Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, tutuklu bulunduğu Buca Cezaevinde yazdığı günlüğü sosyal medya hesabından paylaşmayı sürdürüyor. 14 Temmuz tarihli notlarında, özgürlüğüne kavuştuğu an neler yapacağını anlatan Soyer, yaşamın kıymetini yeniden keşfettiğini belirtti.
“Avlunun üstünü örten dikenli teller ne gökyüzünün süzülüp hücreme sızmasını ne de hayalimdeki zeytin ağaçlarını engelleyebildi… Sevindim.”
Zeytin bahçelerini, Ege’nin sularını ve doğayla kurduğu bağı anlatan Soyer, yaşadığı hücrede bir serinlik esintisiyle yeniden umutlandığını dile getirdi.
“Şu an kapıyı açıp Ege’nin kadife sularına dalmak mümkün değil ama bunların kıymetini burada idrak ediyor insan… Dışarı çıktığımda bir anı bile ıskalamayacağım.”
Fidel Castro’nun “ormanda geyik olmak” tanımına atıfta bulunan Soyer, yönünü ve değerlerini kaybetmediğini belirtti:
Cezaevi Günlüğü
14 Temmuz 2025Sabah gözlerimi açtım. Hücremin penceresinden yukarıya baktım. Avlunun üstünden gökyüzüne açılan boşluğu kapatmaya çalışan demirleri, tel örgüleri gördüm. O an açık pencereden öyle tatlı bir serinlik girdi ki içeriye, keyifle gözlerimi kapattım. Bir zeytin bahçesi geldi gözlerimin önüne. Dallarının, yapraklarının kıpırdanışını, her harekette yeşilin farklı tonlarının ortaya çıkışını ve adeta çiğ düşmüş o eşsiz, puslu güzelliği hayal ettim bir süre..!
Avlunun üstünü örten dikenli teller ne gökyüzünün süzülüp hücreme sızmasını ne de hayalimdeki zeytin ağaçlarını engelleyememişti..!
Sevindim…
Evet şu an kapıyı açıp istediğim yere gitmek, Ege’nin kadife sularına dalmak falan mümkün değil ama bunların ne kadar güzel ve kıymetli olduğunu, güzel bir manzarayı 5 saniye bile seyredebiliyor olmanın ne muazzam bir zenginlik olduğunu burada idrak ediyor insan. Sıcak bir “merhaba”nın neden esirgenmemesi gerektiğini daha iyi kavrıyor… Yaşadığımız onca güzelliği nasıl sıradanlaştırıp, mucizeviliğini görmediğimize şaşırıyor…
Dışarıya çıkınca hayatın bir anını bile ıskalamayacağıma söz veriyorum kendi kendime.
Aklımız ve vicdanımız bazen hayatı algılamamızda yetersiz kalabiliyor. Acılar ve sıkıntılar ise adeta eksikleri tamamlayıp olgunlaşmamızı sağlıyor.
Ama en kötüsü; “Ormanda geyik olmak”..!
Fidel Castro, nereye gideceğini bilmeyen, rotası pusulası belli olmayan insanlar için bu tanımı kullanıyor. “Sınıf mücadelesini, toplumun zenginler ve yoksullar olarak ayrıldığını, zenginlerin zenginliğini, yoksulların emeğinin yarattığını, bu haksızlık ve adaletsizliği gidermek için mücadele etmek gerektiğini bilmiyorsan”,
ormanda bir geyiksin,
ormanda kaybolmuşsun demektir diyor.Çok şükür, ormanda kaybolmadım, ormanda geyik değilim.
Hayatımı anlamlandıran değer ve erdemlere sımsıkı bağlıyım. Emekleriyle geçinen tüm insanların onurlu, aydınlık bir dünyada yaşaması için öğrenmeye, kafa yormaya devam ediyor, mücadele azmimi diri tutuyorum.
İnsanları, doğayı, memleketimi, İzmir’i aşkla seviyor, hayatı tutkuyla yaşıyorum. Ve biliyorum ki bütün bunları sürdürebilmenin sırrı ise akıl ve vicdanı korumaktan geçiyor.
Nazım’ın beynimizle ilgili nefis bir şiiriyle bitireyim.
beynimiz bal yoğuran
bir kovanOna balı dolduran
arıdır hayatAldığımız hislerin
sonsuz derin
pınarıdır kainatKainat geniş
kainat derin
kainat uçsuz bucaksızBiz onun parçaları
biz ondan doğan bir sürü bacaksız..!Sağlıcakla kalın,
İyi haftalarınız olsun..!