JEOPOLİTİK-MİLİTARİST HAYALLER İÇİNDE YENİ DÜNYA
İsrail ordusu, 13 Ocak günü itibariyle çeperinde “güvenlik ve istikrar” sağlamak amacıyla Suriye’deki işgali genişleterek başkenti Şam’a 20 kilometre kadar yaklaşmış durumda.
İsrail ile Suriye ve Mısır ittifakı arasında 6 Ekim 1973’te gerçekleşen “Yom Kippur Savaşı” sonrasında 31 Mayıs 1974’te ateşkes anlaşması imzalanmış. İsrail’in bu anlaşma sonrası hava saldırılarını, gayri nizami girişimleri saymazsak ilk kez Suriye topraklarına Esad yönetiminin çöküşü sonrası geniş ve derin kapsamlı işgale başlamış oldu. Ve Netanyahu yönetimi bu operasyonları çeperinde bir güvenlik oluşturmak için gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Bu anlamda İsrail, Esad’ın ve yönetiminin iktidardan uzaklaştırılması sonrası “Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması”nın artık geçersiz olduğunu ilan ediyor.
İsrail, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) bileşenleriyle birlikte lideri olan ve Suriye’de fiilen yönetimi üstlenen eski şapkasıyla Ebu Muhammed el-Golani yeni adıyla Ahmed eş-Şara’nın CV’sindeki El Kaide ve El Nusra geçmişine dair düşüncelerini hâlâ koruyor. Tarihsel travmalarında “kuşatılmışlık hissi” yaşayan Orta Doğu’nun genel yapısı düşünüldüğünde, İsrail politik paranoit ruh haliyle özellikle Filistin halkına ve Lübnan’a yaptıklarıyla artık kendini kanıtlamış bir Samson olmuş durumda…
Mesele şu ki İsrail’in gözleri, gözetimi, operasyonel gücü ve nefesi HTŞ’nin ensesinden hiç eksik olmayacak gibi.
Mollarşinin blok liderliğini yaptığı Şii “direniş cephesi”ni sofistike ve konvansiyonel operasyon gücüyle yerle yeksan eden İsrail şimdi ise çeperinde oluşan “Sünni eksen”li potansiyel tehdit unsurlarını hedefine koymuş durumda. İsrail’in çeperinde varoluş hakkına tehdit oluşturabilecek bir yeni Sünni ve selefi yapılara karşı hoşgörü göstermeyeceği aşikar…
İsrail’in, yeni ulusal güvenlik stratejisi planlaması içinde Türkiye, Osmanlı reflekslerini canlandırmaya çalışan ana “tehdit unsuru” olarak görülmekte.
Bu duruma ilişkin olarak İsrail’in eski Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Yaakov Nagel’in başkanlığında “ulusal güvenlik stratejileri” konusunda danışmanlık yapan “Nagel Komitesi” raporuna bakılabilir. Ve eskinin İsrail-Türkiye arasındaki “pozitif toplamlı ilişkiler”in bu raporun içeriyle buharlaştığı görülmekte. Ve İsrail yeni süreçte savunma konseptini daha ileri bir aşamaya taşıyarak yeni geliştirilen lazer tabanlı Demir Işın savunma sistemini de devreye alacak…
Dünyada asıl politik altüst oluş ise muhtemelen 20 Ocak sonrası Donald Trump’ın ABD’de ikinci dönemi için başkanlığı devralmasıyla başlayacak gibi.
Trump, tıpkı eskinin Roma İmparatorluğunun döneminin “Uluslararası sistemi” Roma kurallarına ve düzenine bağlı duruma getirmesine benzer şekilde bugünkü uluslararası düzeni ki ne kadar kaldıysa ABD düzenine gerekirse zorla uyumlu hale getirmeye çalışacak ki burada “orman kanunları” diplomasinin yerine geçecek gibi.
Ve Sezarların kurallarının özeti tarihsel olarak şu olmuştur. Uluslararası sisteme uymak yerine kendilerini bir sistem olarak sunarlar. Lümpen politik nefret duyguları son derece güçlü olan Trump’ın jeopolitik hayallerinin yaratacağı tektonik etkiler dünyada ve özellikle de Orta Doğu’da farklı politik sürprizlere yol açacak gibi duruyor. Orta Doğu’daki jeopolitik hayaller ise doğal olarak İsrail’den bağımsız olarak düşünülemez.
Trump’ın alışılmış uluslararası teamülleri alt üst eden bir üslupla Panama, Meksika, Danimarka ve Kanada ile tartışması ve akıl almaz talepleri birçok kötü şeyin habercisi gibi.
Bu modern Sezar’ın Ukrayna ve Rusya savaşı ile Orta Doğu’daki son süreçlere özellikle de içlerinde Suriye, İran ve Filistin’in olduğu diyarlara ilişkin politik hayalleri için neler yapacağını hep birlikte görmüş olacağız.
Ve bu yaşanılan politik durum şunu işaret ediyor…Politik sürprizlerle birlikte, haritaların jeopolitiğine ilişkin birçok tartışmaya ve girişime şahit olunacağını…