AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan hızla sona doğru yaklaşıyor. Çünkü Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler değişmiş durumda. Erdoğan ve Siyasal İslamcı ekibin bu nesnel gerçekliğe daha fazla direnmesi mümkün görünmüyor. Ancak öznel durum ile nesnellik arasında bir açı bulunuyor.
Erdoğan’ın son ABD gezisi bu iflasın açık bir göstergesi oldu. Bu gezide ortaya çıkan tablo, Türkiye iç siyasetindeki dengeleri de hızla değiştirecektir. Reza Zarrab’ın tutuklanması bu tablonun bir parçasıdır. Dengelerin değiştiğini orta vadede değil, kısa vadede göreceğiz. Nesnel duruma uygun önsel koşullar ise hızla şekillenmeye başlayacaktır.
Şurası çok açık ki; ABD ve Batıya yaslanarak, küresel Musevi sermayesinin desteğini alarak, dahası onların bütün kirli işlerini görmek için yüz kızartıcı anlaşmalar yaparak iktidara gelme, devleti ele geçirdikten sonra kendisini iktidara getiren güçlere kazık atarak İslamcı bir rejim kurma stratejisi tam anlamıyla çöktü.
Erdoğan’ın son ABD gezisinde sergilenen zavallılık, bu strateji ve ahlakın çöktüğünün en açık kanıtlarından biridir. ABD’deki etkili Yuhudi kuruluşlarının verdiği ve Erdoğan’ın daha önce iade edeceğini cümle aleme duyurduğu, Cesaret ve Üstün Hizmet madalyalarını boynuna yeniden takarak kapı kapı dolaşması bu zavallılığın dibe vurmuş halidir.
Öyle anlaşılıyor ki; Erdoğan ve AKPnin altındaki iktidar halısı çekilmiştir. Sorun artık bir seçenek oluşturmaktır. Zorluk şimdilik bu noktadadır ve öznel durum diye işaret ettiğim sorun budur. Ancak bu sorunun aşılması sistem açısından hiç de zor değildir.
SEÇENEKLER VE DARBE OLASILIĞI
Eğer başka bir seçenek oluşturulamaz veya ortaya çıkmazsa, Erdoğansız bir AKP ya da AKP’nin parçalanması ile ortaya çıkacak yeni bir oluşumun içinde yer alacağı hükümet de seçenekler arasındadır. Bu seçenek, kimseye hayrı dokunmayacak bir restorasyon iktidarı, üstelik çok sınırlı bir restorasyon hükümeti olacaktır. Bu seçenek Tayyipsiz ya da AKP’siz bir AKP düzeni demektir. Karşı devrim düzeninin belli kırılmalara uğrasa da sürdürülmesi anlamına gelecektir.
Düzen içi seçeneklerden bir diğeri de, CHP’nin ortağı ya da büyük ortağı olacağı düşük profilli bir restorasyon hükümetidir. Böyle bir hükümet toplumda en yüksek umudu ve beklentiyi yaratacak seçenektir. Ve fakat aynı büyüklükte bir hayal kırıklığına yol açacak seçenek de budur.
Diğer bir seçenek ise, bütün yolların tıkandığı ve parlamenter seçeneklerin tükendiği bir durumda darbedir. Bu olasılık son 35 yılda hiç olmadığı kadar yüksektir. Öyle ki, 28 Şubat darbe sanan ya da öyle yutturmaya çalışarak mağduriyet ve rıza üretmeye çalışanlar, gerçek darbenin ne olacağını görecektir. Bu darbenin sert ve yıkıcı mı yoksa düşük yoğunluklu mu olacağını şartlar belirleyecektir.
Bu nedenle asıl yakıcı sorun, Türkiye’nin bütün ilerici güçlerinin, aydınlanmacılarının ve emekçilerinin devrimci ve demokratik seçeneğini oluşturmaktır. Hiç kuşkunuz olmasın ki, ilerici ve halkçı bir seçenek oluşturulamadığı taktirde, toplumun çok geniş bir kesimi, darbe dahil, düzen içi seçeneklerden birini destekleyecektir. Zarrab’ı tutuklatan ABD’li Savcının bile kahraman gibi görüldüğü bir ülkede başka türlü bir tepki beklemek de hayaldir.
ERDOĞAN’IN BÜYÜK KORKUSU
Şu bilinmelidir ki, Erdoğan ve kadrosu kolay kolay pes etmeyecektir. Çünkü, ağır bir hesap sorma dalgasıyla karşılaşma olasılıkları çok yüksek ve bunu kendileri de bilmektedir. Bu nedenle Erdoğan ve kadrosu, geleceklerini güvenceye alacak yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi konusunda sonuna kadar direnecektir.
Direnecektir çünkü; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kliği çok korkuyor. Bu korkunun sinirlerini fena halde bozduğu, bütün dengelerini yitirdiği ve öfke kontrolünü kaybettiği anlaşılıyor.
Erdoğan, iktidarı kaybetmekten korkuyor. Kendisinden hesap sorulmasından, yargılanmaktan ve hapse girme olasılığından ödü patlıyor. Çünkü halka karşı suç işlediğini, cumhuriyeti hukuk dışı yöntemler ve siyasal sahtekarlıkla yıktığını, sinsice yasaları çiğnediğini, hükümetinin yolsuzluk batağına gömüldüğünü, siyasal İslamcı rejim projesinin bütün dünyada bir fiyaskoya dönüştüğünü ve nihayet kişisel olarak kaynağını açıklamakta zorluk çekecek ölçüde zenginleştiğini biliyor.
Erdoğan işte bu nedenle saldırganlaşıyor, en küçük bir eleştiriye bile tahammül edemiyor. Korkunun iliklerine işlediği görülüyor. Bağırıyor, çağırıyor, tehdit savuruyor, hakaret ediyor ve öfke kusuyor. Belli ki, Erdoğan’ın ihtiraslarıyla kalibresi arasında bir uçurum bulunuyor. Bu açığını saldırganlaşarak, kendisine karşı çıkan herkesi, her toplum kesimini tehdit ederek; muhalefeti bastırarak, korku yayarak ve gazetecileri tutuklatarak kapatmaya çalışıyor.
ÇIKIŞ YOLU
Çözüm, etkili bir muhalefet hareketi yaratarak Erdoğan ve AKP karşısında gerçek bir seçenek oluşturmaktan geçiyor. Kavga etmeyi göze alan, kararlı, topluma güven veren ve etkili bir muhalefet gerekiyor. Devrimci, halkçı, aydınlanmacı, laik ve yurtsever bir muhalefet… Bu seçeneği oluşturmak tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor. Çünkü AKP hızla kaçınılmaz sonuna doğru yaklaşıyor ve biz bir seçenek yaratamazsak, küresel sermaye ve kurulu düzen güçlerinin kendi seçeneklerini hazırlayacağını bilmemiz gerekiyor.
AKP’nin yolun sonuna geldiği, dirense bile bu sondan kaçamayacağı açıktır. Erdoğan ve partisinin siyasal ömrünü uzatacak tek şey; muhalefetin, özellikle CHP’nin beceriksizliği, toplumcu ve devrimci güçlerin basiretsizliği, tarihsel süreci doğru okuyamamaktan kaynaklanacak siyasetleri olacaktır.
Bir kez daha altını çizersek; bugün ihtiyacımız demokrat olmak değil, yeniden devrimci olmaktır.