıt olarak kent ileri gelenlerine gösteriliyor (Tesniye/Yasa’nın Tekrarı 22 -Eski Ahit’in ilk beş kitabı olan Tevrat’ın beşinci kitabından).
Katolik kiliselerinde çocukların uğradığı cinsel istismarların sistematik olarak gizlenmesi…
Kölelik, ırkçılık, savaşçılık gibi açık ifadelerin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini imzalamış, kadın haklarında ilerleme sağlamış çağdaş dünyada tüyleri diken diken etmesi…
Bugünün insanının misyonerlik ve tebliğ gibi faaliyetleri kişisel alanına müdahale olarak görmesi…
Dinlerin insanların yaşamlarını iyileştirmekten çok Tanrı’yı ve dini koruma refleksi geliştirmesi (korunmaya muhtaç bir Tanrı ve din anlayışının yarattığı paradoks)…
Dinlerin maneviyatla sınırlı kalmayıp fırsat buldukça siyasal alana sızması, toplumsal yaşamı eski çağlardaki gibi düzenlemeye kalkışması (örneğin ABD’deki kürtaj karşıtlığı)…
Şeyhlerini/gavslarını putlaştırmış, tanrısallaştırmış tarikatların canlı yayınları…
Bilimsel kanıtlara başvurarak inancı doğrulama çabasının absürtlüğü…
Ortadoğu kökenli dinlerden umduklarını bulamayanların yöneldikleri Uzakdoğu kökenli dinlerin kamusal alana çok fazla müdahale etmeseler de pratik yaşamda yetersiz kalmaları…
Uzakdoğu kökenli inançları benimseyenlerin Uzakdoğu ülkelerinin geri kalmışlığıyla başa çıkamaması…
Ezoterik, spiritüel inançlara kayanların dünyevi meşrutiyetle ilgili açmaza düşmeleri…
Modernistlerin modern modern spiritüel egolarla karşılaşmaları…
Dünyadan kopuk, kapitalizmin çarkları arasında ufalanan insanın yöneldiği Şamanizm gibi pagan inançların ilkelliği…
Astroloji, numeroloji, kuantum teolojisi, aile dizimi gibi vaadi yüksek kadim veya çağdaş uyduruk inançların işe yaramazlığı…
Ben gönlümden geçen yazıyı gündemin tesiriyle kısaltarak yazdım. Keşke bir din sosyoloğu benim birer cümleyle değindiğim konuları araştırsa ve küresel inanç krizi üzerine bir kitap yazsa…
İNANÇ TARTIŞILMAZ AMA…
İnanç tartışılabilir bir şey değildir ta ki bir kişi inancını ötekine dayatana kadar. Dayattığınız her inanç tartışmaya açılır. İnancınız tartışılsın istemiyorsanız dayatmayacaksınız.
İnanmak için kanıta ihtiyaç olmadığı için inanmayanlara kanıt sunmayacaksınız.
Kanıt inancı, inanç kanıtı öldürür. Bu kördüğümden çıkışın üçüncü bir yolu yoktur.
Bu uzun yazıyı Sweet November filmindeki şu tatlı diyalog ile bitireyim:
– Seni seviyorum.
– Beni sevdiğine dair kanıt göster.
– Kanıt inancı öldürür. Eğer kanıt gösterirsem seni sevdiğimi bilirsin. Ben seni sevdiğimi bilmeni değil, seni sevdiğime inanmanı istiyorum.