Ha Cübbeli, ha Fatih!
“RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin adlı şahıs, gece yarısı 03.00’de TELE1 hakkında inceleme başlatıldığını açıklıyor. Hayrola Sayın Şahin, darbe mi yapıyorsunuz, aceleniz nedir? Ülke TV için 10 gün beklediniz. Padişahlar eleştirilemez diye, bir yasa mı var? Siz mahkeme misiniz?”
Ve olaylar böylece gelişti, konu Türkiye gündeminin tepesine oturdu. Öyle ki, Google’de neredeyse üç gün boyunca TT (Top Trends) oldu. Konuya hemen her kesimden siyasetçi, gazeteci, tarihçi ve yazarlar da girdi. Bunlardan biri de Haber Türk yazarı ve aynı adlı televizyon kanalının programcılarından Fatih Altaylı oldu. Bu meslektaşımız, 27 Haziran günü yazdığı bir yazıyla tartışmaya değil, saldırıya katıldı. Bu küfür ve tehditlerle yürütülen aklaksız saldırıya durduk yere katılan Altaylı’ya geleceğiz, ama önce konuyu biraz daha açalım.
* * *
Hemen belirteyim; benim açımdan mesele ya da benim meselem bir Osmanlı sultanının kişiliği değil, ona hakaret etmek ise hiç değil. Mesele, Ortaçağ artığı çürümüş, ilkel bir düzeni korumak için kurulan baskı ve zulüm rejimi, diğer bir ifadeyle despotluktur. Kişisel hırs ve ikbal için aydınlanma hareketini zorbalık ile ezmeye çalışmaktır. Benim eleştirdiğim, evet sert bir üslupla eleştirdiğim konu da budur.
Ancak, tehditler, küfürler ve saldırılar karşısında geri adım atmadık. Gerici ve faşizan zorbalığa boyun eğmedik. Saldırıları püskürttük, atmosfer değişti, inisiyatif bize geçti. Çünkü, dinci hareketin kurmak istediği yeni rejim için tarihsel ve ideolojik bir referans kaynağı olarak aldığı 2. Abdülhamit’i savunmak çok zordu. Yandaş basın, yeni rejimin sözcüleri yalan ve küfürle ancak birkaç saat idare edebildiler.