Bakanlık ve TTB’nin savunduğu topuk kanıyla bebeklerin hangi hastalıkları tespit ediliyor?
Sağlık Bakanlığı, mahkemenin bebeklere topuk kanı uygulanmasının zorunlu olmadığı yönündeki kararını istinafa taşımasına TTB destek verdi. Topuk kanıyla bebeklerde oluşabilecek pek çok zihinsel, işitsel, sinirsel, görme ve işitme problemleri tespit ediliyor.
SONER BAHADIR
Kars’ta S.S. ve K.S. çifti, Sağlık Bakanlığı’nın Yenidoğan Tarama Programı kapsamında uyguladığı bebekten topuk kanı alınması uygulamasına izin vermedi.
Diken’in haberine göre, çiftin başvurusu üzerine Kars Aile Mahkemesi, kendisine “İslami Tıpçı” diyen Ukraynalı Aidin Salih’in görüşlerine referans vererek Dünya Sağlık Örgütü’nü(WHO) hedef aldı ve ailenin bebeğinin topuk kanını vermeme hakkı olduğu kararını verdi.
20 Ağustos tarihli mahkeme kararında, “WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) güdülendirmesi ile neonatal (yenidoğan) tarama adı altında ne için yaptığı/yaptırdığı belli olmayan bir uygulama olması nedeniyle ve hegemonik bir dikteyle üye ülkelere dikte edilen bir uygulama olması nedeniyle talebin reddine karar verilerek hüküm kurulmuştur” denildi.
TARAMA PROGRAMI DEVAM EDECEK
Mahkemenin kararı üzerine Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, kararın kesin hüküm olmadığını, istinafa başvuracaklarını ve Yeniddoğan Tarama Programı’nın aynı şekilde devam edeceğini açıkladı.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“T.C. Kars Aile Mahkemesi tarafından 20/08/2024 tarihinde, Yenidoğan Tarama Programı kapsamında çocuklarımızın hastalıklarını erken teşhis ederek tedavilerini başlatmak amacıyla topuk kanı alınması hakkında verilen karar, ilk derece mahkemesi kararı olup kesin hüküm niteliğinde değildir. Kesin hüküm niteliği taşımayan mezkur kararın hatalı olduğunu değerlendirdiğimizden, bu karara karşı Bakanlığımızca istinaf yoluna başvuru süreci ivedilikle başlatılmıştır.
Hukukun, adalet ve doğruluk temelinde vereceği karara olan inancımız tam olduğundan, yargı süreci sonuçlanıncaya kadar Yenidoğan Tarama Programı aynı şekilde devam edecektir.”
“BİLİM DIŞI METİNLER”
Ağrı Kars Ardahan ve Iğdır(AKAİ) Tabip Odası, Aile Mahkemesi’nin kararına tepki gösteren bir açıklama yayınladı.
Açıklamada, Aidin Salih’in karara gerekçe gösterilen metinlerinin “bilim dışı” olduğu değerlendirmesine yer verilerek topuk kanı uygulamasının çok sayıda önemli hastalığın önlenmesini sağladığı ifade edildi.
AKAİ Tabip Odası’nın açıklaması şu şekilde:
“Kars’ta bir ebeveyn çiftin bebeklerinden topuk kanı alınmasını reddetmesi üzerine il sağlık müdürlüğü harekete geçmiş ve “çocuğun üstün yararı” ilkesi uyarınca yargı yoluna gitmiştir. Kars Aile Mahkemesi ise bilimsel bilgi ve yöntemleri yok sayarak, bilim dışı metinleri gerekçe göstererek il sağlık müdürlüğünün başvurusunu reddetmiştir.
Bebeklerden alınan bir damla topuk kanı ile fenilketonüri, doğumsal hipotiroid, biyotinidaz eksikliği, kistik fibrozis, kongenital adrenal hiperplazi, SMA gibi hastalıklara erken tanı konulabildiğini ve bu sayede çocukların sağlıklı bir ömür sürmesinin sağlanabildiğini hatırlatıyor; BM Çocuk Hakları Bildirgesi’nin “çocuğun üstün yararı” ilkesine* uymanın bir kamusal sorumluluk olduğunu vurguluyoruz.
Tabip odamız ve TTB tarafından ilgili mahkeme kararının hukuki, deontolojik ve etik olarak değerlendirildiğini, müdahilliklerin yapılacağını kamuoyuna bildiriyor gerekli itiraz ve müdahilliklerin yapılacağını kamuoyuna bildiriyoruz.
* “Çocuk, özel olarak korunur, yasalar ve başka yollarla sağlıklı ve normal biçimde, özgürlük ve saygınlık koşullarında bedensel, zihinsel, ahlaki, manevi ve toplumsal olarak gelişmesine olanak sağlayacak fırsat ve kolaylıklardan yararlanır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda, çocuğun çıkarları önde gelir.”
BM Çocuk Hakları Bildirgesi, İlke 2.”
TTB’den destek
Türk Tabipleri Birliği(TTB) de Aile Mahkemesi’nin kararının bilim dışı iddialara dayandığı ve halk sağlığını tehdit ettiği değerlendirmesinde bulundu.
Sağlık Bakanlığı’nın istinafa başvurma kararının desteklendiği belirtilen açıklamada kamu otoritesinin bütün kurumlarıyla aklın ve bilimin ışığında hareket etmesi gerektiğinin altı çizildi.
AKAİ Tabip Odası’nın açıklamasını alıntılayan TTB, şu açıklamayı yayınladı:
“ “Çocuğun üstün yararı” ilkesi; çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerinin sağlanabilmesi için her türlü kararda ve eylemde çocuk haklarının ön planda tutulmasını amaçlar ve bu bağlamda vazgeçilmezdir.
Kars Aile Mahkemesi’nin bilimsel bilgi ve yöntemleri yok sayarak, bilim insanlarının ve uzmanların görüşüne başvurmadan, dahası “alternatif tıp” adı altında ortaya atılan bilim dışı iddialara dayanarak topuk kanı alınmasını reddettiği kararı; hem “çocuğun üstün yararı” ilkesinin açıkça çiğnenmesidir hem de halk sağlığını tehdit etmektedir.
Tabip odamız ile birlikte gerekli girişimleri başlattığımızı, Halk Sağlığı Kolumuzun ve Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulumuzun (UDEK) kamuoyunu ve konunun ilgililerini bilgilendirmek üzere çalıştığını duyuruyoruz. Konuyu her aşamasında dikkatle takip edeceğimizi ve halk sağlığını tehdit eden bilim dışı yaklaşımlarla kararlılıkla mücadele edeceğimizi bildiriyoruz.
Sağlık Bakanlığı’nın ivedilikle istinaf yoluna başvurduğunu açıklamasını olumlu buluyor, kamu otoritesinin “tüm kurumlarıyla” aklın ve bilimin ışığında hareket etmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.”
“Çocuğun üstün yararı” ilkesi; çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerinin sağlanabilmesi için her türlü kararda ve eylemde çocuk haklarının ön planda tutulmasını amaçlar ve bu bağlamda vazgeçilmezdir.
Kars Aile Mahkemesi’nin bilimsel bilgi ve yöntemleri yok sayarak, bilim… https://t.co/EmICrvFhzD
— Türk Tabipleri Birliği (@ttborgtr) August 23, 2024
TOPUK KANI HANGİ HASTALIKLARI ENGELLİYOR?
Sağlık Bakanlığı’nın Yenidoğan Tarama Programı kapsamında, “Yenidoğan Tarama Programı Topuk Kanı Alımı Aydınlatma vee Red Formu” isimli bir belgesi bulunuyor.
Bu belgede, yenidoğan bebeklerden alınan topuk kanının hangi hastalıkların tespitinde kullanıldığı belirtiliyor.
Söz konusu belgede, “Alınan kan örneği, şu an programda yer alan; Spinal Muskuler Atrofi, Fenilketonüri, Doğumsal (Konjenital) Hipotiroidi, Biyotinidaz Eksikliği, Kistik Fibrozis ve Konjenital Adrenal Hiperplazi hastalıkları açısından incelenecek” bilgisi yer alıyor.
Aynı belgede, alınan kanların incelenme şekliyle ilgili olarak da, “Topuk kanları Ankara ve İstanbul’da yer alan Sağlık Bakanlığı Yenidoğan Tarama Laboratuvarlarına gönderilmekte ve buralarda analiz için Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Biyotinidaz Eksikliği, Kistik Fibrozis ve Konjenital Adrenal Hiperplazi taraması için biyokimyasal, Spinal Musküler Atrofi (SMA) taraması için ise moleküler genetik yöntemler kullanılmaktadır. SMA taramasında yalnız SMN1 ve SMN2 genlerinde mutasyon bakılmaktadır. Kan örnekleri Kurum dışına çıkarılmamakta, tarama sonuçları 3. şahıs ve Kurumlar ile paylaşılmamaktadır” ifadeleri yer alıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın formunda, alınan kanların tespitinde kullanıldığı hastalıklar ve etkileriyle ilgili olarak ise şu bilgiler veriliyor:
“Fenilketonüri nedir?
Fenilketonüri kalıtsal bir metabolik hastalıktır. Bu hastalıkla doğan çocuklar proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli bir amino asidi metabolize edemezler, sonuçta kanda ve diğer vücut sıvılarında artmış olan fenilalanin ve onun artıkları çocuğun gelişmekte olan beynine zarar verir ve çocuğun ileri derecede zihinsel yetersizliği olmasına ve sinir sistemini ilgilendiren daha birçok belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur.
Doğumsal hipotiroidi nedir?
Doğumsal hipotiroidi doğumdan başlayan tiroid hormon eksikliğidir. Tiroid hormonları boynun ön tarafında yer alan ve bir iç salgı bezi olan tiroid bezinden salgılanır. Hipotiroidili bebeklerde tiroid bezi hiç gelişmemiş ya da normalden küçük gelişmiş olabileceği gibi normal görünümde olsa da iyi çalışmadığından tiroid hormon salınımı yetersizdir. Tiroid hormonları bebek ve çocuklarda büyüme, bebeklerde beyin gelişiminin normal ilerlemesi için elzemdir. O nedenle tiroid hormon eksikliği (hipotiroidi) büyüme ve zihinsel gelişmeyi olumsuz etkiler.
Biyotinidaz eksikliği nedir?
Biyotinidaz eksikliği kalıtsal bir metabolik hastalıktır. Bu hastalıkla doğan çocuklarda doğuştan bir vitamin eksikliği nedeniyle, vücuda yakıt üretimi basamaklarında aksama vardır. Bu vitamin eksikliğinin sonucunda göz çevresi, ağız çevresi, burun deliklerinin çevresi ve bebek bezi bölgesinde başlayan cilt lezyonları kısa sürede vücuda yayılabilir. Bu cilt bulguları ile eş zamanlı saç, kirpik ve kaşlarda dökülme başlar. Asit maddelerin birikimi nedeni ile sık ve derin solumaya başlayan hastada komaya kadar ilerleyen bilinç değişikliği gelişir. Tedavi edilmeyen kriz ölüme yol açabilir. Kriz gelişmediği dönemde az da olsa vücutta biriken bazı asit maddelerin, uzun dönemde görme ve işitme siniri üzerine olumsuz etkisiyle kalıcı görme ve işitme kayıpları gelişebilir.
Kistik Fibrozis nedir?
Kistik Fibrozis esas olarak akciğerleri ve sindirim sistemini etkileyen kalıtsal bir hastalıktır. Kistik fibrozisli bebeklerde hastalık ile bulgular çeşitli yaşlarda ortaya çıkabilir. En sık rastlanan şikayetler tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, sık hastalanma ve aldıkları besinleri yeterince sindiremedikleri için bol miktarda yağlı pis kokulu dışkılama ve yeterli kilo alamamalarıdır. Yenidoğan taraması sayesinde erken tanı alan kistik fibrozisli hastalar uygun diyet, ilaçlar ve fizyoterapi ile tedavi edilirler. Kistik fibrozis hastalığının kesin tedavisi olmamakla birlikte her geçen gün bulunan yeni tedaviler sayesinde hastalar daha uzun ve sağlıklı bir hayata sahip olabilmektedir.
Konjenital adrenal hiperplazi nedir?
Konjenital adrenal hiperplazi (KAH) böbrek üstü bezlerinin yaşam için gerekli olan kortizolü (ve bazen de vücudun tuz dengesini ayarlayan hormonu: aldosteron) yeterli üretemediği bir hastalıktır. Bu hormonların yapımı böbrek üstü bezinde bazı enzimlerin yardımı ile olur ve bu hormonlar vücudun strese karşı savaşmasında, tuz dengesinin sağlanmasında elzemdir. Eksikliğinde, böbrek üstü bezlerinde yetmezlik gelişir ve hayatı tehdit eder, fark edilemediği için ciddi enfeksiyonlara maruziyet ve bebeklik dönemlerinde ishal nedeniyle ölümlere neden olur. Erken tanı ile tıbbi ve cerrahi tedavisi mümkün olup, hastaların sağlıklı bir ömür sürmesi söz konusudur.
Spinal müsküler atrofi (SMA) nedir?
Kalıtsal, nöromüsküler (kas ve sinirler ile ilgili) bir grup hastalığa verilen addır. Hastalık kaslarda ilerleyici tarzda güçsüzlük ve kas kaybı ile karakterizedir. Hastalığın dört tipi vardır ve en sık görüleni yaklaşık %60-70 görülme oranı ile SMA Tip I’dir. SMA Tip I en sık görülen form olmakla birlikte, ciddi solunum yetmezliği ve nihayetinde iki yaşından önce hastanın kaybıyla sonuçlanan en ağır ve ölümcül formudur. Diğer formları daha geç başlangıçlı ve daha hafif klinik bulgularla seyreder. Hastalığın erken tanınması halinde hastalık yeni tedavi seçenekleri ile kontrol altına alınabilmekte ve hastaların yaşam kalitesi artmaktadır.”
AİDİN SALİH KİMDİR?
Aidin Salih, 1993 yılında yerleştiği Türkiye’de 2014 yılında hayatını kaybetti.
Ankara’da bulunan “Doğal Sağlık Derneği” isimli kuruluş, Aidin Salih’in öğrencileri tarafından 2017 yılı Temmuz ayında kuruldu.
Doğal Sağlık Derneği’nde yer alan biyografisine göre Aidin Salih, “Hekim Aidin Salih 4 Mart 1943 yılında (27 Safer, 1362) Ukrayna’nın Brusovka köyünde dünyaya gelmiştir. O yıllar 2. Cihan Harbi dönemiydi ve Ukrayna Alman Ordusu’nun işgali altındaydı. Aidin Salih’in çocukluğu zor şartlar altında geçmiştir. Savaş sonrası dönemde; ilkokul, ortaokul ve liseyi başarıyla tamamlamış, devamında Lugansk şehrinde Tıp Koleji’nden mezun olmuştur.”
“Modern tıbbın temel prensiplerine karşı skeptik bakış açısı”
Doğal Sağlık Derneği’nin internet sitesinde yer alan biyografisinde Salih’in ilk modern tıp tecrübelerini 2. Dünya Savaşı sonrası yapılandırılan hastanelerde edindiği belirterek bu yıllarda modern tıbbın temel değerlerine yönelik “skeptik”(şüpheci) bakış açısı geliştirdiği belirtildi.
Biyografide, “Hastanelerde çalışmış, modern tıpla fiilen ve yakından tanışmıştır. Hayatını değiştirecek olan ilk tıp tecrübelerini savaş sonrası yapılandırılan hastanelerde edinmiştir. Modern tıbbın temel prensiplerine karşı skeptik bakış açısı o dönemde şekillenmiştir. Bu kuşkuları bertaraf etmek için araştırmalarını sürdürürken Taşkent Üniversitesi’nin biyoloji bölümünde okumaya karar vermiş, 1977 yılında mezun olmuştur. Aidin Salih, tıp fakültesinde aldığı bilgilerden çok biyoloji fakültesinden istifade ettiğini, insan müdahalesi olmadan, tabiatın ve canlıların ne kadar mükemmel bir sistemle çalıştığını müşahede ettiğini de anlatmıştır” ifadelerine yer verildi.
“Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerle hakikatın farkına varmış”
Aynı biyografide, Aidin Salih’in 1970’li yıllarda, 980-1037 yıllarında yaşan Doktor İbn-i Sina’yı incelemeye başladığı ve Müslüman olduktan sonra Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şerifleri araştırdıktan sonra “hakikatin farkına vardığı” ifadeleri yer aldı.
Biyografide, Salih hakkında, “1970’li yılların sonunda İbn-i Sina’yı incelemeye başlamış, büyük faydalar görmüş, fakat aradığı soruların hakikatine ulaşamamıştır. Ancak 40 yaşından sonra müslüman olup, Kuran-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerle tanıştıktan sonra, hakikatin farkına varmış; aradığını bulduğunu anlamıştır” ifadelerine yer verildi.