“KOKUŞMUŞ BİR ŞEYLER VAR DANİMARKA KRALLIĞI’NDA”
William Shakespeare’in “Danimarka Prensi Hamlet’in Trajik Hikâyesi” adlı eserinde olayın geçtiği Elsinore Kalesi, Danimarka’nın bugünkü ünlü Kronborg Kalesi olmaktadır. Ve bu yapıtta, Hamlet’in babası olan ve bir komplo ile öldürülen Danimarka kralının hayaletinin Elsinore surlarında görünmesi, olaylar zincirinin başlangıcı olur.
Danimarka sarayında devam eden renkli hayat ve ölen kralın siyasi mirası üzerinde iktidarın eğlenceye dönüştürülmesi üzerine, ölen kralın hayaleti görünür ve konuşmaya başlar; bu hayalet olayı ise krallıkta işlerin iyi gitmediğinin işareti olur.
Elsinore muhafızı olan Marcellus, ölen kralın hayaletinin ortaya çıkmasını, artık tuzunda koktuğu bir çürümenin her şeyi enfekte ettiğini, işlerin kötüye gittiğini düşünerek o ünlü “Kokuşmuş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda” sözünü söylemiş olur.
Rivayet o ki, Shakespeare döneminde ülkesinin yaşadığı sorunları bir başka krallık olan Danimarka Krallığı üzerinden metaforlarla anlatmaya çalışarak hem İngiliz krallığındaki çürümeyi hikâye etmeyi başarmış ve hem de kendisi de İngiliz kraliyetinin hedefi olmaktan kurtulmayı başarmıştır.
Shakespeare’in Hamlet monologlarının birinde varoluşsal bir isyanı ifade eden “Olmak ya da olmamak” sözü geçer ki bu söz, diğeri gibi insanlığın hafızasına ve havsalasına kaydedilmiştir.
Hamlet, bu eserin olaylar zincirinde karmaşık duygu durumları, kararsızlıklar, zaman zaman gerçekliklerin ve kurguların karıştığı bir ruh haliyle plan yapar, bozar ve akıl almaz gelgitler yaşar. Shakespeare’in eserlerine de yansıyan şekilleriyle olay kahramanlarının hatalarının bedeli olarak yaşamlarını trajik bir şekilde yitirerek sahnede boyunca uzanması, bu trajedinin son perdesinde yaşanır.
Günümüzde dünya görüşünden ileri derecede kopmuş olan eğlenceli siyasetinin (politainment) anti politik dünyasının bazı aktörleri, retorik ve davranışlarıyla Hamlet’in derin patolojisine benzer ruh halini yaşamaktalar.
Hamlet semptomları, günümüz politikasına yansıyan şekliyle politik gelgitlerin, yer değiştirmelerin, karar verememenin, dikkat çekici eylemsizliklerin yol açtığı bazense kişiyi bir noktadan diğerine savuran bir duygusal ve davranışsal durum bozukluğu olmakta.
Ve bu hikâyenin kahramanına gelince yine belli bir amaç için kendisine yüklemiş olduğu bilinçli delilik rolü ile akıllı olma arasında yaşadığı gelgitler ise başka disiplinlerin konusu olsa gerek.
Hamlet’in kararsızlığı, zihinsel felç olmanın yol açtığı kurguların, düşüncelerin, eylemle, eylemsizlik arasında gelgitlerin yol açtığı varoluşsal bir dramdır. Bu kararsızlık, Shakespeare’in eserinde Hamlet’in yaşamına mal olmuştur. Hamlet’in durumu, yaşanılan olaylara karşı gösterilen kararsızlığın, eylemsizliklere yol açarak meseleleri felaketleştirmesidir.
Modern yüzyılın dünya görüşlerini ve ona uygun politika ve kadro üretme niteliğini büyük ölçüde yitiren politikasında siyasal alanı katastrofize eden felaketçiliği yeniden üreten de benzer durum olsa gerektir.
Bu boyuttan bakıldığında, dünyanın ve Türkiye’nin politik semalarında işlerin kötü gittiğinin, felaketlerin, kokuşmuşluğun, çürümenin habercisi olan birçok hayaleti görmek mümkün.
Asıl mesele şu ki bu hayaletlerin görünürlüğünü, varoluşsal yansımalarını kimler sağlıklı bir muhakeme dünyasıyla fark edebilecek ve bunlara karşı kimler, nasıl bir irade ile neler yapacak, nasıl yapacak …