ORTA DOĞU’NUN HALLERİ…
Orta Doğu’da çatışmaların ateşine odun taşımaya devam eden radikal güçler, cinleri şişeden çıkarmayı başardılar gibi. Ölüm rüzgarlarının yaşamı sürükleyip alıp götürüşünü dünya muktedirleri izlemekle meşgul.
Orta Doğu sorununun, patolojisi bozuk tarihi aktörlerinden biri olan İsrail’in politik rejiminin dümeni, varoluşlarını ülkelerinin var oluşlarının önünde tutan ırkçı-faşist bir kabinenin ve kabilenin eline geçmiş durumda.
İsrail’li yazar Yuval Harari, Haaretz gazetesi için aylar önce kaleme aldığı bir yazıda: “Gazze’den İran’a, Netanyahu hükumeti İsrail´in varlığını tehlikeye atıyor” demişti ki bu konuda yanılmamış. Ve yine Norman Finkelstein, -kendisi Yahudi diasporasından geliyor- İsrail-Filistin çatışması konusunda çalışmakta ve İsrail’i tek cümleyle özetliyor: “İsrail deli, çılgın (lunatic) bir devlet.”
SAMSON HİKAYELERİ BU YÜZYILA TAŞINIYOR
Şimdi asıl konuya geleyim. ABD’nin askeri, endüstriyel ve güvenlik kompleksinin Orta Doğu’da eklemlenmiş bir aktörüne dönüşen İsrail; konvansiyonel, asimetrik, sofistike ve dijital savaş gücüyle ve yarattığı insani yıkımlarla Samson hikayelerini adeta bu yüzyıla taşıyor.
En son, Lübnan’da Hizbullah üyelerine saldırısıyla İsrail, dünyada çatışma ve savaşları, tüm insanlık için riske dönüştüren hukuk ve kural tanımaz bir aşamaya taşımış oldu. Böyle bir dünyada hiç kimse güvende değil! Olamaz da…
Gazze ve Batı Şeria saldırıları sonrası Hasan Nasrallah ve diğer Hizbullah liderlerine dönük suikastlar, İsrail’in özgüvenini zirveye taşımış gibi. Bugünkü savaş kabinesi yönetimi, İsrail halkının tarihten kaynaklanan mağduriyetini taşıyan ahlaki varoluşunu neredeyse yok etme noktasına getirmiş durumda.
SAVAŞLARIN NİTELİĞİ DEĞİŞMİŞTİR
Orta Doğu’da çatışmanın küllerinden doğan Hasan Nasrallah ise, İran Mollarşisinin teo-politik ve siyasal ayak izlerinden hiçbir zaman ayrılmadı. Dahası, İran’ın Orta Doğu’daki operasyon kuvvetlerinin kurmaylarından biri oldu. Nasrallah, İran devriminin ruhani lideri Ayetullah Humeyni’ye ve onun rejimine olan olan ruhani, duygusal ve politik bağlılığına ölümüne kadar devam etti.
İsrail, İran rejiminin teolojik ve ideolojik hattından giden püriten bir siyasi aktörü ve örgütünün yönetim kadrosunu sofistike savaşın en üst sürümleriyle (dijital ayak izleri üzerinden) yok ederek savaşların niteliklerini de değiştirdi.
Mesele şu ki: İnsan türünün politik mutasyon ve açgözlülük düzeyi ile dizginlenmez vahşi doğası, bu medeniyet içinde daha çok barbarlıkla yüzleşmemizi sağlayacaktır.