ABC Politik

Ahmet Süha Umar
20 Kasım 2024
Email :

PUTİN DOĞRU SÖYLÜYOR

BARIŞA GİDEN YOL

1970’li yıllarda ABD ile SSCB arasında yapılan SALT 1 ve SALT 2 görüşmelerinden/antlaşmalarından sonra, 1990’lı yıllarda, ABD-SSCB (Rusya) arasında önce START 1 ve START 2; 1987’de INF; 2010’da ise Yeni START, nükleer silahsızlanma antlaşmaları imzalandı. Varşova Paktı (VP) ve Sovyetler Birliği’nin (SSCB) konvansiyonel kuvvetlerdeki üstünlüğü de 1990 yılında imzalanan AKKA (Avrupa’da Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması) ile dengelendi. Bu arada Berlin Duvarı yıkıldı. VP ve SSCB dağıldı. NATO düşmansız kalmıştı. Yaklaşık 50 yıl Soğuk Savaş içinde ve nükleer savaş tehdidi altında yaşayan dünya için ilk kez barış umudu doğmuştu. Yapılması gereken, Rusya’nın, uluslararası toplulukla bütünleşmesinin sağlanmasıydı.

ABD’NİN DÜNYA HEGEMONYASI DÜŞÜ

Batı (ABD-NATO) ilk yıllarda, bu fırsatı doğru değerlendirebilecek gibi görünüyordu. Nitekim o günlere kadar VP temsilcilerinin, Brüksel- Zaventem semtindeki NATO karargâhının ancak nizamiyesine kadar gelmesine izin verilirken Rusya Federasyonu Delegasyonu’na karargâhta büro tahsis edilmişti. Rusya ile NATO arasında işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan, Barış İçin Ortaklık Projesi başlatılmıştı.

Gorbaçov yönetimindeki Rusya, ekonomik sıkıntılarla boğuşuyordu. ABD dünyada “tek süper güç” olarak kalmıştı. Bu durum, barış ve işbirliği havasının kısa sürmesine neden oldu.

ABD, “neo-con”ların (yeni muhafazakârlar) yönetime gelmesiyle kalıcı dünya hâkimiyeti-hegemonyası düşüne kapıldı.

HIZLA DEĞİŞEN DÜNYA

Ancak dünya hızla değişiyordu. Petrol fiyatlarının artmasının ve Avrupa’ya doğalgaz ihracının da etkisiyle Rusya hızla toparlandı. Trump’ın Amerika’yı yeniden büyük yapmak istemesi gibi Putin de Rusya’yı, imparatorluk dönemine geri döndürmek istiyordu. Rusya Afganistan’ı işgal etti. ABD ve NATO ise Baltık ülkelerinin NATO’ya katılmasından sonra, eski VP üyelerini hatta Kafkasya devletlerini NATO’ya üye olarak alma projesiyle Rusya’yı doğudan ve batıdan çevrelemeye başladı.

Bu arada Çin yıllarca, zaman zaman aşağılanmayı bile sineye çekip, sessiz ve derinden giderek geliştirdiği ekonomik gücünü askeri güçle de desteklemeye başlamıştı. Halbuki doğal kaynakların yetersizliği ve daha birçok nedenle Batı emperyalizminin ve vahşi kapitalizmin sömürü alanlarında yaşanan daralma, yeni rakiplerin engellenmesini gerektiriyordu. ABD’nin, “Rusya’yı etkisizleştirmek, sonra Çin ile kozlarını paylaşmak, dünya hegemonyasını sürdürmek” politikası bu gelişmeler sonunda şekillendi.

UKRAYNA ETKİSİ 

ABD’nin yönlendirmesiyle NATO, 2023 Vilnius Zirvesi’nden sonra, Washington Zirve’sinde de (Temmuz 2024) Rusya, “en büyük tehdit”; Çin ise NATO’nun “çıkarlarına zorluk çıkaran ülke”, kısacası “hasım” ilan edildi. Ukrayna’nın NATO üyeliğine yeşil ışık yakıldı.

Rusya için özel bir öneme sahip olan Ukrayna, bardağı taşıran son damla oldu. Özellikle ABD’nin bu ülkede Rusya karşıtı yönetimlerin iktidara gelmesinde oynadığı rolü de anımsadığımızda Rusya’nın Ukrayna’nın NATO üyeliğini “ulusal tehdit” olarak göreceğini göz ardı etmek hata idi. ABD ve NATO bu hatayı yaptı. ABD ve Batı, Ukrayna’yı kışkırtarak Rusya’yı adeta müdahaleye zorladı. Zelenski ABD adına, Ukrayna’ya çok pahalıya mal olan bir vekâlet savaşı yürütüyor. Rusya’nın Ukrayna’ya aslında ABD ve NATO tarafından “kışkırtılmış” saldırısı gerekçesiyle Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmaları ise Rusya açısından tehlikeyi daha da büyütmüştür.

‘HEGEMONYA KABUL ETMEDİK, ETMEYECEĞİZ’

Birkaç gün önce Putin, Soçi’de bir söyleşide, Trump’ın seçimi kazanmasının Rusya-ABD ilişkilerini nasıl etkileyeceği sorulduğunda üstüne basa basa, “Dünyada hegemonya kabul etmedik, hep engelledik, yine kabul etmeyeceğiz” dedi. Bu tümce, dünyanın bugün içinde bulunduğu karmaşanın, kargaşanın ve bilinmezliğin nedenini anlatıyor.

Rusya devlet başkanı sözlerini, “Ukrayna konusunda anlaşmamız bu değildi. Ukrayna tarafsız kalacaktı. Dünya değişiyor. Değişen dünyada hegemonyalara yer yok. ABD ve Batı, Rusya’yı stratejik yenilgiye uğratmaktan söz ediyorlar. Bir yandan da bizimle stratejik diyaloğu sürdürmek istediklerini söylüyorlar. Rusya’yı stratejik yenilgiye uğratmak, etkisizleştirmek demektir. O zaman stratejik diyaloğu nasıl sürdürebiliriz?” dedi.

Putin de masum değil ama doğru söylüyor.

www.cumhuriyet.com.tr’den alınmıştır.