Gündem

ANALİZ I Türkiye detayına dikkat! İşte İmralı süreci ve YPG'nin geleceği!

Abdullah Öcalan'ın gönderdiği mektuplar, YPG ve Şam yönetimi arasındaki ilişkileri nasıl etkiledi? İsrail'in Suriye'deki yeni hamleleri ne anlama geliyor?

Abdullah Öcalan'ın Avrupa'ya, Kandil'e ve Suriye'deki YPG yönetimine gönderdiği mektuplar, bölgedeki dengeleri etkiliyor. Özellikle Mazlum Abdi liderliğindeki SDG ile Şam yönetimi arasındaki ilişkilerde yumuşama gözleniyor. Fehim Taştekin, bu sürecin detaylarını değerlendirdi.

SDG VE ŞAM ARASINDAKİ YUMUŞAMA

Fehim Taştekin, Öcalan'ın mektubunun ardından SDG komutanı Mazlum Abdi'nin Şam yönetimine yönelik tutumunda değişiklik yaşandığını belirtti. Taştekin, "Mazlum Abdi, Şam'ın yeni liderini cumhurbaşkanı olarak tanıdı ve bölgeye davet etti. Bu, daha önce Kürtler tarafından tanınmayan bir yönetimi resmen kabul etmek anlamına geliyor" şeklinde konuştu.

Özerk yönetim, SDG ve Demokratik Meclis'in bir araya geldiği toplantıda önemli kararlar alındığını ifade eden Taştekin, "Bu toplantıda SDG'nin Suriye ordusuna katılması ve devlet kurumlarının yeniden Şam yönetimine devredilmesi gibi konular gündeme geldi. Ancak alınan kararlar, kesin bir anlaşma olarak yorumlanamaz" dedi.

Öcalan'ın uzun süredir YPG ve SDG'ye Şam yönetimiyle kopuş yaşanmaması gerektiğini belirttiğini vurgulayan Taştekin, "Öcalan, demokratik dönüşümle Kürt sorununun çözülmesini öngörüyor. Federatif bir yapılanmadan ziyade, demokratik özerklik fikrine odaklanıyor" değerlendirmesinde bulundu.

İSRAİL'İN SURİYE'DEKİ HEDEFLERİ

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, "Yeni rejim güçlerinin Şam’ın güneyine girmesine izin vermeyeceğiz. Suriye'nin güneyi tamamen askerden arındırılmalı" açıklaması, bölgedeki askeri planları yeniden gündeme taşıdı.

İsrail'in Suriye'nin güneyindeki toprak genişletme çabalarına dikkat çeken Taştekin, "İsrail, işgal ettiği bölgeleri kalıcı hale getirme stratejisi izliyor. Golon Tepeleri'nden sonra Kuneytra ve Dera'nın batısında da kontrolü ele geçirdi. Su kaynakları açısından kritik barajlar da İsrail'in eline geçti" ifadelerini kullandı.

Bu gelişmelere karşı Suriye'nin sessiz kaldığını belirten Taştekin, "Yeni yönetim, İsrail'in genişlemesine tepki göstermiyor. Ankara da benzer bir tutum sergiliyor. İsrail ile karşı karşıya gelmemek adına sözlü tepkiler dışında somut adım atmıyor" dedi.

SURİYE'NİN GELECEĞİ VE İSRAİL'İN ETKİSİ

İsrail'in Suriye topraklarına yayılma stratejisinin uluslararası dengelerle bağlantılı olduğunu belirten Taştekin, "İsrail, geçmişte olduğu gibi ABD’den yeşil ışık alarak genişleme hamlelerini sürdürüyor. Trump yönetimi, Golon Tepeleri’ni İsrail’e bıraktı. Benzer bir senaryo, şimdi Suriye’nin güneyi için devreye girebilir" değerlendirmesinde bulundu.

İsrail'in bölgede kalıcı olma stratejisine dikkat çeken Taştekin, "İsrail, girdiği yerden savaş ya da bir barış anlaşması olmadan çıkmıyor. Ya Lübnan’da olduğu gibi çatışarak geri çekiliyor ya da Ürdün ve Mısır ile yaptığı gibi siyasi anlaşmalarla varlığını meşrulaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Suriye yönetiminin İsrail’in saldırılarına karşı sessiz kalmasının nedenlerine de değinen Taştekin, "Yeni yönetim, kendisini uluslararası toplumda kabul ettirmek için İsrail’e alan açıyor. İsrail’e karşı sert tepki vermekten kaçınıyorlar. Ancak bu, Suriye’nin topraklarının ve su kaynaklarının elden gitmesi anlamına geliyor" şeklinde konuştu.

SURİYE'NİN STRATEJİK KAYIPLARI VE GELECEK SENARYOLARI

Fehim Taştekin, İsrail'in genişleme stratejisinin uzun vadeli etkilerini şu sözlerle değerlendirdi: "İsrail, vadedilmiş topraklar anlayışıyla hareket ediyor. Suriye topraklarını kendi güvenliği ve stratejik hedefleri doğrultusunda genişletiyor. Arap dünyasında İsrail’i durduracak bir irade kalmadı. 1973’te olduğu gibi petrol ambargosu gibi caydırıcı adımlar atılmıyor."

Son olarak Taştekin, İsrail’in Suriye’ye yönelik planlarının uzun vadeli olduğunu belirtti: "Bu bir erken uyarı değil, tarihten çıkarılan dersler ışığında geleceğin öngörüsüdür. İsrail, uluslararası toplum izin verdiği sürece genişlemeye devam edecek."