Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), 7 Mayıs 2025 tarihli Ücret Kayıpları İzleme Raporu’nu yayımladı. Rapor, Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında yaşanan dört aylık resmi enflasyonun, ücretli çalışanlar ve emekliler üzerinde nasıl bir yıkım yarattığını gözler önüne serdi.
TÜİK’in yüzde 13,36 olarak açıkladığı dört aylık enflasyon, emekçilerin toplam 176 milyar 600 milyon TL gelir kaybına yol açtı. Bu rakam, her ay büyüyen yoksulluğun, emeğin sistemli biçimde nasıl eritildiğinin belgesi niteliğinde.
ASGARİ ÜCRETLİ DÖRT AYDA 2.953 TL KAYBETTİ
Brüt 26.006 TL olarak belirlenen 2025 asgari ücreti, net 22.105 TL olarak işçinin eline geçti. Ancak enflasyonun dört aylık etkisiyle bu tutar 2.953 TL eridi. İşçinin eline geçen gerçek ücret 19.151 TL’ye geriledi. Böylece yalnızca asgari ücretli bir işçinin dört aylık toplam kaybı 6.855 TL’ye ulaştı.
Raporda şu çarpıcı değerlendirme yapıldı: “Asgari ücretteki bu kayıp, sadece bir ücretin değil, milyonların yaşam standardının aşağıya çekilmesidir.”
ÜCRET ARTTIKÇA KAYIP BÜYÜYOR: ORTA SINIF ÇÖKÜYOR MU?
Asgari ücretin 1,5 katı maaşla çalışan bir işçi 4.195 TL, 2 katı maaş alan bir işçi 5.311 TL, 2,5 katı ücretli çalışan ise 6.310 TL kayıp yaşadı. En dramatik tablo ise 3 katı maaşla çalışanlarda: Net ücretin 7.478 TL’si enflasyona karşı buharlaştı. Vergi ve kesinti eklendiğinde toplam kayıp 29.522 TL’ye çıktı.
Vergi ve kesinti yüküyle birlikte bakıldığında, Nisan 2025 itibarıyla asgari ücretin 2,5 katı düzeyindeki bir ücretin yüzde 37,1’i eridi. Üç katı maaş alan bir çalışanın cebine ise brüt ücretin yalnızca yüzde 62’si kaldı.
Peki, bu kayıp nereye gidiyor? Kim buharlaşan ücretin yerine koyuyor? Hangi kesim bu sistematik kaybın kazananı?
EMEKLİYE REVA GÖRÜLEN 1.933 TL'LİK KAYIP
Emeklilerin hali daha da içler acısı. En düşük emekli aylığı 14.469 TL olarak belirlenmişti. Ancak dört ayda 1.933 TL kaybedildi. Emekli, maaşını almadan alım gücünü kaybediyor. Aylığı 12.536 TL’ye gerileyen emeklinin hali, “Açlık sınırına mahkûm edilen koca bir kuşak” başlığıyla okunmalı.
Bu tablo, yalnızca bir ekonomik sorun değil; aynı zamanda sosyal güvenlik sisteminin çöküş sinyali. Emeklilerin alım gücüyle beraber onurlu yaşam hakkı da elinden alınmış durumda.
MEMURA HEM DÜŞÜK ZAM, HEM ENFLASYON DARBESİ
Memurlar için de tablo değişmiyor. 2025’in başında memur maaşları yüzde 15,75’lik enflasyona karşı yalnızca yüzde 11,54 oranında artırıldı. Nisan 2025 itibarıyla en düşük memur maaşı 43.726 TL’ye çıkarken, reel kayıp 7.709 TL’yi buldu. Böylece memur maaşı dört ayda fiilen 36.017 TL’ye düştü.
Kamuda çalışan yüz binlerce kişi, bir yandan düşük zam oranlarına, diğer yandan da hız kesmeyen fiyat artışlarına karşı iki cephede mücadele etmek zorunda bırakılıyor.
KAYIP BİRİKİYOR, GÜVENCE ERİYOR
Raporun çarpıcı verilerinden biri de şu: Emek gelirlerindeki ortalama kişi başına kayıp 4.492 TL. İşçilerin kaybı kişi başı 5.197 TL, memurların 8.744 TL, emeklilerin ise 2.584 TL olarak hesaplandı. Toplam 39 milyon 306 bin 425 emekçi ve emeklinin yaşadığı kaybın toplamı 176,6 milyar TL’ye ulaştı.
Ekonomik büyümeden söz edenler bu devasa kaybı nereye koyuyor? Bu “büyüme” kim için, hangi kesimlere yazılıyor?
DÜZENLİ YAĞMA: VERGİ YÜKÜ EMEKÇİDE, SERVET SESSİZ
Rapor, aynı zamanda vergi politikalarının da ne denli adaletsiz olduğunu ortaya koydu. Ücret arttıkça vergi yükü katlanıyor. Asgari ücretin üç katı maaş alan bir çalışandan yapılan kesinti 22.044 TL’yi buldu. Bu tutar, tek başına ortalama bir emeklinin bir buçuk aylık maaşına eşdeğer.
Servet vergisi yerine ücretliden alınan verginin artırılması, emeğe dönük sistematik bir müdahale değil de nedir?
SORU ŞU: BU KAYIP BİRİKİRKEN HANGİ CEP GÜÇLENİYOR?
DİSK-AR’ın raporu, “enflasyonun sadece fiyat değil, sınıfsal bir araç” olduğuna işaret ediyor. Ücretler sabitlenirken, fiyatlar serbest bırakılıyor. Emekçinin alım gücü adım adım değil, adeta koşarak düşüyor.
Siyaset bu tabloyu seyretmekle yetinirken, kamunun çıkarını kim savunacak? Bu düzenin yarattığı gelir eşitsizliği nereye kadar sürdürülecek? Vergi ve enflasyonla kemirilen emek geliri hangi toplumsal çatışmaları büyütüyor?