Zihniyet Tarihimizde Epistemolojik Dönüşümler: Yankesicilikten Kapkaça

Artık iktidarın rızası bizim benliğimiz üzerindedir, Foucault bu yeni biçime "benlik teknolojileri" adını veriyor.

Abone Ol

Eski Türk filmlerinden ya da gazete haberlerinden biliriz. Kaçırılan çocuk usta bir çingene hırsız tarafından yankesicilik dersinden geçirilirdi. İşaret ve orta parmağın ustaca kullanılması kendilerince bir çeşit sanat icra etmelerine yol açıyordu. Ama neticede hırsızlık değil miydi, ya da şöyle söyleyeyim bu hırsızlık biçimiyle daha sonraları ortaya çıkan kapkaç arasında değişen iktidar yapısının da bir etkisi var mıydı? Gidelim bakalım.

ULUSLARARASI SİSTEMLER

Uluslararası sistemin kuruluşu uzun bir süreç. Wallerstein bunu 15.ve 16. yüzyıllardan başlatıyor. Ama bizi ilgilendiren esas itibarıyla sistemin bütün kurum ve kurallarıyla oluştuğu devrimlerin ardından modern devletlerin 19.ve 20. yüzyıllarda gösterdiği inanılmaz gelişme.

Sistem açısından 2. Dünya savaşı sonrası tam bir olgunlaşma dönemidir. Yeni güç olarak ortaya çıkan ABD dizaynı yapmakta Bretton Woods'da kuralları koymakta, ekonomik ve siyasi uluslararası kurumları oluşturarak gücünü tahkim etmekteydi.

80’LER TÜKETİM TOPLUMUNDA DEVRİM (?)

1970'ler ve 80’ler Friedman'ın dönemidir. Devir artık paradan para kazanma devri olup merkez bankasında bunun karşılığında altın bulundurması zorunluluğu da 1978 Washington mutabakatıyla ortadan kalkmaktadır. Yeni dönem yeni kahramanları ortaya çıkarır. Amerika'da "kovboy", İngiltere'de "Demir Lady", Türkiye'de "Tombul" Özal bu şekilde ortaya çıkar, Uluslararası sermaye hızla özelleştirmeye, küreselleşmeye doğru gitmektedir.

Yeni üretimler ortaya çıktı. Tıpkı Ford'un otomobil endüstrisinde yaptığına benzer gıdada ve diğer sektörlerde daha yoğun seri üretime geçildi. Büyük marketlerin ortaya çıkması bakkalların işini zorlaştırdı. Seri üretim, çok azalmış işini tek tek üretimle sağlayan dolayısıyla ürünü daha pahalı olan zanaatçıyı tamamen yok etmeye başladı. Bir zamanlar terzilerin düştüğü durum bütün zanaatçiler için geçerli olmuştu artık.

Özal yeni düzeni hiç de protokole gerek görmeden açıklıyordu. Artık bir koyup üç alacaktık, onun memuru işini biliyordu, Anayasanın bir kere delinmesinin hiçbir manevi önemi yoktu, bunlar uzatılabilir elbet, söylemek istediğim bu yeni dönemin kültürünün, iktidarının kurduğu dilin iknaya, rızaya gerek duymayan özensizliği.

HIRSIZIN İHTİMAMLISI

Hiç öyle romantize edip aslında hırsızında egemen düzene isyan edip bir çeşit adalet sağlamaya yönelik çaba içinde olduğunu söylemeyeceğim, çünkü onunda işini icra ederken kandırarak veya vurarak, alıp kaçarak yaptığı şey de bir iktidar biçimidir. Bu yüzden buradan gitmek istiyorum.

Foucault iktidarı üç sürece bölerek inceledi. İlki feodal dönemde görülen pastoral iktidar. Egemen olan, iktidarını intikam alarak, parçalayarak, işkence yaparak göz dağı vererek gösteriyor. Derdi bir daha aynı şeyin tekrarlanmaması için inanılmaz bir ders verme. İkinci iktidar tipine panoptik diyor. Bentham'ın bir tasarımından yola çıkarak bu biçimin gözetleme üzerine kurulduğunu söylüyor. Gözetleme bir müddet sonra içselleşecek kişi belki kulede kendisini izleyen kimse olmasa dahi varmış sanarak hareketlerini ona göre ayarlayacak. Son iktidar biçimi de günümüzle alakalı. Artık iktidar sahipleri geniş nüfuslara hükmediyor. Beden üzerine tahakküm kuruyor. Bu anlamda delilik haline gelen sağlıklı yaşam, egzersiz, diyet, estetik çılgınlıklara gönderme yapayım. Artık iktidarın rızası bizim benliğimiz üzerindedir, Foucault bu yeni biçime "benlik teknolojileri" adını veriyor.

RIZA VE ZOR

Biraz daha geri gidip rızayı açayım. Rousseau "Toplum sözleşmesi" kitabında insanların kendi içinde ve devletle bir çeşit sözleşme yaptıklarını bunun karşılığında meşruiyetin sınırlarının belirlendiğini söyler. İnsan tabiatına kötümser olarak bakan Hobbes -realistlere göre doğru bir şekilde- devletlerin bir çeşit Leviathan haline gelmiş insanları dizginlemesi gerektiğini söyler. Weber devletin tanımına güç kullanma tekelini ekler. Reich ise başka bir taraftan bakmış rızanın bu türüne isyan etmiştir. Ona göre asıl açıklanması gereken insanların neden hırsızlık yaptığı değil neden yapmadığıdır.

1980'ler ile birlikte ortaya çıkan sosyal düzende tam bir "vahşi Batı" sürecini yaşadık. Başbakan Özal'ın gösterdiği örnekte Barthes'in içi boşaltılan şeyin yeni mitlerle örülmesi gibi pespayelik dobralık adıyla pazarlanmaktaydı. İktidar Foucault'un feodal dönemi gibi rızasız bütün vahşi yönünü göstermektedir artık. Özelleştirme adı altında elli kuruşluk ülkenin malları üç kuruşa bizim iştiyakla alkışlarımız eşliğinde yakınlara, partililere, yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekilmektedir.

Üretim durmuş kredi kartları ortaya çıkmış, hızla Friedman modeline yani "borçlanma ekonomisi"ne doğru gidilmektedir. Eski el sanatları prestijini yitirmiş, beyaz yakalılar psikolojik olarak arzu nesnesi olmaktadır artık. Herkesin hayali tıpkı reklamlardaki gibi kasanın önünde cüzdanını açıp kredi kartlarının içinden birini çıkarıp uzatmaktır. Bunu nasıl ödediğinin bir önemi yok yeter ki sana özendirilen hayatın kısa bir süreliğine de olsa hayalini, o ritüeli yaşaman, bedeli ne olursa olsun katharsisin peşine düşmen.

KABALIĞIN YENİ ADI DOBRALAR VE KAPKAÇÇILAR

Değişen yeni iktidar biçiminde, sanatın, inceliğin nezaketin bittiği herkesin parayla konuştuğu bir toplumda hırsız da bir an önce parayı kapmak derdinde olacaktır tabiatıyla. Öyle uzun uzadıya yaklaşma biçimleri, kesik başparmakla, tırnağını katlama, parmağını çıkarma, hele hele ince elenip sık dokunmuş Sülün Osman senaryoları, bunlara ne gerek var artık, vurursun kafasına alırsın parayı kaçarsın.

O tırnakçılık zanaatının da gerçekliği kalmamıştır, dönem hız devridir, zaten büyükler de hırsızlığı gizlemeden, iknasız, rısasız yapmaktadır artık, öyle ya Kâlû belâ’dan beri olan kabalığın, pespayeliğin adı dobralıktır artık.