CHPnin tarz-ı muhalefeti

Abone Ol
KENDİSİNE İNANCINI YİTİREN PARTİ CHP’nin en büyük örgütsel ve siyasal sorunu ise, bu partiye oy veren yurttaşların beklentileri ile parti yönetiminin siyaset tarzı ve ideolojik profili arasındaki mesafenin bir uçuruma dönüşmeye başlamasıdır. CHP kavga edilmesi gereken yerde uzlaşma aramaktadır. Öyle olduğu için de dayak yemektedir. Çünkü kavga başlamış durumda. O nedenle bugün uzlaşmaya değil, mücadele etmeye ihtiyaç var. Uzlaşma halkla sağlanmalı, muhafazakar ve merkez sağdaki seçmene güven verilmeye çalışılmalıdır. Örneğin; ülke iç savaşa doğru sürüklenir ve CHP’nin de içinde yer aldığı toplumsal-kültürel havzanın bütün varlık gerekçelerine saldırılırken, Biz imam hatipleri kuran partiyiz diyerek muhalefet yapmaya çalışmak, yenilgiyi kabul etmek demektir. Aynı şekilde, dünyada neo-liberal politikalar iflas etmiş ve kapitalist dünyada Keynesyen politikalara geri dönüş arayışları sürerken, örneğin Batılı sosyal demokrat partiler (İngiliz İşçi Partisi gibi) artık açıkça kamulaştırmayı savunurken, gerekirse özelleştirme de yapılır diyen bir muhalefet, bugünün dünyasında sol da olamaz, halkçı da... Sağın dilini kullanmak, gerici sermaye partilerinin tezlerini kimi revizyonlarla sahiplenmek, toplumdaki muhafazakarlığa ve liberal şarlatanlığa göz kırpmak, ancak karşı tarafı doğrulamaktır. Dolayısıyla bu tutum, bırakın genel olarak halkı, kendi seçmeninden de destek görmeyecektir. Bu muhalefet tarzı dindar ya da muhafazakar yurttaşların size saygı duymasını da sağlamayacak, tam tersine güvensizliğe yol açacaktır. Kimse CHP’den sosyalist bir sınıf partisi olmasını beklemiyor. Bu gerekmiyor da.. Kuşkusuz CHP bir kitle partisidir. Ancak ideolojik hattı olan (olması gereken) bir kitle partisi.. Bu nedenle, bir burjuva demokratik devrimine önderlik eden ve Cumhuriyeti kuran parti (ya da güçlerden biri) olması nedeniyle, CHP’den tutarlı bir aydınlanmacı ve halkçı parti olmasını istemek hakkına da herkes sahiptir. Yukarıda örnek olarak değindiğimiz iki alandan birini, imam hatip okulları konusunu biraz daha açarak ne demek istediğimi daha iyi anlatacağımı düşünüyorum… Bu bahiste alınması gereken tutum açıktır; ihtiyaç fazlası imam hatip okullarının kapatılacağını, iki yüzlülükten ibaret olan kız imam hatip okullarının (İslam’da kadınlar imam da vaiz de olamıyor) tümüyle tasfiye edilerek yerlerine fen ya da teknik meslek liselerinin kurulacağını cesaretle ilan etmektir. Dahası,imam hatip okullarının Milli Eğitim sisteminin dışına çıkarılarak Diyanete bağlanacağını ve böylece eğitimde birlik ilkesinin yeniden sağlanacağını belirtmektir. Yapılacak iş, imam hatip okullarının, yeniden yapılandırılacak Diyanet İşleri Başkanlığına bağlayacağını, mezunlarının sadece din adamı olabileceğini programına koymaktır. Teoloji eğitimi veren, yani bilimle ilgisi olmayan ilahiyat fakültelerinin de üniversite sistemi dışına çıkarılacağını ve İslam enstitüsü statüsüyle yine Diyanete bağlanacağını belirtmektir. Bütün tarikat okulları ve yurtları ile kaçak Kuran kursları ve pansiyonlarının kapatılmasını savunmaktır. Muhalefet budur. Cumhuriyet karşıtı olmayan muhafazakar ve merkez sağ seçmenin güveni de ancak böyle sağlanır. Gelelim özgüven ve kendine inanç konusuna... CHP yönetimi cumhuriyetin başlangıç ilkeleri ve kuruluş varsayımlarına sadakat, devrimcilik, halkçılık, laiklik ve kamuculuk konusunda açık bir tutuma sahip değil. Dahası bu yönde bir inancı da yok. Esasında sorun da tam burada. Belirsizlik sanki partinin genel çizgisi haline gelmiş durumda. Örneğin; bazı partililerin kişisel tutumunu -ki birçok CHP’linin doğru bir ideolojik ve politik tutum içinde olduğunu biliyoruz- bir yana bırakırsak eğer, CHP özelleştirmelere, yani bu ülkenin ulusal birikimi ve halkın varlıklarının yağmalanmasına ilkesel olarak karşı mı değil mi, bilmiyoruz. Parasız eğitim ve sağlık hizmetlerinin kamusal (anayasal) bir görev olması gerektiği konusunda resmi olarak açık bir fikre sahip mi, emin değiliz. Bu anlamda bazı kamulaştırmalara gidecek mi, böyle bir politik perspektife sahip mi, kimsenin bir fikri yok. Daha kötüsü, dünya solu ve sosyal demokrasisinden habersiz partinin böyle bir niyeti de yok! Dış politikada, örneğin Suriye’de Esad’ı mı, yoksa bizim bilmediğimiz demokratik bir muhalefet hareketi var da onu mu destekliyor, yine bilmiyoruz. Rusya konusunda ne düşünüyor, İran ile ilişkilerde bir perspektife sahip mi, belirsiz. NATO konusunda belli bir fikri var mı, kimse bu konuda da bir bilgiye sahip değil. ABD ile ilişkileri nasıl sürdürmek istiyor, belirsiz. Sonuç olarak; CHP kendisine inancını yitirmiş bir parti durumundadır… Partide profesyonel politika yapanların pek azı siyasal inançları ve felsefi bir dava için kavga veriyor. Bu nedenle CHP önce kendisine olan inancını tazelemeli, ardından da aydınlanmacı, kamucu, halkçı ve sol bir perspektifle örgütsel ve siyasal mimarisini yeniden yapılandırmalıdır. Gerisi gelecektir.