ABC Politik

Ahmet Süha Umar
17 Eylül 2024
Email :

TÜRKLER NEDEN YUNAN’A GİDİYORLAR?

Eskiler, “Ağustos’un yarısı yaz, yarısı kış!” derlerdi. Doğrudur. Bu yaz her zamankinden daha sıcak geçti ama son bir haftadır hava birden sonbahara döndü. Geçiş dönemi kısalmış görünüyor.

TÜRKLER EGE ADALARINA AKIN ETTİLER

Bu yazın Türkiye ve Türk turizmi için, hava durumundan çok daha önemli diğer özelliği, Türklerin kafileler halinde, üstelik Bodrum, Çeşme gibi ünlü turizm merkezlerimizden, başta Oniki Adalar olmak üzere, Ege Adaları’na akın etmeleri oldu. Bu gelişmeyi, Yunanistan’ın bazı adalara “kapıda vize” uygulamasına bağlamak ve öyle açıklamak sadece kendimizi aldatmak olur.

Yaz sonuna doğru, daha önce İspanya ve İspanya’nın İbiza, Mayorka gibi adalarında başlamış olan, halkın, “artık turist istemiyoruz!” tepkisinin giderek İtalya, Belçika hatta Yunanistan’ın Ege Adaları’na yayılması, beklenmeyen -belki de beklenen- bir gelişme oldu. O kadar ki genel olarak turizmden, özel olarak da Ege Adaları’na akın eden Türklerden büyük gelir elde eden Yunanistan bile artık turist istemediğini ve bunu sağlamak amacıyla önlemler alacağını açıkladı.

Avrupa’da özellikle turizmde en yakın rakibimiz Yunanistan’da bunlar olurken, Türkiye’ye gelen turist sayısı azaldığı gibi, ülkemize yerleşmiş -Rus, Alman, İngiliz vb- yabancılar da Türkiye’yi terk etmeye başladılar. Bu gelişmenin gerçek nedenlerini görebilmek için belki olayı Türkiye’nin turizmde “Marka” değeri Bodrum ‘u örnek vererek anlatmak daha kolay olur.

BODRUM VE EGE ADALARI

Bu yaz Bodrum’da oteller, restoranlar hatta dükkânlar boş kaldı. Turizm alanında çalışan onlarca hatta bazı araştırmalara ve basına yansıyan bilgilere bakılırsa yüzlerce işletme -oteller, moteller, restoranlar vb- konkordato ilan ettiler, etmeyenler de bütün yazı boş geçirdikten sonra Ağustos ortası-Eylül başında, yüzde 80-90’lara varan indirimler ilan ederek ancak birkaç müşteri çekebildiler. Peki neden?

2010 yılından beri kış yaz Bodrum’un en gözde koylarından birisinde yaşıyorum. 2013 yılında bu yana da, ünlü Türk amirali ve dünyanın en iyi haritacılarından Piri Reis’in, bütün Akdeniz’i koy koy, ada ada anlattığı, Kitab-ı Bahriye eserinin dümen suyunda, Ege ve Akdeniz’i dolaşıyorum. Teknemle, Piri Reis’in gittiği her yere gidip, yazdıklarını yerinde görüyor ve gördüklerimi, YACHT Türkiye dergisi, “Fırtına Kuşu” bölümümde yazıyorum. Bu seyirler sırasında bırakın Costa Brava (İspanya), Cinque Terre (İtalya), Nice, Cote d’Azur (Fransa), Kotor, Budva’yı (Adriatik), Anadolu’ya en yakın Ege Adaları’nda gördüklerimi bile Bodrum’da yaşadıklarım ve gördüklerimle karşılaştırınca, yukarıdaki sorunun yanıtını kolayca görebiliyorum.

GÜZEL YAŞAMAK BİR KÜLTÜRDÜR

Adalara son seyrimi, geçtiğimiz Haziran ayında İleryoz (Leros) Adası’na yaptım ve YACHT’ta, “Güzel Yaşamak bir Kültürdür.”* yazımda anlattım. Evet, ne yazık ki güzel yaşamak bir kültürdür.

Bırakın İtalya’nın, İspanya’nın dünyaca ünlü, turistlerin göz bebeği kıyılarını, Ege Adaları’nın bile ortak özelliği, her şeyden önce “huzurlu bir yaşam”dır.

Adalarda, neredeyse tek bir kaçak yapı göremezsiniz. Bodrum’da her yer kaçak yapı doludur ve bu kaçak yapıların hemen hepsi Bodrum Belediyesi’nin bilgisi dâhilinde yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Sonuç olarak Bodrum bir gecekondu alanıdır. Adalarda koylar, köyler, kentler, Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’yi yazdığı (1523) 500 yıl önce nasılsa, neredeyse bugün de öyledir. Bakir, el değmemiş, talan edilmemiş, iktidar yandaşı şirketlere peşkeş çekilmemiş; her koya bir, “Her şey dâhil” oteli dikilmemiştir. Bodrum da eşi bulunmayan koylar, özellikle Ahmet Aras döneminde, anında verilen ruhsatlarla, son metrekaresine kadar talan edilmiştir. Diyeceksiniz ki “Aras CHP’li.” Ne fark eder? Aras, usulsüzlükte AKP-CHP farkı olmadığının en güzel örneğidir ve bunu herkes yıllardır açıkça konuşmakta, yazmakta, basına yansıyan müfettiş raporları da doğrulamaktadır.

ŞAŞIRTAN YEMEK FATURALARI

Ege Adaları’nda, restoranlarda karidesin, kalamarın en irisini, en tazesini; kılıç ve orfoz şiş; her türlü mezenin en güzelini; bitiremeyeceğiniz büyüklükteki porsiyonlarda yersiniz, uzonun en iyisini içersiniz. Hizmet kusursuzdur. Sizi şaşırtacak tek şey gelen hesaptır. Her defasında, “bunda bir yanlışlık olmalı. Bu yemek bu kadar ucuz olamaz!” diye itiraz etmek gelir içinizden. Ama gerçek budur. Aynı yemeği, balığı vs Bodrum’da yemeğe kalkarsanız, faturayı ödemek için arabanın anahtarını bırakmanız gerekebilir. Kaldı ki Adalarda hala kılıç, orfoz vardır ama Bodrum’da orfoz yiyorsanız, kaçak avlanmıştır çünkü neslini tüketmek üzere olduğumuz orfozun avı, yıllardır yasaktır -tabii kâğıt üstünde-, yediğiniz kılıç da büyük olasılıkla köpek balığı veya vatozdur!

Bodrum’da iri karidesin kilosu, makul fiyatlı balıkçıda 50 Euro’dur. Bu paraya Adalar’da bir porsiyon kılıç şiş, bir porsiyon iri karides, bir porsiyon kalamar yersiniz. Gündoğan’da bizim sitenin kafeteryasında bile o da çim çim yani en küçük karidesin -çıp çıp da derler- taş çatlasın 100 gr gelen 8 adedini, 14 Euro’ya zor yersiniz.

ADALARDA TAVERNA ÇOK, GÜRÜLTÜ YOKTUR

Adalar’da adım başı, çoğunda canlı müzik yapılan taverna vardır ama hiç bir yerde, Bodrum’daki gibi, insanın beynini zonklatan, bangır bangır gürültü -çünkü buna müzik denemez- duyulmaz. Bodrum’da örneğin benim yaşadığım yerde, oteller sabahtan gece yarılarından sonraya kadar insanı çıldırtacak kadar yüksek sesle her türlü müzik! hatta aerobik seansı yayınlarlar. Arayın Bodrum Belediyesi’ni. Zabıta önce oteli arayıp müziği kıstırır, sonra da “gidilmiş ve yüksek sesle müzik yayınına rastlanmamıştır!” diye rapor verir.

En küçük Ege Adası’nda bile trafik son derece düzgündür. Sürücüler saygılıdır. Bodrum’da trafik tam bir felakettir. Hiç kimse, hiçbir kurala uymaz. Kime ait olduğu anlaşılamayan, sivil plakalı ama kırmızı-mavi çakar lambalı, sirenli araçlar trafikte ayrıca terör yaratırlar. Kolluk güçleri de bu durumu umursamaz. Bırakın çakarlı araçları,  gözlerinin önünde ters yönde seyreden araçları bile nedense bir türlü göremezler. Uyarın da bakın size kaç türlü mazeret üreteceklerdir.

TERTEMİZ ADALAR, ÇÖP KOKAN BODRUM

Ege Adalarında yollarda, en kalabalık yerlerde bile yerde tek bir çöp göremezsiniz. Sokaklar, “bal dök yala” derler ya işte öyledir. İnsan şaşar kalır. Evler, bahçeler bakımlıdır.

Bodrum’da haftalardır çöpler toplanmıyor. Çöp konteynerleri tepeleme doluluktan iki katlı gecekondular gibi. Turizm markamız Bodrum leş gibi çöp kokuyor. Çöp konteynerlerinin etrafları ayrı bir kepazelik. En eğitimli, devlet katında en yüksek makamlara gelmiş bürokratlarımızın yaşadığı sitelerin plajları, kumda söndürülmüş ve oracıkta bırakılmış sigara izmaritinden geçilmiyor. Başka yerleri söylemeye içim elvermiyor.

Ege Adaları’nda evler, diğer binalar, bozulmamış. Yapıldıkları zamanın tüm özelliklerini taşımaya devam ediyorlar. İçinde hala insanların keyifle yaşadığı o güzelim eski taş evler aynen korunuyor. Tertemiz ve bakımlı. Bahçeleri de öyle. Bodrum’da neredeyse taş ev kalmadı. Her yer, hiç bir özelliği bulunmayan, yörenin doğa ve iklim koşullarına da uygun olmayan, mezar görünümlü beton kutucuklarla doldu. Köylerde evler bakımsız, boyasız, badanasız. Her bir bahçe ayrı bir mezbelelik.

İNŞAAT VE KAMYON TERÖRÜ

Bu kadar yıldan beri adalarda dolaşıyorum, Bodrum’daki inşaat, hafriyat kamyonu terörüne hiç bir yerde rastlamadım. Zaten “kottan kazanmak” diye bir kavram olmadığı için, adalarda hafriyata izin de yoktur. ABD’de bile toprağı en çok 25 santim kazabilirsiniz ama Bodrum’da, toprağı öylesine kazarsınız ki oraya üç kat çıkar, üstüne iki kat daha ekler ve ” bodrumlar hariç en çok iki kat.” inşaat kuralına uygun sayarsınız. Bir de Bodrum’da inşaat yılın 12 ayı hiç durmaz. Yaz aylarında inşaat yasaktır ama çoğu üstelik de kaçak olan inşaatlar, genellikle Muğla Valiliği’nin keyfi uzatma kararları sayesinde kesintisiz sürer. İnşaatların getirdiği toz-toprak, pislik ve kamyon terörü de.

Uzun lafın kısası, nerdeyse içme suyunun bile feribotlarla Yunanistan anakarasından geldiği Ege Adaları’nda, yediğinizin, içtiğinizin kalitesinden ve kazıklanmayacağınızdan eminsinizdir.

Belki bütün bu yazdıklarımdan çok daha önemli olarak, Adalar’da huzur vardır.

DÜNYA KENTİ MUĞLA!

Bodrum’da yaptıklarının! ödülü olarak Muğla Belediye Başkanı yapılan Ahmet Aras, hedefi büyütmüş! Muğla “Dünya kenti olacak”mış! **

Bak dostum! Sen lütfen Muğla’ya, Bodrum’a yaptıklarını yapma.  Sonra da Bodrum’a verdiğin zararı, Bodrum’u yaşanmaz hale getiren ve hemen hepsi senin yetkin ve bilgin dâhilinde yapılmış olan usulsüzlükleri ortadan kaldırmaya çalış. O zaman belki Türkler Ege Adaları’na gitmekten vazgeçerler de turizme de bir katkın olur. Bundan büyük hizmet mi olur? Geçmişe bakınca bunun, “olmayacak duaya âmin demek” olduğunu biliyorum ama umut işte. Yaşadıkça kaybolmuyor.

Dip notlar:

*Güzel Yaşamak Bir Kültürdür. Ahmet Süha Umar. YACHT Türkiye. Temmuz 2024

** “Dünya Kenti olacak. Mehmet Şakir Örs.Cumhuriyet. 08 Eylül 2024

www.muhalif.com.tr’den alınmıştır