AKP ve gericilik bir Pirus zaferi kazanabilir mi?

Abone Ol
1- AKP'yi iktidara getiren iç ve dış dinamiklerde son yıllarda çok hızlı bir değişim yaşandı. Özellikle 12 Eylül 2010 Referandumundan sonra devlete egemen olduğunu gören AKP, dar İslamcı programını uygulamaya yöneldikçe egemen sınıf ve güçler arasındaki ortak zeminlerin de imha olmasına yol açtı. Eski iktidar bloku büyük ölçüde dağıldı. Öyle ki, 15 Temmuz darbesi bu süreci hiç beklenmedik ölçüde derinleştirerek bozulma sürecini çözülmeye dönüştürdü. AKP liderliği, farklı uzlaşmalara dayalı yeni bir iktidar bileşimi kurulamadı. 2- Uzunca bir süre emperyalizm, küresel sermaye ve Türkiye büyük burjuvazisi için en kullanışlı araç olarak işlev gören AKP’nin artık dönemi kapandı. Dünyada Siyasal İslam’ın iflas ettiği ve tasfiye edilmesine karar verildiği bir dönemde, artık AKP iktidarının sürdürülmesinin şartları kalmadı. Sermaye içi daha dar (dinci) bir çevreye ve bu çevreyle uzlaşan kesimlere dayalı İslamcı-faşizan bir diktatörlük kurma girişiminin orta vadede bile başarı şansı olmadığını görmek gerekiyor. 3- Dolayısıyla, başlangıçta AKP iktidarına belli çekincelerle de olsa "evet" diyen ve bu süre boyunca, özelleştirme, esnek çalışma düzeni, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma gibi bütün kirli işlerini gördüren İstanbul burjuvazisinin ve/veya batıcı büyük sermaye çevrelerinin, artık bütünlüklü olarak Erdoğan’ın arkasında durmadığını söylemek mümkün. 4- Başka bir anlatımla, AKP ve Erdoğan artık sermaye sınıfının ve geleneksel iktidar blokunun bütün bileşenlerinin ortak çıkarlarını temsil eden bir siyasal hareket olmaktan çıktı. AKP, egemen güçler içindeki bir klik örgütlenmesine, bir hizbe, sermaye içi dar bir fraksiyona dönüştü. Bu sermaye fraksiyonunun bir kanadını, çevreden merkeze gelen ve artık orta ölçekli olma sınırları aşan İslamcı-muhafazakar kesimler, diğer kanadını da yeni yetme yağmacı ve fırsatçı lümpen burjuvazi oluşturuyor. 5- ABD ve Batının desteği başta olmak üzere, AKP’yi iktidara getiren bütün dış dinamiklerde meydana gelen değişim, Siyasal İslamcı iktidarın asıl güç kaynağını yitirmesine yol açtı. Günü geldiğinde, Batı ile mesafeyi açmayı ve İslamizasyon projesini yaşama geçirmeyi planlayan AKP liderliği, ciddi bir hesap hatası yapmıştı. Bölge jeo-politiğinde meydana gelen köklü değişim de bu tecrit sürecini derinleştirdi. AKP, Suriye başta olmak üzere, izlediği Ortadoğu siyasetinde de ağır bir yenilgiye uğradı. Yeni Osmanlıcı siyasal-kültürel iddia dramatik şekilde çöktü. Tablo genel çizgileriyle böyle olmakla birlikte, Erdoğan-AKP iktidarı, rejim değişikliğini tamamlamak, ülkeyi öngördükleri bütün siyasal ve toplumsal hedeflere taşımak ısrarını sürdürüyor. Aktüel olarak bu dayatma, başkanlık sistemi ve yeni anayasa şeklinde toplumun önüne konulmuş durumda. Çünkü, AKP-Erdoğan yönetimi, eski rejimi ve Cumhuriyeti (daha doğrusu cumhuriyetten geriye ne kaldıysa onu) yıktı, ve fakat yerine kendi düzenini tam olarak kuramadı. Siyasal bir boşluk oluştu. Günümüzdeki siyasal ve toplumsal gerilimin ana kaynaklarından birini de işte bu belirsizlik durumu, ortaya çıkan boşluk oluşturuyor. Bu yeni bir fetret durumudur. * * * AKP'nin elinde kalan en önemli iki iktidar aracından birinin, giderek daralsa da kitle tabanı, diğerinin ise polis-adliye aygıtı olduğunu belirlemek abartılı olmayacaktır. AKP ve Erdoğan artık bu güçlere yaslanarak büyük sermaye çevrelerini ve Batıyı kendine mecbur bırakmaya, böylece işbirliğine zorlama siyaseti izliyor. Ancak unutmamak gerekiyor ki, Nazilerin de izlediği bu iktidar stratejisi, büyük sermaye çevreleri bakımından diğer bütün seçeneklerin tükendiği ve kapitalizmin büyük bir tahdit altında bulunduğu durumlarda geçerlidir. AKP açısından sorun da buradadır. Çünkü emperyalizm ve büyük sermaye çevreleri için bütün seçenekler tükenmediği gibi, ABD emperyalizminin Soğuk Savaş sonrasındaki en büyük stratejik planlaması olan ılımlı İslam siyaseti ve Büyük Ortadoğu Projesi de çökmüş durumdadır. Bu toplu durum içinde, referandumu kaybeden AKP’nin parçalanacağı ve MHP’den kopanlarla –ki bu büyük bir kopuştur- birlikte merkez sağda parti oluşturulacağı öngörüsü en güçlü olasılıklar arasındadır. Kaldı ki, en barışçıl senaryolardan biri de budur. Bu olasılığın gerçekleşmesi, AKP’nin geleneksel İslamcı tabanına doğru daralarak Refah Partisi oylarına gerilemesi anlamına gelecektir. Sonuç olarak; Erdoğan-AKP iktidarını ve gerici saldırıyı yenilgiye uğratmak, bütün ülke için yeni bir başlangıç çizgisi oluşturmak, her zamankinden çok daha mümkündür. O nedenle 16 Nisanda sandık başına gitmek, bugünün en önemli siyasal ve tarihsel görevidir.