TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, 18 Dakika programında Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik gözaltı operasyonlarını ve iktidarın muhalif yerel yönetimlere karşı izlediği politikaları ele aldı. Yanardağ, CHP’li belediyelere yönelik itibarsızlaştırma çabalarına dikkat çekti ve önemli açıklamalarda bulundu.

CHP’Lİ BELEDİYELERİ İTİBARSIZLAŞTIRMA PLANINA DİKKAT ÇEKTİ

Yanardağ, konuşmasında şunları ifade etti:

“Değerli seyirciler, iktidar operasyonları devam ediyor. Bu ekranda ısrarla söyledik. Hocam da biliyor. 31 Mart seçimlerinin hemen ardından Türkiye’nin bir erken seçime götürülmesi gerektiğini ifade ettim. Örneğin, bir yıl sonra kalkıp bir kırmızı kart ilan etmek gecikmiş bir tutumdur. Kırmızı kart zaten o sandıkta gösterildi.

Tablo şudur: CHP’li belediyeleri itibarsızlaştırmak, mali olarak hareket edemez hale getirmek, hizmet etmelerini önlemek, yönetme yeteneklerini kırmak ve sonra dönüp Türkiye’ye, “Demek ki bunlar hem yolsuzluk yapıyor hem hizmet üretemiyor” demektir. Çalışanların maaşlarını ödeyemez hale getirerek, çöpleri toplayamayan belediyeleri işaret edip, “Bunlar Türkiye’yi yönetemez” demektir. Bakın, ciddi bir operasyon bu.

Beşiktaş gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüzde 73 oy alarak her seçimde kazandığı bir yerden bahsediyoruz. Rıza Akpolat, ilk seçildiğinde yüzde 73, geçen seçimde ise bağımsız bazı adaylar olduğu için yüzde 64 oy alarak seçildi. Şimdi bazı işler söyleniyor. CHP içinde de tuhaf bir tablo var. Büyük resmi görmeyince ya da büyük fotoğrafı görmeyince tuhaf tartışmalar yapıldığını görüyorum.”

İKTİDARIN ŞİDDET POLİTİKASI VE ERKEN SEÇİM STRATEJİSİ

Yanardağ, iktidarın şiddet politikalarına ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“Vahim ve büyük tehdidi görüp ona göre pozisyon almak gerekiyor. İktidar, bir siyasal şiddet dalgası yaratarak CHP’li yerel yönetimleri iş yapamaz, işleyemez ve itibarsız hale düşürerek, toplum nezdinde suçlu birer kamu yöneticisi haline getirmeye çalışıyor. Planlama budur. Bunu başından itibaren söyledik.

Buradan çıkışın yolu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir an önce cumhurbaşkanı adayını belirleyerek, toplumu ayağa kaldıracak bir erken seçim kampanyasıdır. Bu şiddet aygıtını kullanmak, adli ve siyasal şiddet yöntemleriyle hareket etmek demektir. Tırnak içinde bir şiddetten bahsediyoruz; kaba kuvvet anlamında değil, siyaset terminolojisinde kullanılan edebi bir anlamda şiddetten söz ediyoruz.”

İKTİDARIN MEŞRUİYETİ TARTIŞILIR HALE GELDİ

Yanardağ, devletin şiddet kullanma tekelini kötüye kullandığını belirterek şunları söyledi:

“Devlet, şiddet kullanma tekeline sahip tek örgüttür. Meşru şiddeti kullanma hakkına sahip olan devlet, bunu hangi kurumlar vasıtasıyla yapar? Kolluk güçleri ve adliye üzerinden yapar. Alıp bir insanı hapsetmek, bir meşru şiddet kullanmaktır. Çünkü zorla orada tutarsınız; kapısına gardiyan dikersiniz, demir parmaklıklar koyarsınız.

Dolayısıyla, iktidarın bu şiddet dozunu artırması, Türkiye’yi yönetme yeteneğini kaybettiğinin bir işaretidir. Yeniden Türkiye’ye el koyma ya da yeniden kendi belirleyecekleri bir tarihte ve koşullarda yapacakları bir erken seçimle iktidarı ele geçirme planıdır.

Meşru şiddet kullanma gücüne sahip olan iktidar, bu gücü kötüye kullanmaktadır. Siyasi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda kötü niyetle hareket etmektedir. Bu nedenle, bu şiddetin meşruiyeti tartışmalıdır. Değerli seyirciler, mesele burada. Israrla altını çizmek istediğimiz nokta budur.”

Yanardağ’ın açıklamaları, iktidarın muhalif yerel yönetimlere karşı izlediği politikaların boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.