ABC Politik

Merdan Yanardağ
10 Mayıs 2018
Email :

Türkiye, yeni bir rejim inşa etmeye yönelen Siyasal İslamcı hareketin karşı devrimci hamlesi ile bu saldırıya karşı koyan ve Cumhuriyetin kazanımlarını savunmaya çalışan güçlerin direnişi arasında salınıyor. Ülke, geleceğinin yeniden belirleneceği bir yol ayrımına doğru gidiyor.

Türkiye ya karşı devrimci momentumu kıracak ya da bir önceki çağın değerler dünyasına teslim olarak hibrit bir ülkeye dönüşecek. Karamsar ikilem budur. Toplum ya önümüzdeki seçimler sonucunda gericiliğin kuşatmasını kırarak yeniden aydınlanmacı bir yola girecek ya da bu ablukayı sert bir çatışmayla aşacak. Bu da sert, ama iyimser ikilemdir.

Eğer, 24 Haziran seçimleri adil şekilde gerçekleşir ve muhalefet büyük bir hata yapmazsa, dinamosunu AKP’nin oluşturduğu gerici faşizan blokun yenilgiye uğraması kesin görünüyor. Ülkenin kırılıp dökülmesine yol açmayacak tek barışçıl çözüm yolu budur. Değilse, bütün uzlaşma zeminlerinin imha edildiği bu süreçte, siyasal bir kırılmanın yaşanması kaçınılmazdır.

Yukarıda çizmeye çalıştığım perspektiften bakarak 24 Haziran seçimlerini, aşağıda ana hatlarıyla ve 20 madde halinde analiz etmeyi deneyeceğim:

ERDOĞAN-AKP İNİSİYATİFİ YİTİRDİ

1– Erdoğan-AKP iktidarı ideolojik ve politik inisiyatifini yitirmiştir. Siyasal islamcı hareketin momentumu büyük ölçüde kırılmış, kendi içinde dinci bir koalisyon halinde sağladığı toplumsal hegemonya çökmeye başlamıştır. AKP iktidarının yenilgiye uğratılacağı duygusu güçlenmiştir.

2– Erdoğan-AKP iktidarının tarihsel ömrü dolmuş, siyasal ömrünü uzatmak için yaptığı manevra, son dönemeçte yeterli toplumsal karşılığı bulamamıştır. AKP iktidarının, Bir avuç seçkinin rejimi şeklinde kurulan Cumhuriyeti, kavgalı olduğu miletin değerleriyle (yani dinle) barıştırmak, geri kalmışlığın nedenini yerel kültürden (yani dinden) kopuşa bağlamak” gibi tümüyle gerçek dışı ve fantastik İslamcı hipotez ve iddialar çökmüştür.

3– Erdoğan’ın önümüzdeki dönem için açıkladığı ve sanki ülkeyi 16 yıldır yönetmemiş gibi davranarak yeni bir iktidar dönemi daha istiyor. Buna ihtiyacı da var. Çünkü İslamcı hareket Cumhuriyet’i yıktı, ama yerine yeni bir rejim kuramadı. Bunun için gücü, bilgisi, birikimi, geleneği ve kadro kaynağı yetmedi. Erdoğan’ın, bu amaçla yayınladığı manifesto, yani gelecek bildirgesi, içeriği ve biçimi ile tam bir iflas belgesidir. Erdoğan, bu 16 yılda neyi bozduysa onu onaracağını açıkladığı bu manifesto ile tükendiğini ilan etmiştir.

4– Kendilerine Cumhur İttifakı adını veren partilerin tümünün İslamcı ve faşist nitelikte olması, AKP’nin başlangıçta ortaya attığı, liberallerin sayesinde toplumsal bir rıza/onay üretmeyi başardığı bütün demokratikleşme iddialarını açıkça terk ettiğini de ortaya koymuştur. AKP, MHP ve BBP koalisyonu toplumda güven yaratmamıştır.

5– AKP, başta ABD olmak üzere Batının desteğini yitirmiştir. Ortadoğu’da izlediği siyaset iflas etmiş, Suriye’de yenilgiye uğramıştır.

İNCE’NİN ADAYLIĞI OYUNU BOZDU

6– Muharrem İncenin adaylığı, CHP saflarında büyük bir iyimserlik yaratmış durumda. Bunun başlıca nedeni, uzunca süredir sürekli kendi sağına bakan CHP’nin, partili ve cumhuriyetçi olduğundan kuşku duyulmayacak bir adayla yarışa girmesidir. CHP, uzunca süredir ilk kez parti gibi davranmaktadır. Üstelik iddialı bir parti gibi…

7– CHP, kendi içinden ve dışından dayatılan, ABD-Cemaat projesi olduğundan kuşku duymadığımız Abdullah Gülün çatı adaylığı tuzağına düşmekten son anda kurtuldu. Bu sonuçta, CHP örgütleri ve İyi Parti lideri Meral Akşener’in direnişinin payı büyük oldu. Hangi nedenle olursa olsun, CHP’nin bu tuzağa düşmeden kendi adayını çıkarması, hem ülkede hem de parti tabanında büyük bir rahatlama ve motivasyon yaratmış, mücadele azmini ve kazanma isteğini kırbaçlamıştır.

8– Gülün muhalefetin çatı ya da ortak adayı olmasını açıkça ortaya atanların yetmez ama evetçi liberallerin olması, bu kesimlerin hala topluma, demokrasiye ve insanlığın ilerici birikimine ihanet içinde olduklarını ortaya koyması bakımından dramatiktir.

9– Abdullah Gül’ün çatı adaylığı projesinin suya düşmesinde, Batı ve Türkiye büyük burjuvazisinin yeterince ısrar etmemesinin payının bulunduğu da söylenebilir. Çünkü bu sonuçta, 16 yıllık AKP iktidarının öngörülenin çok ötesine geçerek, başlangıçta sağlanan mutabakatları tipik bir takiyecilikle hiçe sayması ve kendi dar ideolojik programını topluma / ülkeye dayatmasının etkisi büyüktür.

10– İnce’nin adaylığı, toplumun iki sağcı aday arasına sıkışmasını önlemek bakımından da olumlu bir etki yaratmıştır. Bu anlamda, Erdoğan-AKP iktidarından kurtulma duygusuyla hareket edecek muhalif toplum kesimlerinin önüne Akşener’den başka bir alternafinin daha çıkarılmış olması olumludur.

11– İnce’nin adaylığı, başta AKP olmak üzere İslamcıların, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olacağı var sayımından hareketle Alevi-Sünni karşıtlığı üzerine kurmayı planladığı kampanyanın da çökmesine yol açmıştır.

12– CHP’nin, geniş tabanlı Cumhuriyetçi bir ittifak kurulmasına öncülük etmesi toplumu rahatlatmış ve kazanma inancını güçlendirmiştir. Özellikle Saadet Partisi’nin bu ittifakta yer alması, Müslümanlar-Ötekiler karşıtlığının kurularak, din istismarı üzerinden yürütülecek bir seçim kampanyasını önlemiş, Siyasal İslamcıların elinden en önemli silahını almıştır.

HDPNİN KRİTİK ROLÜ

13– CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti arasında kurulan ve Millet İttifakı adı verilen platformun en önemli eksiği Kürtler ve sosyalistlerdir. Ancak öyle anlaşılmaktadır ki, Millet ittifakı, HDP’ye karşı bir kampanya yürütmeyecektir. HDP’nin bu ittifak dışında tutulmasının, AKP ve Erdoğan’ın saldırılarına zemin yaratmamak görüşünden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

14– İttifak dışında bırakılan HDP’nin barajı aşması ise, iki nedenle yaşamsal bir öneme sahiptir. Birincisi demokratik bir gerekliliktir. İkincisi ise gerici-faşizan koalisyonun Mecliste de egemenlik kurmasının önlenmesi ve Erdoğan kliğinin yenilgiye uğratılması için HDP’nin yüzde 10luk seçim barajını aşması şarttır.

15– HDPnin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ı aday göstermesi de son derece isabetli olmuştur. Demirtaş, birleştirici, sola yakın, güven veren bir politikacıdır. Kürt oylarının Erdoğan’a gitmesini önleyeceği gibi, bir kısım sosyalistin desteğini de kazanacaktır. HDP’nin ikinci turda belli pazarlıklarla da olsa Millet İttifakının (özellikle Muharrem İnceyi) destekleme olasılığı yüksektir.

16– Erdoğan yönetiminin sıkışması ve kaybetme olasılığının yükselmesi halinde, İmralı üzerinden yapacağı sürpriz bir hamleye de hazır olmak gereklidir. HDP’nin ikinci turda biz sağ seçenekler arasında kalmaya mecbur değiliz gerekçesiyle boykot kararı alması, Erdoğan’ın dolaylı yoldan ve fakat kesin şekilde desteklenmesi anlamına gelecektir. Bu olasılık, çok zayıf olsa bile akılda tutulmalıdır.

HESAPLAŞMAYA HAZIR OLMAK

17– Diğer taraftan, Demirtaş’a sol çevrelerce verilen destek abartılırsa, ikinci tura Muharrem İncenin kalma olasılığı zayıflayacaktır. Bu durumda ikinci turda toplum sağdan gelen iki aday arasında tercih yapmaya zorlanacak, bu durumda kaçınılmaz olarak Meral Akşener öne çıkacaktır.

18– Sosyalistlerin bu seçimde, bağımsız bir güç olarak siyaset sahnesine çıkamaması, entelektüel ve siyasal bakımdan önemli bir boşluk yaratmıştır. Bu durum sosyalist hareketin hala ulusal ölçekte siyaset yapmaktan uzak olduğunu göstermesi bakımından üzücüdür. Doğu Perinçek ve Vatan Partisinin bu boşluğu doldurması mümkün değildir. Bu bakımdan seçimlerin sosyalist bir propaganda ve ajitasyondan yoksun kalması kötü bir durumdur. Seçimleri hiçbir alternatif önermeden boykot etmek ya da boş oy kullanmak sosyalist politika yapıldığı anlamına gelmekten uzaktır. Bu durumda sosyalistler CHP ile görüşerek bu partinin listelerinde bağımsız adaylar olarak yer almaları düşünülebilir.

19– Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna Muharrem İncenin kalması en yüksek olasılıktır. Bu durumda, bütün demokrasi güçleri İnceyi desteklemelidir. Ancak, ülke bir Maral Akşener sürprizine de hazır olmalıdır. Kürt seçmenin oyu bu eşikte belirleyici durumdadır.

20– AKP ve Erdoğan iktidarı kolay terk etmeyecektir. Seçim hilelerine, sandık oyunlarına, Seçim Kurulu operasyonlarına başvuracağı beklenmelidir. Bu olasılık çok güçlüdür. Bu durumda muhalefet, bütün renkleriyle 24 Haziran gecesi sokakta bir hesaplaşmaya da hazır olmalıdır. Eğer sandık yolsuzluklarıyla iktidar bir kez daha gasp edilmek istenirse, bu girişime geçit verilmemelidir.