Devrimci atılım ve liberalizmden kopuş

REJİMİ YENMEK MÜMKÜN CHP tuhaf bir suçluluk psikolojinde; cumhuriyetin bütün kötülüklerini liberal entelijansiyanın da etkisiyle üstleniyor, bu yöndeki gerici İslamcı propagandaya teslim oluyor. CHP derken, daha çok bu partiyi yöneten ve yön veren anlayıştan söz ediyoruz. Oysa CHP neredeyse 70 yıldır bu ülkede iktidar olmadı. Öyle ki, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Darbelerinden hemen sonra, sadece sosyalistler değil, hatta daha çok devletten Kemalistler ve cumhuriyetçiler tasfiye edildiği halde adı darbeciye çıkan yine CHP oldu. CHP, özellikle 1990 sonrasında, dünyada esen neoliberal rüzgârın da etkisiyle bütün suçlamaları ve eleştirileri üstlendi. Dahası hastalıklı bir suçluluk psikolojisiyle sürekli kendi sağına kaymaya başladı. Durum böyle olunca, on milyonlarca cumhuriyetçi, çağdaş yaşamdan yana, akılcılık ve bilimi esas alan, laikliği benimsemiş toplum kesimleri siyaseten terk edildi, ortada bırakıldı. Böylece toplumun dokusunu değiştirmeye yönelik gerici ideolojik operasyonların önünde bir engel kalmadı. Cumhuriyet savunmasız bırakıldı. Diğer taraftan; 12 Eylül Darbesinin ağır etkisi altındaki sosyalist sol, 1990’larda Sovyetler Birliği ve sosyalist blokun çözülmesinin yarattığı ideolojik travmanın sonucu olarak, böyle kapsamlı bir saldırıya karşı dayanamadı. Dahası “yenilenme” baskısı ve modasının bir sonucu olarak sol liberalizmin ve demokratizmin çekim alanına girdi. Sosyalist solun önemli bir kesiminin zihin dünyası liberalizmle kirlendi. Durum böyle olunca, ideolojik-entelektüel inisiyatif, liberal-İslamcı kesime geçti. Daha çok liberallerin etkisi arttı. Dolayısıyla; CHP’nin ve Kemalizmin ardından, sosyalist solun bir kesiminin de mevzilerini terk etmesi, pasif karşıdevrimin başarıya ulaşmasının yolunu açtı. Sonuçta İslamcı faşist bir rejim, Cumhuriyet Mitingleri ve Gezi Eylemleri dışında anlamlı bir direnişle karşılaşmadan inşa edildi. Sonuç olarak; kendi iç tartışmasına eğilen CHP’den çok, cumhuriyetçileri de içine alacak bir perspektifle harekete geçecek sosyalist solun, devrimci bir rol oynamasıyla toplum yeniden ayağa kaldırılabilir. Böyle bir inisiyatif CHP’nin de toparlanmasına, halkçı, yurtsever ve sol bir zeminde kendisini yeniden kurmasına katkıda bulunabilir, bulunacaktır da. Giderek bir panik atak haline, dahası şizoid bir yarılmaya dönüşme eğilimine giren toplumsal anksiyete mutlaka aşılmalıdır. Yerel seçimleri kazanmanın başka yolu yoktur. Çünkü yerel seçimler, 14-28 Mayıs’ın rövanşının alınması, bir anlamda sağlamasının yapılması için fırsattır. Bu seçimleri almak, İslamo-faşist rejim için bir yenilgiye dönüştürmek mümkündür. Eğer yerel seçimler alınabilirse, iktidar bir erken seçime de zorlanabilir. Seçimi kaybeden iktidar, derin bir meşruiyet sorunu da yaşadığı için erken seçim baskısına direnemeyecektir, diye düşünüyorum. Böylece, 14-28 Mayıs’ta kaybedilen yeniden geri alınabilir. DURUŞMA 4 EKİM’DE Benim ilk duruşmam, yarın (4 Ekim Çarşamba), İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde, 11.00’de yapılacak. Bu duruşma kaçınılmaz olarak; iktidarın bağımsız medyayı susturma, Anayasal bir hak olan basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırma, dahası toplumsal, gözdağı vererek sindirme girişiminin de tartışıldığı ve sorgulandığı bir zemin olacak. Bu nedenle; duruşmaya hazırlanmak için sizden kısa bir izin istiyorum. Önümüzdeki pazar ve pazartesi günleri yazı yazmayacağım. Sonraki hafta da gelişmelere göre karar vereceğim ve duyuracağım. Bu vesileyle desteğiniz, dayanışmanız için çok teşekkür ediyorum.