ABC Politik

Gündem

Metin Külünk, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine sahip mi çıkıyor?

Metin Külünk, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine sahip mi çıkıyor?
Email :

Eski AKP MKYK Üyesi Metin Külünk, “Türkiye’yi İslamsızlaştırmak ve doğrudan Evanjelist Siyonizmin kalesi yapmak isteyenler”in; 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi, 28 Şubat 1997 MGK Kararları ve 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi’nde yapamadıkları olduğunu savundu. Bu ifadeler Metin Külünk’ün 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerine sahip mı çıktığı sorusunu akıllara getirdi.

HABER ANALİZ: ABC POLİTİK HABER MERKEZİ

Son dönemde AKP iktidarına yönelik “halkın tepkisi” görünümlü eleştirel ifadeleriyle dikkat çeken eski AKP MKYK Üyesi ve 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı olan Metin Külünk, dikkat çeken bir yorumda bulundu.

Türkiye’yi İslamsızlaştırmak ve Evanjelist Siyonizmin kalesi haline getirmek isteyen” güçlerin olduğunu savunan Metin Külünk, bu güçlerin “içerideki müttefikleri” ile beraber kurup planladıkları bir düzenek olduğu, bunun içinde de 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi’nde, 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu(MGK) kararlarında ve Fethullahçı Terör Örgütü(FETÖ) tarafından düzenlenen 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi gecesinde yapılamayanlar olduğunu görüşünü dile getirdi.

Metin Külünk’ün bu değerlendirmeleri akıllara, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerine sahip mi çıktığı sorusunu getirdi.

 

27 MAYIS, 1961 ANAYASASI VE “SOSYAL UYANIŞ”

Çok partili demokratik sistemin olanaklarından yararlanarak 1950 yılında iktidara gelen ve baskıcı uygulamalarını 18 Nisan 1960 tarihinde “Tahkikat Komisyonu” kurarak başta CHP olmak üzere muhalefet partileri ve basının faaliyetlerini yasaklamaya çalışmaya kadar vardıran Demokrat Parti iktidarına yönelik oluşan toplumsal tepki sonrası 27 Mayıs 1960 tarihinde bir askeri müdahale gerçekleşmişti.

Bu askeri müdahalenin ardından Türkiye tarihinin en demokratik anayasası olan 1961 Anayasası, 9 Temmuz 1961 tarihinde yapılan halk oylamasında yüzde 60.4 oyla kabul edildi. Askeri Müdahale’nin yapıldığı 27 Mayıs tarihi ise 3 Nisan 1963 tarihinden 1982 Anayasası’nın yürürlüğe girdiği 9 Kasım 1982 tarihine kadar “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlandı.

1961 Anayasası’nın sağladığı demokratik ortam ve halka verdiği örgütlenme hakkının sonucu olarak halkın hak taleplerinin artması sonucu 15-16 Haziran 1970 işçi direnişinin ardından, 12 Mart 1971 cuntasının önderlerinden dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, cuntanın nedenini “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı” diyerek dile getirmişti.

Cunta yönetimiyle birlikte 1961 Anayasası’nda değişiklikle gidilerek Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi ve üniversitelerin ve TRT’nin özerkliğinin kaldırılması gibi demokratik hakları kısıtlayan düzenlemeler yapıldı.

71 CUNTASI, ANAYASA’NIN BUDANMASI VE ECEVİT İKTİDARLARI

Yapılan bu düzenlemelere rağmen, dönemin CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, ilk kez 11 Ağustos 1969 tarihinde dile getirdiği “su işleyenin, toprak kullananın” sloganıyla önce 6-7 Mayıs 1972 tarihinde düzenlenen CHP 5. Olağanüstü Genel Kurultayı’nda CHP’nin Genel Başkanı oldu. CHP ise Bülent Ecevit önderliğinde 14 Ekim 1973 tarihinde yapılan Genel Seçimler’de yüzde yüzde 33,30 oyla birinci oldu ve Bülent Ecevit de Başbakan oldu. 5 Haziran 1977 tarihinde yapılan Genel Seçimler’den de Ecevit önderliğindeki CHP bu sefer oyunu yüzde 41,38’e yükselterek birinci parti olarak çıktı ve Ecevit yeniden Başbakan oldu.

12 EYLÜL FAŞİZMİ

Bunun üzerine 12 Eylül 1980 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde TSK yönetime el koydu. Baskıcı bir rejim kuran darbe yönetimi, darbe öncesinin bütün siyasi partilerini yasaklama, Yükseköğretim Kurumu’nu(YÖK) kurarak üniversitelerin akademik özgürlüklerini ortadan kaldırma, 1961 Anayasası ile faaliyete giren Cumhuriyet Senatosu’nu kaldırarak tek meclis uygulamasına geçme gibi kararlar aldı.

Ayrıca 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan, askeri yönetim tarafından yazılan Anayasa metninin oylandığı ve aleyhinde açık propaganda yapmanın yasak olduğu halk oylamasında yüzde 91,37 oranında evet oyu çıktı ve Türkiye’nin en baskıcı anayasası olan 1982 Anayasası yürürlüğe sokuldu.

Bu Anayasa ile birlikte kadınlara kürtaj yasağı getirilirken yüzde 10 seçim da yürürlüğe sokuldu.

28 ŞUBAT 1997 MGK KARARLARI

20 Nisan 1991 tarihinde yapılan Genel Seçimler’e gelindiğinde ise yüzde 16.87 oy alan Siyasal İslamcı Refah Partisi(RP), dördüncü parti olarak TBMM’ye girdi. Genel Başkan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 13 Nisan 1994 tarihinde RP TBMM Grup Toplantısı’nda, “Türkiye’nin şu anda bir şeye karar vermesi lazım: Refah Partisi adil düzen getirecek, bu kesin şart. Geçiş dönemi yumuşak mı olacak sert mi olacak, tatlı mı olacak kanlı mı olacak, altmış milyon buna karar verecek” ifadelerini kullandı.

Kamuoyunda büyük tepki ve tartışmalara neden olan bu ifadelerin ardından 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan Genel Seçimler’den ise yüzde 21.38 oy alan RP bu sefer birinci parti olarak çıktı ve Necmettin Erbakan, Başbakan oldu.

RP’nin Siyasal İslamcı baskıları ve toplumda buna duyulan tepkinin arttığı koşullarda 28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu(MGK) toplandı.

Toplantıda, Türkiye’nin şeriat tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ve laikliğin sadece rejimin değil aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı olduğu kararı verildi.

Kararın altında Erbakan’ın da imzası bulunuyor.

15 TEMMUZ 2016: “ALLAH’IN LÜTFU” VE 20 TEMMUZ OHAL REJİMİ

AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçiminden itibaren Cumhuriyet’in ilerici kurumları ve kişileri devletten tasfiye etme konusunda işbirliği yapan Fethullah Gülen Cemaati(Cemaat) ile AKP arasında 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Beyoğlu’ndaki Gezi Parkı’na yönelik yıkıma karşı başlayan ve Türkiye’nin bütününe yayılan “Gezi Direnişi” sonrası güç mücadelesi başladı.

İktidar ortaklarının açıklarını iyi bilen yargıdaki Cemaat mensupları 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nu başlatmış fakat başarılı olamamıştı. Bunun üzerinde Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) içerisindeki Cemaat unsurları 15 Temmuz 2016 akşamı bir darbe girişiminde bulundu. Cemaatçi unsurların TSK’da yeterli desteği bulamaması ve TSK içindeki yurtsever unsurların direnişiyle bu darbe girişimi bastırıldı.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise darbe girişiminin bastırılmasını “Allah’ın bir lütfu” olarak nitelemiş ve 20 Temmuz 2016 tarihinden 18 Temmuz 2018 tarihine Olağanüstü Hal(OHAL) ilan etmişti.

Türkiye, “Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi” adı verilen yeni rejimin kabul edildiği 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa Değişikliği Referandumu’nu da OHAL koşulları altında gerçekleştirmişti.