ABC Politik

Gündem

AİHM, Atalay hakkında Türkiye’ye hangi 5 soruyu sordu?

AİHM, Atalay hakkında Türkiye’ye hangi 5 soruyu sordu?
Email :

AİHM, AYM’nin “yok hükmünde” kararı verdiği Yargıtay kararı okutularak Can Atalay’ın milletvekili kaydı düşürülmesi sürecine müdahil oldu. AİHM, Türkiye’ye 5 soru yöneltti.

SONER BAHADIR

Can Atalay’ın Türkiye İşçi Partisi’nden(TİP) Hatay Milletvekili seçildikten sonra, Anayasa Mahkemesi’nin(AYM) yok hükmünde olduğuna karar verdiği Yargıtay kararı okutularak milletvekili kaydının düşürülmesi gündemdeki yerini koruyor.

Süreç pek çok tepki ve tartışmayı beraberinde getirirken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM), sürece müdahil oldu ve Türkiye’ye 5 sayfalık bir başvuru metni gönderdi. AİHM, Türkiye’ye 5 soru göndererek bu sorulara cevap verilmesini istedi.

SORULAR

Sorular ve atıf yapılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS) hükümleri şu şekilde:

Soru 1: Anayasa Mahkemesi’nin milletvekili seçilmesinin ardından tutukluluğunun devam etmesi nedeniyle ihlal tespitini dikkate alarak, başvurucunun Sözleşme’nin 5/1 maddesine aykırı olarak özgürlüğünden mahrum bırakıldığı söylenebilir mi? Özellikle, Anayasa Mahkemesi’nin 25 Ekim ve 21 Aralık 2023 tarihli, başvuranın cezaevinden tahliyesine ve aleyhindeki ceza yargılamasının yeniden başlatılmasına ve durdurulmasına karar veren kararları göz önüne alındığında, onun özgürlüğünden mahrum bırakılmasının devam etmesi, Madde 5/1 kapsamında “yasal” ve “yasayla öngörülen bir usule uygun” muydu (bkz. mutatis mutandis, Mehmet Hasan Altan v. Türkiye, no. 13237/17, § 139, 20 Mart 2018)?

İlgili hükümler: AİHS 5. maddesi, “Özgürlük ve güvenlik hakkı” başlığını taşıyor.

Maddenin söz konusu 1. fıkrasında şu hükümler yer alıyor:

“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkumiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;

b) Kişinin, bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen bir karara uymaması sebebiyle veya yasanın öngördüğü bir yükümlülüğün uygulanmasını sağlamak amacıyla yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması;

c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

d) Bir küçüğün gözetim altında eğitimi için usulüne uygun olarak verilmiş bir karar gereği tutulması veya yetkili merci önüne çıkarılmak üzere yasaya uygun olarak tutulması;

e) Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek amacıyla, hastalığı yayabilecek kişlerin, akıl hastalarının, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılarının veya serserilerin yasaya uygun olarak tutulması;

f) Kişinin, usulüne aykırı surette ülke topraklarına girmekten alıkonması veya hakkında derdest bir sınır dışı ya da iade işleminin olması nedeniyle yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması

Soru 2: Başvurucunun, Sözleşme’nin Madde 5/4’ünde gerekli görüldüğü üzere, tutukluluğunun yasallığına itiraz edebileceği etkili bir usul var mıydı? Özellikle, Anayasa Mahkemesi’nin başvuranın tutukluluğunun devam etmesinin hukuka uygun olmadığına karar vermesine rağmen Yargıtay’ın başvuranı serbest bırakmayı reddetmesi nedeniyle bu hükmün ihlali söz konusu mudur (bkz. Khlaifia ve Diğerleri v. İtalya [GC], no. 16483/12, §§ 128-31, 15 Aralık 2016 ve Yılmaz Aydemir v. Türkiye, no. 61808/19, §§ 36-38, 23 Mayıs 2023)?

İlgili hükümler: AİHS 5/4 maddesi şu hükümleri içeriyor:

“Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve, eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.”

Soru 3: Sözleşme’nin 6. maddesi, başvuranın Sözleşme’nin 5. maddesi ve Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesine karşılık gelen haklarının ihlal edildiğine karar veren Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasına ilişkin yargılamada uygulanabilir mi? Anayasa Mahkemesi’nin dava konusu kararlarının icra edilmemesi nedeniyle başvurucunun Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrası uyarınca mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş midir (ilgili ilkeler için bkz. Bursa Barosu Başkanlığı ve Diğerleri/Türkiye, no. 25680/05, §§ 133-35, 19 Haziran 2018, diğer referanslar)?

İlgili hükümler: AİHS 6. maddesi, “Adil yargılanma hakkı” başlığını taşıyor.

Maddenin fıkra ve bentlerinde yer alan hükümler ise şu şekilde:

“1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.

2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.

3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;

b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;

c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;

e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”

Ek 1 Nolu Protokol’ün 3. maddesi, “Serbest seçim hakkı” başlığını taşıyor.

İlgili maddede, “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler” hükmünü içeriyor.

Soru 4: Başvurucunun, serbest seçimlerde seçildikten sonra parlamento üyesi olarak görev yapma hakkının Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesi uyarınca ihlal edilmesi söz konusu mudur (bkz. Selahattin Demirtaş v. Türkiye (no. 2) [GC], no. 14305/17, § 386, 22 Aralık 2020), seçilmesinin ardından tutukluluğunun devam etmesi ve milletvekili statüsünün kaybedilmesi göz önüne alındığında?

Soru 5: Başvurucu, Sözleşme’nin 18. maddesi uyarınca şikâyetiyle ilgili olarak iç hukuk yollarını tüketmiş midir? Eğer öyleyse, Devlet tarafından bu davada uygulanan kısıtlamalar, 1 No’lu Protokol’ün 5. ve 6. maddeleri ve 3. maddesinde öngörülen amaçlar dışında, 18. maddeye aykırı olarak mı uygulanmıştır (bkz. yukarıda atıfta bulunulan Selahattin Demirtaş, §§ 421-22, diğer referanslarla birlikte)?

İlgili hükümler: AİHS 18. maddesi “Haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanması” başlığını taşıyor.

Maddede, “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” hükmü yer alıyor.

Ek Protokol’ün 5. maddesi, “Sözleşme ile bağlantı” başlığını taşıyor.

Maddede, “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, bu Protokol’ün 1, 2, 3 ve 4. maddelerini Sözleşme’ye ek maddeler olarak kabul ederler ve Sözleşme’nin bütün hükümleri buna göre uygulanır” hükmü yer alıyor.

Ek Protokol’ün 6. maddesi ise, “İmza ve onay” konusunu düzenliyor.

Madde yer alan hükümler şu şekilde:

“Bu Protokol, Sözleşme’yi imza eden Avrupa Konseyi Üyeleri’nin imzalarına açıktır. Bu Protokol, Sözleşme ile birlikte veya ondan sonra onaylanacaktır. Protokol on onaylama belgesinin verilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Daha sonra onaylayan imzacı devletler bakımından Protokol, onaylama belgesinin verildiği tarihten itibaren yürürlüğe girer.

Onaylama belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne verilecek, o da onaylayan devletlerin adlarını bütün üyelerine bildirecektir.

Bu Protokol, Avrupa Konseyi arşivlerinde saklanmak ve her iki metin de aynı derecede geçerli olmak üzere Fransızca ve İngilizce tek bir nüsha halinde 20 Mart 1952’de Paris’te düzenlenmiştir. Genel Sekreter bunun tasdikli örneklerini imza eden bütün devletlere gönderecektir.”