ABC Politik

Merdan Yanardağ
5 Şubat 2016
Email :

AKP Hükümeti ve Tayyip Erdoğan, Suriye’de izlediği politikanın yüz kızartıcı şekilde çöküşü, İran ile ilişkilerinin neredeyse onarılamayacak ölçüde bozulması, Rusya ile dalaşmaya kalkmanın ardından Moskova’nın uyguladığı sert tecrit politikası sonucu bölgedeki oyunun bütünüyle dışında kalması nedeniyle zor günler yaşıyor. Erdoğan ve AKP, kendilerini iktidarda tutan en önemli etkenlerden biri olan jeopolitik zeminleri hızla kaybediyor.

Bu nedenle Erdoğan-AKP yönetiminin yeniden oyuna dönmek, dolayısıyla iktidarının sürekliliğini sağlamak için bir çılgınlık yapabileceği belirtiliyor. Bu çılgınlık, Suriye’ye korsan bir askeri müdahalede bulunarak ABD ve NATO’yu bir oldu bitti karşısında bırakmak olarak özetlenebilir. Yani Erdoğan yönetimi, tıpkı Rusya uçağının düşürülmesi provokasyonunda olduğu gibi, Rusya ile ABD ve NATO’yu karşı karşıya getirerek yeniden bölgede etkin bir rol kapmak isteyebilir.

Hafta başında ABC Gazetesinin Moskova temsilcisi Mahir Esenin çok önemli bir haber-analizini yayınladık. Esenin Kremline yakın ve güvenilir kaynaklara dayanarak bildirdiğine göre, Rusya bütün hesaplarını Erdoğan yönetiminin Suriye müdahalesine (özellikle Cerablus bölgesine) göre yapıyor. Rusya yetkilileri, böyle bir olay halinde tepkilerinin çok sert ve sonuç alıcı olacağını belirtiyorlar. Tırnak içine aldığım deyimler Rus üst düzey yöneticilerine ait. Daha da önemlisi, Rusya kendi kamuoyunu olası bir Türkiye savaşı için hazırlıyor. Yani Rusya, bütün hesaplarını Türkiye ile savaşabileceği varsayımına göre yapıyor.

Şimdi şu tabloya bakar mısınız; Erdoğan-AKP iktidarı, kendi iktidar hesapları ve dinci ideolojik amaçları uğruna Türkiye’yi Rusya ve Suriye ile yıkıcı savaşın eşiğine getirdi. Bu savaşa İran’ın da seyirci kalmayacağı açık. Nitekim İran’ın, Türkiye Suriye’ye müdahale ederse duruma seyirci kalmayacağına ilişkin istihbarat belgeleri ortaya çıktı. Bu önemli bir uyarıdır.

Türkiye tam anlamıyla çok yönlü bir felaketin eşiğinde.

Peki neden?

Yanıtı çok basit; AKP ve Erdoğan, kendi iktidarlarını sürdürmek, Türkiye’nin gerici dönüşümünü tamamlamak, laik cumhuriyetin yerine dinci faşizan bir rejim, bir diktatörlük kurmak için ülkeyi ateşe atmaya hazırlanıyor. Bu amaçla Türkiye’yi bölgemizde kanlı ve yıllarca sürecek yıkıcı bir mezhep savaşına sokmanın bile hesabını yapıyor.

Erdoğan, Suudi Arabistan ve Katar gibi Ortaçağ artığı, kadını köleleştiren, modern değerleri kâfirlik sayan, demokratik hak ve özgürlüklerin hiçbirini tanımayan ilkel yönetimlerle birlikte hareket ediyor. ABD ve Batılı emperyalistlerin ikiyüzlü siyasetleri nedeniyle ayakta kalan bu çağdışı yönetimlerle mezhepçi bir ortaklık içinde.

Gerçekte ABD, İsrail ve Batılı ortaklarının çıkarları için Suriye’de Beşar Esad’ın liderliğindeki Baas rejimini devirmeye kalkan AKP Hükümeti, yüzde 90nın yabancı olduğu belirtilen ruh hastası cihatçı katilleri destekledi. Böylece Cumhuriyet Türkiyesi, silahlı kurumları da içinde olmak üzere, kendi varlık gerekçesini oluşturan bütün değerlerine ve ilkelerine ihanet etti.

Çünkü, Ortadoğu’da ABD ve İsrail’e direnen, Filistin’in kurtuluşu için yürütülen mücadeleyi kararlı şekilde desteklemeyi sürdüren tek Arap ülkesi konumundaki Suriye’ye yönelik bu saldırı; küresel gericiliğin ve emperyalizmin insanlığa karşı işlediği en büyük suçlardan biridir.

Suriye, Arap aydınlanmasının en önemli havzasıdır. Arap-İslam dünyasındaki laik ve halkçı rejime sahip tek devlettir.

Erdoğan yönetiminin Suriye’ye askeri müdahalesi – Rusya’nın alacağı tutumdan bağımsız olarak- bir bölge savaşını, mezhepçi bir boğazlaşmayı da ateşleyebilir. Zaten hem Suriye ve Yemen iç savaşı hem de Arabistan’ın iç politik gerilimleri bir mezhep çatışması şeklinde gelişiyor. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir askeri müdahalesi, bölgedeki dengeleri köklü şekilde değiştireceği için İranın ve Lübnan Hizbullahı’nın tavırsız kalacağını beklemek saflık olur.

Çok önemli bir son not; ABD ve Batı olası bir savaşta Türkiye’nin yanında olmayacaktır. Böyle bir savaşı kaldıracak ve yürütecek güçleri olmadığı gibi, Rusya, Çin ve İran’ın karşı cephede yer alacağı erken bir kapışma emperyalist-kapitalist Batı için bir yıkıma dönüşebilir.

Sonuç olarak, Erdoğan ve takımı yine dünyayı yanlış okumakta ve Türkiye’yi ateşe atmaya hazırlanmaktadır.