Türkiye'nin Lübnanlaştırılması

Gelelim asıl tuzağa: Hâliyle Cumhurbaşkanı da Sünni olmak zorunda denilecek. Türk demiyorum. Belki de zihinlerinden geçen Sünni Arap’tır, kim bilir...

Abone Ol

Bir milliyete, bir ümmete mensup olmaktan; bir kitlenin parçası, reaya olmaktan, en azından bir “ocaklı” olmaktan bir türlü sıyrılamayıp; Anayasa’nın kişilik sahibi olarak tanıdığı, hak ve yetkiler verdiği birey olmayı içselleştiremeyenlerden başka türlüsünü beklemek zaten mümkün değildir.

Tekrar hatırlatmak gerekir: İnsanlar sadece Kürt ya da Alevi değildir.

İnsanlar her şeyden önce bireydir—tek başına, kendine ait bir kişilikle.

Ancak ondan sonra bir etnik ya da inanç grubunun mensubu olabilirler. Hatta bunu istemeyebilirler de. Hiçbir gruba ait hissetmeyebilir veya bu grup kimliklerini reddedebilirler.

Aslolan birey olmaktır. Kişilik sahibi olmak, bireysel hak ve özgürlüklerle tanınmaktır. Grup hakları bunlardan sonra gelir.

Elbette bireyler bir etnik ya da inanç grubuna mensup olarak kolektif haklara da sahiptir: Dil, eğitim, inancını yaşama, ibadet, anadilini öğrenme gibi… Ancak unutulmamalıdır ki kişi, bu haklara tek başına da sahiptir.

Yani birey olmak esastır, bir gruba mensubiyet ise tali bir durumdur.

Gelelim şimdi asıl meseleye: Türkiye’yi Lübnanlaştırma, Iraklaştırma ve nihayetinde otoriter bir Orta Doğu emirliğine dönüştürme planının ardındaki kurnazlığa...

“Bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kürt olsun” deniyor.

Zaten şu anki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kürt kökenli değil mi? Ama onu o göreve taşıyan şey Kürtlüğü mü, yoksa AKP’liliği mi? Onu oraya Kürtlerin iradesi mi getirdi, yoksa tek bir kişinin mutlak iradesi mi?

Ayrıca bu durumun Kürtlere ne faydası var? Şahsen hiçbir faydasını görmedim ve esasında doğrusu da bu. Bir cumhurbaşkanının veya cumhurbaşkanı yardımcısının mensubu olduğu etnik veya inanç grubuna ne gibi faydası olabilir demokrasilerde? Anayasadaki eşitlik ilkesini içselleştirmişsek tabii ki.

Madem öyle, neden sadece Kürt olsun? Bir Çerkes, bir Laz, bir Ermeni neden olmasın? Hadi tam olsun: Türkiye’de konuşulan 18 anadilin her birinden bir temsilci atansın!

Bugüne kadar bir vali, bir kaymakam, bir hâkim veya savcı atamaya bile yanaşmadığınız Alevilerden şimdi bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı atayacaksınız öyle mi? Hey yavrum hey...
Zaten elinizin altında hazırda tuttuğunuz, Cemevi Kültür Başkanlığı’na göz kırpan, gençliği AKP gençlik veya kadın kollarında geçmiş biri mutlaka vardır. Buyurun atayın.

Ama bunun Alevilere ne faydası olacak?

Ezidi’nin suçu ne? Süryani’nin neyi eksik?

ASIL TUZAK

Gelelim asıl tuzağa: Hâliyle Cumhurbaşkanı da Sünni olmak zorunda denilecek. Türk demiyorum. Çünkü kendisini Türk milliyetçiliğinin savunucusu gören Bahçeli dahil, hiçbir MHP’linin gerçek anlamda Türklük derdi olduğu kanısında değilim. Belki de zihinlerinden geçen Sünni Arap’tır, kim bilir...

Tek cümleyle ifade edeyim: Bu memlekete hakkaniyeti ve liyakati getirirseniz, bu tür aldatıcı, yapay denge önerilerine gerek kalmaz.

Ama siz hâlâ insanları etnik kökenleriyle, inançlarıyla, ümmet mensubiyetleriyle ayrıştırmaya çalışıyorsunuz. Hâlâ Osmanlı nostaljisiyle, gericilikle, arkaik zihin yapısıyla hareket ediyorsunuz.

Biz bireyiz. Siz tebaa ve ümmet olmak isteyebilirsiniz, ama biz değiliz.

Siyasal ikbaliniz için bu memleketi Lübnanlaştırmanıza izin vermeyeceğiz.

Biz Cumhurbaşkanı Yardımcısı şu olsun, bu olsun demiyoruz. Çünkü bu tür talepler, birey olmaktan feragat etmek anlamına gelir. Bunu asla kabul etmeyiz.

Bizim tek talebimiz eşit yurttaşlık.

Devlet Efendi ve ortakları, bir gün gerçekten eşit olduğumuza inanırsa, bize sade yurttaş olmak yeter. Cumhurbaşkanlığı gibi makamlara göz dikmeyiz. Kaldı ki onun kim olacağını da halk belirler.

Dürüst ve adil seçimlerle. Rakiplerin hapsedilmediği, cezaevlerinde tutsak edilmediği, eşit yarışın mümkün olduğu bir ortamda...

Ama neyse...

Ne yazsak boş. Bu kafanın bizden alacağı hiçbir şey yok.