ABC Politik

Gündem

Tuğrul Türkeş ile Ayşe Ateş arasında “duruşmaya kalabalık gelme” tartışması!

Tuğrul Türkeş ile Ayşe Ateş arasında “duruşmaya kalabalık gelme” tartışması!
Email :

MHP’nin Kurucusu Alparslan Türkeş’in Oğlu ve AKP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş davası duruşması için, “01 Temmuz 2024 de başlayacak olan duruşmaya kalabalık olarak gelmek isteyenlerin de; onları oraya sokmak istemeyeceklerin de ideolojik bir yanı yoktur” dedi. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ise yanıt olarak, “Duruşmaya kalabalık gitmek gibi bir kaygı taşımıyoruz. Çünkü haklıyız. Haklılığın görünmez bir ordusu olduğunu biliyoruz” dedi.

ABC POLİTİK HABER MERKEZİ

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de Ankara’da sokak ortasında öldürülmesiyle ilgili davanın ilk duruşması 1 Temmuz 2024 Pazartesi günü Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Davanın iddianamesi eksiklikler nedeniyle eleştirilere neden olurken MHP Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in Oğlu ve AKP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’ten duruşma öncesi dikkat çeken bir açıklama geldi.

Sosyal medya hesabından “Bu açıklama vicdani bir sorumluluktur” başlıklı açıklama yapan Tuğrul Türkeş, Sinan Ateş cinayetinin “ideolojik bir yanı olmayan ağır cezalık adi bir suç” olduğu ve Cumhur İttifakı yöneticilerinin kirli suç organizasyonlarından uzak olduğunu yönünde ifadeler kullandı.

Açıklamasında dava duruşmasına da yer veren Tuğrul Türkeş’in “01 Temmuz 2024 de başlayacak olan duruşmaya kalabalık olarak gelmek isteyenlerin de; onları oraya sokmak istemeyeceklerin de ideolojik bir yanı yoktur” ifadelerini kullanması ise akıllara Tuğrul Türkeş’in duruşmada arbede olacağını mı öngördüğü sorusunu getirdi.

“BABAMIN PARTİSİ”

MHP için “Babamın Partisi” diyen Tuğrul Türkeş’in açıklaması şu şekilde:

“Bu açıklama vicdani bir sorumluluktur

Sinan Ateş cinayetinin üzerinden bir buçuk yıl geçti. Bu süre içerisinde bütün üzüntüme rağmen konuşmamaya ve hiçbir yorum yapmamaya özen gösterdim.

Taraflar ve hatta hiçbir tarafta yer almayanlar bile aile ziyaretinden kanal gezmeye kadar her fırsatı değerlendirmeye çaba sarf etmekteler.

01 Temmuz 2024 günü bu dava nihayet eksikleri ve olmayanları ile birlikte görülmeye başlıyor.

Gelinen nokta itibarı ile durum aşağıdaki gibidir.

1- Sinan Ateş 30 Aralık 2022 Cuma günü bir suikast sonucu katledilmiş, ardında gözü yaşlı bir eş ve baba hasretiyle büyüyecek olan iki yetim çocuk bırakmıştır.

2- Bu konu ağır cezalık adi bir suçtur.

3- Bu konunun ideolojik bir tarafı bulunmamaktadır.

4 Bu konudan istifade etmek isteyen tarafların da ideolojik bir yanı bulunmamaktadır.

5- 01 Temmuz 2024 de başlayacak olan duruşmaya kalabalık olarak gelmek isteyenlerin de; onları oraya sokmak istemeyeceklerin de ideolojik bir yanı yoktur.

6- 17 Ocak 2021 de o günlerde yaşananlardan endişe duyarak kaleme aldığım AZGIN MİLLİYETÇİLİK yazım tam da bu yaşananları görerek dünyada ve ülkemizdeki bu kötü gidişata dikkat çekmek ve bir nebze engel olmaya gayret etmekti.

7- Keza birçok konuşmada hukukun üstünlüğünün ve hukuka bağlı kalmanın önemini vurguladım.

Muasir ve refah seviyesi yüksek bir Türkiye’nin; yani milliyetçilerin arzu ettiği, etmesi gerektiği ve ulaşmak isteyeceği hedefin; dolayısıyla “ÜLKÜ” nün bu yoldan sağlanabileceğini dile getirdim.

8- Bugün her türlü sıfatı bir yana bırakarak sade bir Türk Vatandaşı ve Türk Milliyetçisi olarak aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyorum;

A- Türk milliyetçiliği bu meselenin bir tarafı ve/veya paydaşı değildir.

B- Milliyetçi Hareket Partisi (Babamın Partisi) böyle bir suçla ve onu işleyen bireysel suçlularla özdeşleştirilemez.

C- Kantara çıkartılmak istenen Türk Milliyetçiliği ve MHP kurumsal kimliği değil; ağır işleyen hukuk sistemimiz ve ona köstek olanlar olmalıdır.

D- Keza Cumhur İttifakı ve onun değerli yöneticileri de bu kirli suç organizasyonlarından varestedir.

E- Bu kargaşadan muhalefete de ekmek çıkmaz. Bırakın adi suçlular hak ettikleri şekilde yargılansınlar.

01 Temmuz 2024 günü bu davayı bahane ederek ülkeyi karıştırmak isteyenlere, siyaset üretmedikleri için kaostan medet uman tükenmiş siyasetçilere, ideolojiden uzak ama kendini ideolojik göstermek isteyen gangsterlere, ülkenin yönetimine çomak sokma heveslilerine duyurulur.”

 

AYŞE ATEŞ: KALABALIK GİTMEK GİBİ BİR KAYGI TAŞIMIYORUZ

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ise Tuğrul Türkeş’in açıklamasını alıntılayarak sosyal medya hesabından yanıt verdi.

Tuğrul Türkeş’in Sinan Ateş cinayetini “ideolojik yanı olmayan adi bir suç” olarak nitelemesine istinaden Ayşe Ateş; şüphelilerin defalarca gözaltına alınıp serbest bırakılması, davanın savcılarının değiştirilmesi ve iddianamedeki eksiklere işaret etti. Ayşe Ateş, “Eğer bir siyasi baskı yoksa yukarıda sizinle paylaştığım ve bir müdahale olduğunu açıkça gözler önüne süren gelişmelerin sorumlusu kimdir” ifadelerini kullandı.

Tuğrul Türkeş’in “Kabalık olarak duruşmaya gitme” ifadelerine de yanıt veren Ayşe Ateş, “Duruşmaya kalabalık gitmek gibi bir kaygı taşımıyoruz. Çünkü haklıyız. Haklılığın görünmez bir ordusu olduğunu biliyoruz” dedi.

Ayşe Ateş, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

“Başbuğ Alparslan Türkeş’in kıymetli evladı, AK Parti Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş’e,

Sayın Vekil’im, anlayan için birçok anlam, ihtar ve nasihat barındıran bu metne büyük ölçüde katıldığımı, birçok maddenin altına düşünmeden imzamı atacağımı bilmenizi isterim.

Biz de tam 18 aydır şunu söylüyoruz: Suç şahsidir. Bu suça karışan her kim varsa mevki makam gözetilmeksizin yargı önüne çıkarılmalı, çıkarılmasının önü açılmalıdır. Kim suçlu, kim suçsuz buna BAĞIMSIZ yargı karar vermelidir.

Yüksek müsaadelerinizle bu siyasi cinayetin bizi büyük endişeye sevk eden ve 16 ay sonra ivedilikle harekete geçiren yanlarını tekrar paylaşacağım:

1) Bu suikast davasının ilk günlerinde şüphelilerin defalarca gözaltına alınıp serbest bırakılması ve sonunda tutuklanması sürecinin delillerin karartılmasının önünü açtığı aşikârdır. Şüpheliler bu sürecin sonunda ya telefonunun kırıldığını ya telefonunu değiştirdiğini ya da şifresini unuttuğunu beyan etmiştir.

2) Soruşturma ne zaman ilerleme kaydetse savcı değiştirilmiş, soruşturmanın ilerlemesinin başaktörü olan savcılar tenzili rütbe ile Ankara dışına gönderilmiştir. Bu gelişmelerin mevcut mahkeme heyeti üzerinde bir baskıya sebebiyet vereceği endişesi giderek artmaktadır. “Azmettirici” sıfatıyla yargılanan Tolgahan Demirbaş’ın SEGBİS sorgusu sırasında Sayın Savcı Ayhan Ay’a bu hususu işaret ederek sarf ettiği cümleler oldukça açıktır.

3) Bütün bu gelişmelere ek olarak, ortaya çıkan iddianamenin birçok eksik yanının olması, katili taşıyan araçların –dosyada olmasına rağmen- plakasının gizlenmesi, sayfalarca süren ifademe üç satır yer verilmiş olması, Sinan’ın en yakın arkadaşlarının ifadelerinin iddianameye girmemesi, 17 kişinin dosyasının ayrı tutulması gibi yine bizi bu dosya üzerinde siyasi bir baskı olduğu düşüncesine iten hadiseler meydana gelmiştir.

Elbette burada şu soru doğmaktadır: Eğer bir siyasi baskı yoksa yukarıda sizinle paylaştığım ve bir müdahale olduğunu açıkça gözler önüne süren gelişmelerin sorumlusu kimdir.

Bu suçluları koruyan siyasi bir güç mevcut değilse karşımızda bir cumhuriyet savcısının resmî yazı olmadan ulaşamayacağı bilgilere bir Whatsapp mesajıyla ulaşabilen, işlediği cinayete emniyet mensuplarını karıştırabilen, yargıya müdahale gücüne sahip kapsamlı bir suç örgütü olduğu düşüncesi kuvvet kazanmaktadır.

Hâl böyleyken bu bir millî güvenlik sorunu değil midir?

Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanlarımıza yazmış olduğum açık mektupta da buna dikkat çekmiş ve dosya üzerinde gezinen –siyasi ya da değil- bu karanlık elin ortaya çıkarılmasının bu alçak suikastin bütün yönleriyle aydınlanmasına giden yol olduğunu belirtmiştim. Şüphesiz, bu karanlık elin ortaya çıkarılması akıllardaki birçok soru işaretini gidermeye fazlasıyla yetecektir.
Son olarak şuna da açıklık getirmek istiyorum: Duruşmaya kalabalık gitmek gibi bir kaygı taşımıyoruz. Çünkü haklıyız. Haklılığın görünmez bir ordusu olduğunu biliyoruz. Bizim bütün çabamız kamuoyu ilgisini canlı tutmak, sıradan vatandaşlar olmamız hasebiyle karşımızdaki karanlığın gücüne karşı siyasi partilerden hukuki destek almak üzerinedir.

Biz adaletin kalabalıklar arasında değil, duruşma salonlarında tecelli ettiğinin, edeceğinin farkında ve bilincindeyiz. Yargının bağımsızlığına gölge düşürülmemesine, suçluların korunmamasına ve adalete olan ihtiyacımızı yüksek sesle dile getirmemiz tam da bu yüzden.

Saygılarımla.”