Siyasette düşman yaratılmak zorunda mı? Onsuz olmuyor mu yani? Evet yaratılmak zorunda. Çünkü eşit bir yaşamla alakan yoksa ekonomik, sosyal ve siyasi zulmünün yarattığı öfkeyi başka birilerine yöneltmek zorundasın. Onlar (?) dışında herkes hedeftir, yeter ki mezkûr eşhas ve şürekâsı bu badireyi sorunsuz atlatsın. Hasılı, bundan gayrısı laf-ı güzaftır.
Narcos dizilerinden birinde dip ses Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Amerika’nın uyuşturucu kaçakçılarını yeni düşman olarak aldığını söylüyordu. Reagan ve eşi Nancy televizyonlara çıkıyor uyuşturucunun Amerikan milletinin illeti olduğunu anlatılıyorken, Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi’nin(DEA) kaynakları arttırılıyor, FBI’ın bu alanda çalışmaları ve operasyonları yoğunlaşıyordu.
80’lerin moda uyuşturucusu olan Crack’le amansız mücadele başlıyordu nihayet (1). Ardından özellikle Kolombiya sonra Meksika merkezli kartellerle hem Amerika’da hem de DEA eliyle onların topraklarında operasyonlar yürütülüyordu (2). Bunun kendileri için elzem hukuki dayanağını Güney Amerika ülkelerine zorla kabul ettiriyorlar, buna binaen oralarda yerel kollukla birlikte operasyonlar yürütüyorlardı (3).
EN ÖNEMLİ KAVRAM KATARSİS
Umberto Eco “Düşman Yaratmak” kitabında düşmanın fiziksel çirkinliğinin, ahlaki düşüklüğünün yanında kötü kokma özelliğini de çeşitli alıntılarla vurgularken onun öncesinde Karl Schmitt dost-düşman kavramını siyaset felsefesine anahtar bir kavram olarak koyuyordu.
Düşmanı halletme sürecinde en önemli kavram katarsis oluyordu. Öfkeyle dolan kişi katarsis yoluyla boşalacak, arınacak sonra sarmal yeniden başlayacaktı. Yani bir tiyatro kavramı olan katarsis yoluyla sistem kendisini sürekli tazeliyordu.
İlk kez Aristo tarafından Poetika’nın 8. kitabında kullanılan kavram zamanla yaygınlaşmış ve hatta Freud kanalıyla psikanalize terapi-sağaltım olarak girmişti. Dini anlamda da vaftiz ve abdest vücudun temizlenmesi ve arınması anlamında katarsis işlevindeydi.
KORONUN AZALMASI OYUNCUNUN ÇOĞALMASI
Tragedyaların ortaya çıktığı ilk dönemlerde yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan tüccar zenginlerin demokrasi yani Demos’un kratosu yani halk iktidarı mücadelesinde bir araç olmuştu. Oyunlarda kazanan ödül alıyor, ideolojik mücadelede yeni ortaya çıkmaya başlayan tiyatro fonlanıyordu. Korodan oluşan oyunda önce bir kişi pandomim olarak anlatılana katkı sağlıyor, sonra oyuncular arttıkça koro azalıyordu. Koronun azalması oyuncunun çoğalması demokrasiyle eşit gidiyordu hasılı.
Yapısalcılık sosyal bilimlerde başat teori olduğunda bunun etkisi çeşitli alanlarda görüldü. Propp Rus halk masallarının şablonlarını ortaya çıkardı. Peri masallarını inceledikten sonra 7 arketip belirledi. Kavram görüldüğü gibi Jung’un Jacob Burckhardt’dan esinlendiği kolektif bilinçaltının uzantısı olarak görülen arketipten alınıyor bunun masal alanında izleği sürülüyordu. Propp’un ardından bunun Ruslar için geçerli olduğunu söyleyerek kendi kültürlerindeki masalların şablonları üzerine başka araştırmalar yapıldı.
NURNBERG MAHKEMELERİ
Carl Schmidt Alman anayasa hukukçusu olarak uluslararası ilişkiler ve siyaset felsefesine de önemli etkileri olmuş bir bilim insanıydı. Nazi rejiminin hukuk yönünden savunusunu yapması bakımından diğerlerinden daha öne çıkmıştı. Başlangıcında bir Nazi değildi, sonrasında onlara meyil etmesinin nedeni ideolojik değil fırsatçılık saiki olduğu yönünde iddialar vardı. Savaş sonrasında kısa bir süre Nurnberg duruşmalarında sorgulandı.
“The United States of America vs. Friedrich Flick, et al” yani Flick ve diğer sanayicilere yönelik davada onun savunmasını üstlendi, burada Nurnberg duruşmalarının meşru olmadığını savundu. Bu, Nazileri destekleyen sanayicilere yönelik davalardan ilkiydi. Diğerleri, toplama kamplarında kullanılan Ziklon-B’nin sahibi Farben ve meşhur Krupp hakkındaydı.
Soykırımı reddedenler Ziklon-B’nin aslında kamplardaki bit ve pirelerin imhası için olduğunu söylemişlerdi. Aslında bir bakıma onlar açısından doğrudur da zira Nazi propaganda filmlerinden birinde Yahudiler bir hayvana benzetiliyor dip ses kanalıyla da onların yaşamlarının böyle olduğunu söyleniyordu.
Heidegger, Knut Hamson ve sair kişiler gibi lanetlenmiş olan Schmidt, savaş sonrasında bir daha iş bulamasa da muhafazakâr çevreler tarafından ölene dek önemli bir entelektüel olarak fikirleri dikkate alındı.
SCHMIDT’İN EGEMENİ!
Röhm ve SA’ların tasfiyesine yönelik “Uzun bıçaklar gecesi” adı verilen operasyonun ardından buna hukuki bir gerekçe bulması da O’nun önemini arttırdı. 1935 Nurnberg antisemit yasalarını da yine uydurduğu gerekçelerle savundu. Savaş sonrası Nazilerin yargılandığı duruşmaların tam da Nurnberg’de olması simgesel bir anlam taşıyordu.
Yasaların önemli olduğunu ancak bundan daha önce normların nasıl uygulanacağına dair egemen bir otoritenin olması gerektiğini söyler. Schmitt'in “egemen”e dair önemli bir yaklaşımı vardır, O’na göre “egemen” istisnai yani “Bu olağanüstü bir durumdur” demeye karar verme makamında olan kişidir. Hukuk askıya alındığında bunun için gayrihukuki kararlar alma gücü olan siyasi yapıdaki makam “egemen”dir.
Bu “egemen” zaman zaman devletin en başındakiyken bazen de ülkemizde görüldüğü gibi darbeler kanalıyla asker oluyordu. Bir şeyin olağanüstü hâl olduğunu karar veren egemendi hasılı. Aslına bakılırsa egemenin konumu da rejimlerin karakterini göstermektedir.
SİYASETİN DOST-DÜŞMAN AYRIMI TEMELİ
Schmitt’e göre hayat ve ahlak iyi-kötü, ekonomi kar-zarar, estetik güzel-çirkin hakkındayken siyaseti de dost-düşman ayrımından okuruz, onun siyasal kavramı bunun üzerine bina olur.
Bu ayrım esas itibarıyla kamusaldı, yani şahıslarla alakalı değildi. Bu düşman iç veya dış olabilirdi, fark etmezdi yani.
DİPNOTLAR
(1) Her kuşağın moda bir uyuşturucusu var. Hippi kuşağında bu esrar şeklindeyken 70’lerin sonu 80’lerin başından itibaren crackin yaygınlaşması söz konusudur. Kokainin üst gelir grupları ve sanatçılarla özdeşleşmesi bunun tüketilmesi sürecinde önemli bir özdeşleşmedir de aynı zamanda. Buralara yaklaşamayan alt gruplar bu katarsisi bu uyuşturucuyu kullanarak gidermektedir. 2000’lerden sonra yine yeni kuşak yeni uyuşturucu denklemi söz konusudur, bu kez haplar modadır. Ama kokainin modası hitap ettiği üst kesimlerden dolayı hiçbir zaman geçmemektedir. “Breaking Bad” dizisiyle Met yaygınlaşmıştı. 30’lu yıllarda bohem hayatında “Beyza Hanım” diye kodlanmıştı kokain, Fikret Adil “Asmalımescit 74’te bu hikayeleri anlatıyordu. Nazilerin süper asker yaratmak için buldukları Pervitin’i de eklerken Amerika’nın Vietnam savaşında dayanıklılığı arttırması için kullandıkları ilaçlar sonrasında buradan gelen askerlerin artık uyumadıkları ortaya çıktığını da söyleyeyim.
(2) Medellin, Kali ve o acımasız Los Zetas kartellerini bu diziler eliyle öğrendik. Kolombiya kartelleri çökmeye başlayınca Meksika ön plana çıkar. Miguel Ángel Félix Gallardo bir dönem Amerika’da Lucky Luciano’nun yaptığı gibi kartelleri bir araya getirir, üst bir yönetim oluşturur. Artık Meksika piyasada tek tabancadır hasılı. Los Zetas yani Z’ler aslında ordudan ayrılma askerlerin kurduğu bir grup olarak önceleri kartellere bağlı işler yaparken zamanla bağımsızlaşmış kendileri de çok güçlü bir kartel olmuştu. Bunlar aynı zamanda Meksika devrimcilerine karşı amansız mücadele yürütüyordu. Vigilantis gelenek zaten Amerika’nın neredeyse tamamında geçerli. Güney Amerika ülkelerinde halk milisleri şeklinde kartellerle mücadele de bir hayli görülüyor. Los Zetas karteline karşı çiftliğini savunan Alejo Garza Tamez bu anlamda efsane haline gelmişti.
(3) Hukuki müdahale sebeplerinden biri yasadışı şeyi ABD topraklarında yapmaları diğeri de bunu yaparken doları kullanmaları. Güney Amerika ülkelerinde genel olarak ABD düşmanlığını da büyük balık-küçük balık hesabı, bu yasalara binaen aşmayı başarıyorlardı. Çatışmanın bir yönü mezhepselken diğeri de unutulmaz İspanya-ABD savaşıdır.
EDİTÖR NOTU: Yazının yarın yayınlanacak devamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü "Ekrem İmamoğlu Suç Örgütü" soruşturması incelenecek.