Seçimler yine AKPlilerin hile girişimleri, suç üstü yakalanan sahtekarlıkları ve baskıları altında tamamlandı.
Bilgisayar ortamında hile yapılacağı yönünde önceden uyarı yapılmıştı. Buna karşın yine de hile yapıldığı görülüyor.
Seçim sandıklarının bulunduğu okul yakınlarında yine plakasız araçlar vardı. Açık hile girişimleri, muhalif seçmen üzerinde somut baskı gözlemlendi.
İlk veriler, büyük bir hile yapıldığı yönündeki kuşkuyu güçlendiriyor. Eğer bu seçimden tek başına AKP iktidarı çıkarsa bu ülke yönetilemez. Bu Kaos demektir. AKP ülkeyi iç savaşa sürüklüyor.
AKP Genel Merkezi önünden tekbir seslerinin yükseldiği haberleri geliyor. Türkiye gericiliği Cumhuriyete açık bir kalkışma halinde. Bu belli. Hile, sahtekarlık, baskı ve zor yoluyla rejim değiştirilmeye, mezhepçi faşizan bir diktatörlük kurulmaya çalışılıyor.
Ancak, dünyanın hiçbir ülkesinde, tarihin hiçbir evresinde hile ile rejimler değişmez. Siyasal sistemler ve toplumsal düzenler gerçek siyasal güçlerin açık, kesin ve tartışılmaz sonuçlar yaratan çatışması ve mücadelesi ile değişir.
Hile, kaos ve belki de bir iç savaş demektir. Hile ile iktidara gelenler orada uzun süre kalamazlar.
Hiçbir ince analize, yoruma gerek yok. Ortada açık ve büyük bir hile var. Bu seçimler meşru değildir! Yöntem olarak MHP oylarının (kısmen de HDP oylarının) AKPye kaydırıldığı anlaşılıyor. Bu açık! Çünkü CHP oyları düzeyini koruyor, hatta yüzde 1 oranında artmış görünüyor.
Bu açıdan bakıldığında yöntem de belli; MHPnin oyları AKPye kaldırılıyor. Böylece güçlü bir tepki ve hile iddiasının önleneceğini hesaplanıyor. Çünkü CHP ve HDP oylarında dramatik (yüksek) bir düşüşü topluma kabul ettirmek ve kamuoyunu inandırmak mümkün değil. Dahası bu yöndeki bir sonucun ardından gelecek güçlü bir toplumsal epki ve sokak hareketini önlemek de imkansız olabilir. Bu olasılığın hesaplandığı ve ince bir oyunun tezgahlandığı açık. Siyasal bir cinayet bu!
Ancak, hiçbir siyaset bilimci, sosyolog, politikacı ya da halk/kanaat önderi, AKPnin oylarını beş ay içinde yüzde 8-9 oranında nasıl artırdığını açıklayamaz.
AKPnin, ileri sürüldüğü gibi klasik bir muhafazakar ya da merkez sağ parti olmadığını; rejimi değiştirmek ve Cumhuriyeti tasfiye etmek için yola çıkan sinsi ve militan bir siyasal islamcı parti olduğunu ısrarla vurguladım.
Dolayısıyla bu parti, parlamenter yollardan geldiği iktidarı aynı yollardan terk etmeyecekti. Etmedi de.. Tıpkı seçimlerle iktidara gelen Naziler ve Hitler gibi…
Sandık, artık Türkiyede güvenilir olma ve yurttaşların siyasal iktidarı belirlediği bir araç olarak işlev görme özelliğini kaybetmiştir. Bu ülkede artık Milli Piyango sonuçlarına bile güvenilemez.
Türkiyede kaosun kapılarını açanlar, iç savaşın yolunu da döşüyor. Bilinmelidir ki, bu adımı atanlar sonuçlarına da katlanacak demektir.
Türkiyenin 200 yıllık devrimci ve aydınlanmacı birikimini temsil eden özgürlükçü ve demokratik güçleri, mezhepçi faşizme dur diyecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır!
Bir ülkede adalet yoksa barış da olmayacaktır!
Bu nedenle AKP Türkiyeyi eskisi gibi yönetemeyecek. Hükümet olmak her zaman iktidar olmak anlamına gelmez.
Bunu herkes görecek!