Hrant ın liberal dostları kimlerdir ve gerçeğe karşı nasıl savaşırlar?

Abone Ol

HRANTIN DOSTLARI!

Anımsanacağı gibi, Dink Davası sonuçlanınca, 19 Ocak 2012 günü İstanbul’da büyük bir protesto eylemi düzenlendi. On binlerce gösterici Taksim’den Şişli’ye, Agos Gazetesi’nin bulunduğu binanın önüne yürüdü. Ben de oradaydım. Yapılan anma töreni ve protesto yürüyüşüne katılanların bileşimine bakıldığında ilginç bir tablo gözleniyordu. Belli ki, mahkemenin verdiği karara karşın kafalar hâlâ çok karışıktı. Devlet karşıtı sloganlar yoğunlukla atılsa bile AKP iktidarına karşı belirgin, eyleme karakterini veren bir protesto havası gözlenmiyordu. AKP iktidarı fiilen esirgeniyor ve kayrılıyordu, ama ortama da bir şaşkınlık hali egemendi. Oysa tablo açıktı; ülkeyi demokratikleştirmesi, darbecilerden hesap sorması ve derin devleti tasfiye etmesi beklenen AKP-Cemaat iktidarı cinayeti örtbas edivermişti. Bilindiği gibi, mahkeme kararında cinayetin arkasında bir örgütün bulunmadığı vurgulanmış, Emniyetteki Fethullahçı ekibin muhbiri ve cinayeti azmettirmekten yargılanan Erhan Tuncel beraat ettirilmişti. Ekranlara çıkan kimi liberal, sol liberal aydınlar ve çok demokrat yandaş gazeteciler, davanın Ergenekonla ilişkilendirilmediğini belirtiyor ve mahkeme kararını eleştiriyorlardı. Onlar bu davadan açık bir Ergenekon mahkûmiyeti çıkmasını bekliyorlardı. Onların örgüt diye aradığı yapı Ergenekon’dan başka şey değildi. Akıllarına başka bir örgüt gelmiyordu. Oysa bu karambolde, asıl katiller, cinayetin arkasındaki güç ve o gücün somutlaşmış ifadesi olan bir örgütlenme paçayı kurtarmıştı.

CİNAYETİN ARKASINDAKİ GÜÇ

Hrant Dink davasında gizlenen Ergenekon değil, cinayetin arkasındaki Cemaat örgütlenmesi ve AKP iktidarıydı. Daha açık ifade edersek eğer, kurtarılanlar Fethullahçı polis şefleri ve AKP iktidarının sorumluluğuydu. Kurtarılan bu polis şefleri, aynı zamanda Ergenekon soruşturmasını yürüten ekibi oluşturuyordu. Sonuç olarak, Yeni Gladyo, AKP-Cemaat iktidarının yarattığı adli düzen tarafından aklanmıştı. Öyle bir akıl tutulması yaşanıyordu ki, bugüne kadar yapılan anma ve protesto eylemlerinde Hrant’ın katillerinin arkadaşlarıyla, kendilerine Hrant’ın Dostları diyen çevreler aynı kortejdeydi. Gerçekte AKP’nin ve Cemaatin dostları olan bu çevreler, büyük bir ikiyüzlülük ve utanmazlıkla bu eylemlere geliyorlar, uzatılan mikrofonlara utanmazca Ergenekon diyorlardı. Oysa biliyoruz ki, Dink cinayetini aydınlatmaya çalışan gazeteciler Ergenekon davasında tutuklu ya da tutuksuz olarak halen yargılanıyorlar. (Ben de bu gazetecilerden biriydim.) Bu nedenle Hrantın katillerinden hesap sormak isteyen gerçek dostları, öncelikle bu cinayetin işlenmesinde sorumluluğu olan, katillere yol veren AKP, Cemaat ve onların yandaşlarıyla yollarını ayırması gerekiyor.

DİL MASUM DEĞİLDİR

Dil, ideolojik bir araçtır. Kullandığınız kavramlar, seçtiğiniz üslup sizin hayata bakışınızı, dünya görüşünüzü, toplumsal konumunuzu ifade eder. Politikacıların, aydınların, toplum önderlerinin, kitle örgütlerinin, sendikaların, partilerin, gazetelerin seçtiği dil, onların tutumlarını ve felsefi duruşlarını da ortaya koyar. Bu topraklarda derin devletin ve faşizan iç savaş aygıtının adı Ergenekon değil, Kontrgerilladır. Ergenekon soyut bir iddia, Kontrgerilla ise bu ülkenin tarihinin açıkça gösterdiği gibi somut bir gerçekliktir. Aydınların ve sağlı sollu liberallerin bir bölümü Ergenekon ismini, Kontrgerilla ya da derin devletle aynı anlamda kullanmaktadırlar. Bunların önemli bir bölümünün iyi niyetli olduklarından da kuşku yok. Ancak açık ki bu arkadaşlarımız kurulan ideolojik hegemonyanın dilini kullanıyor ve böylece tuzağa düşüyorlar. Dolayısıyla yeni hegemonyanın güçlendirilmesine katkıda bulunuyorlar. Bu ülkede biz Kontrgerillayı tanırız. Eskisini de yenisini de… Sonuç olarak; İktidarın ve Cemaatin dili kullanıldığı sürece Hrant Dink cinayetinin çözümüne değil, ört bas edilmesine de katkı yapılıyor. Yargıtayın, örgüt var gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozması önemli. Ancak yerel mahkemenin bütün zorlamalara karşın cinayeti Ergenekon davasına bağlayamadığı anımsandığında, yeniden yargılamada gerçek örgütü mü bulacakları, yoksa kurulan tertibe teslim mi olacakları henüz belli değil. Bu arada, AKP ve Cemaat arasındaki kavgayı anımsadığımızda çok zayıf bir olasılık da olsa bir sürpriz bekleyebiliriz; kim bilir belki bu dava Emniyetteki Cemaat örgütlenmesinin tasfiyesi için bir gerekçe haline de gelebilir.   (13 Ocak 2013)