ABC POLİTİK ARKA PLAN
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekilleri Gökhan Günaydın ve Ali Mahir Başarır, Kağıthane Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde düzenledikleri basın toplantısında, CHP'li belediyelere yönelik yürütülen operasyonları eleştirdi.
Ali Mahir Başarır, soruşturmanın iki anonim e-posta adresi üzerinden yapılan bir ihbarla başladığını belirterek, bu ihbar dilekçelerinin baş aktörünün İş İnsanı Aziz İhsan Aktaş olduğunu iddia etti. Aziz İhsan Aktaş'ın başlangıçta “örgüt lideri” olarak tutuklandığını, ancak daha sonra “iftiraları” karşılığında serbest bırakıldığını ve son olarak ev hapsinin de kaldırılarak koruma tahsis edildiğini söyledi.
Başarır, Kütahya Belediyesi'ne ilişkin bilirkişi raporunda Aktaş'ın şirketlerinin aldığı dört ihalenin toplam değerinin güncel kurla 36 milyon dolar olduğunu ve raporda Aziz İhsan Aktaş'ın “suç örgütü lideri” olarak tanımlandığını vurguladı.
Tüm bu hukuksuzlukların tek bir güzel tarafı olacağını belirten Ali Mahir Başarır, “Yargıda bir temiz eller operasyonu olacak. Bizim arkadaşlarımız aklandı. ” dedi.
GÖKHAN GÜNAYDIN 3 OLAYI SAYDI
Gökhan Günaydın da yaşananları “adaletin Susurluk skandalıyla sarsıldığı bir süreç” olarak nitelendirdi ve “Siyaset, ticaret ve tarikatın adeta Adliye Sarayı'nı bir kene gibi sardığını” savundu.
Günaydın, tutuklu bulunan kişilere, çeşitli avukatlar aracılığıyla “savcılığın istediği beyanları imzalamaları” karşılığında serbest kalmalarının vaat edildiğini iddia etti. Gökhan Günaydın bu avukatların ayrıca yüksek miktarda avukatlık ücretleri talep ettiğini, hatta 2 milyon dolar ve 10 milyon dolarlık rakamlardan bahsedildiğini öne sürdü.
Günaydın, bu iddiaları somutlaştırmak için üç olayı sıraladı:
Avukat Mehmet Yıldırım olayı: Yıldırım'ın, bir sanıktan "savcılığın istediği beyanları imzalaması ve para vermesini" istediğini iddia etti.
Avukat Mücahit Birinci olayı: Birinci'nin, bir sanığa İBB ve CHP Genel Merkezi'ni ilişkilendiren bir beyanı imzalaması için baskı yaptığını, hatta bu duruma karşılık 2 milyon dolar vekalet ücreti istediğini belirtti.
Avukat Recep Seyhan ve Hamza Uçan olayı: Bu avukatların, tutuklu bulunan Fatih Keleş'i "Aktaş'ı öldürtmek istemek" gibi ciddi iddialarla korkutarak ifade vermeye zorladığını söyledi. Günaydın, Keleş'in avukatına yazdığı mektupta tüm süreci anlattığını ve bu iddiaların ilk olarak Sabah Gazetesi tarafından manşete taşındığını hatırlattı. Sabah Gazetesi'nin kaynağının ve bu haberleri neden yaptığının soruşturulması gerektiğini vurguladı.
SUSURLUK SKANDALI
Susurluk Skandalı, Türkiye'de devlet, siyaset ve mafya arasındaki karanlık ilişkileri gün yüzüne çıkaran, 1996 yılında yaşanan büyük bir siyasi olaydır. Olay, 3 Kasım 1996'da Balıkesir'in Susurluk ilçesinde meydana gelen bir trafik kazasıyla patlak verdi.
Susurluk'taki kazada, o dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ve Interpol'ün arananlar listesinde yer alan, aşırı milliyetçi bir figür ve "kontra" olarak da bilinen Abdullah Çatlı hayatını kaybetti. Kazada yaralı kurtulan tek kişi ise milletvekili Bucak oldu.
Kazaya karışan bu isimlerin bir araya gelmesi ve dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ile olan bağlantıları, Türkiye'de uzun süredir var olduğu iddia edilen "derin devlet" yapısının varlığını somut bir şekilde gözler önüne serdi. Skandal, Türk siyasi yapısı içinde yasa dışı faaliyetlerin, çeteleşmelerin ve bir iç güç mücadelesinin olduğunu ortaya koydu. Susurluk, Türkiye yakın tarihinde devletin, yasa dışı unsurlarla olan karmaşık ilişkilerini sembolize eden önemli bir dönüm noktası olarak hafızalara kazındı.