Prof. Dr. Cenk Yaltırak, İstanbul’da etkili olması beklenen olası büyük Marmara Depremi’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Yaltırak, Marmara’daki fay hatlarının kırılma eşiğinde olduğunu belirtti. İstanbul’da birçok ilçenin ihmal edildiğini vurgulayan Yaltırak, yapılaşma politikasındaki rant odaklı tercihlere sert tepki gösterdi.
“HER FAYIN KENDİNE AİT BİR DEPREM PERİYODU VAR”
Yaltırak, Marmara’daki fayların davranış biçimine dikkat çekti. “Her fayın kendine göre bir deprem üretme aralığı var ve bu sürede artı eksi yüzde 10 fark olabiliyor” ifadelerini kullandı. Kumburgaz segmentini örnek gösteren uzman isim, bu bölgede depremin bazen 275 yıl, bazen 225 yıl arayla gerçekleştiğini söyledi. Ortalama periyodu 250 yıl olarak tanımlayan Yaltırak, fayların kendi uzunluğu ve diğer küçük faylarla etkileşimiyle karmaşık bir yapı oluşturduğunu vurguladı.
“MARMARA İÇİN RAHATLIKLA KIRILMA EŞİĞİNDE DİYEBİLİYORUZ”
Deprem dinamiklerine ilişkin konuşan Yaltırak, şunları dile getirdi:
“Biz ‘ortalama 250 yıl’ diyoruz. Anlaşılması gereken her fayın kendine has bir periyodu var, kendine has bir boyu var ve diğer küçük faylarla olan etkileşimleri burada çok önemli. Kova boşalacak derken bir çay bardağı boşalırsa, belki deprem biraz gecikiyor ama bu sefer de başka bir kova onun üzerine boşalırsa sizin kova yine taşıyor. Bazı durumlarda iki kova birden boşalıyor. Biz buna fayların üzerine stresin aktarımı diyoruz. Yani konuştuğumuz şey doğrusal değil, karışık bir yapısı var. Ama sonuçta 1766 üzerinden yaptığımız hesapla şu an Marmara için rahatlıkla kırılma eşiğinin içinde olduğumuzu söyleyebiliyoruz.”
“23 NİSAN’DAKİ DEPREM BÜYÜK DEPREM DEĞİLDİ”
Yaltırak, 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin büyük deprem olmadığını ifade etti. Tarihsel verileri ve yapı hasarlarını değerlendiren akademisyen, “Deprem tarihini okuduğumuzda periyodik varsayım bize büyük depremin bir yerleri yıkma şartı olduğunu söylüyor. Bu 6,2’likte hiçbir yer yıkılmadı. Mesela 1766’dan önce yapılmış tarihi binalar var, onların hiçbiri yıkılmadı. Demek ki bu o büyük deprem değil. 23 Nisan’daki orta büyüklükte bir depremdir” şeklinde konuştu.
“TARİHİ KAYITLAR ORTA ŞİDDETLİ DEPREMLERİN ÖNCÜ OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİYOR”
Yaltırak, Marmara’da büyük depremlerden önce orta büyüklükte depremlerin gözlemlendiğine dair verilerin bulunduğunu belirtti. Tarihsel kaynaklara işaret eden uzman isim, bu tür depremlerin segment karakteristiği göstermediğini, karmaşık bir düzende gerçekleştiğini söyledi.
“7.8’LİK DEPREMDE BİLE SAĞLAM ZEMİNLER DAHA AZ ETKİLENECEK”
Depremin etkisinin zemin türüne göre değişeceğini anlatan Yaltırak, mevcut senaryolar üzerinden değerlendirme yaptı. “7,8’lik senaryoya baktığımız zaman İstanbul’un sağlam zeminlerinde ve kuzeye doğru olan alanlarında 0.2G ancak görüyoruz” dedi. 23 Nisan’daki 6.2’lik depremde kıyı alanlarında görülen ivmelere işaret eden jeolog, bu verilerin 7.8’lik senaryoda bile sağlam zeminlerde daha az hasar görülebileceğini gösterdiğini ifade etti.
“SAĞLAM ZEMİNLERDEKİ BİNALARI DÖNÜŞTÜRMEK MİLLİ SERVETİN İSRAFIDIR”
Kentsel dönüşüm politikalarını eleştiren Yaltırak, riskli bölgeler yerine rant getirisi yüksek alanların tercih edildiğini söyledi. Şöyle konuştu:
“Deprem her yeri aynı ivmeyle vuracakmış, her yerde aynı yıkım olacakmış gibi anlatmak doğru bir şey değil. Yani siz Yedikule’ye, Fatih’e, Zeytinburnu’na, işte Haliç’in kıyılarına, ondan sonra İstanbul’un vadilerine, Kağıthane’ye, Kasımpaşa’ya, Büyükçekmece’ye, Küçükçekmece’ye öncelik vermeyip her yer bu alanlar gibi etkilenecekmiş gibi konuşursanız doğru bir şey yapmıyorsunuz. Kimse öncelikli olarak konuşulması gereken bu saydığım alanları hak ettiği kadar konuşmuyor çünkü oralar rant getirmiyor. Gidiliyor sağlam yerlerdeki binalar dönüştürülüyor ve böylece milli servet israf edilmiş oluyor. Çünkü o binaların çökme ihtimali yok. Belki hafif hasarla atlatacaklar. Belki güçlendirmeyle kurtarılacaklar. Ama ne yapıyorsunuz? İşte geliyorsunuz Beykoz’u, Sarıyer’i, Beşiktaş’ı, Şişli’yi baştan aşağı yeni binalarla donatıyorsunuz. Hem fiyatları arttırıyorsunuz hem kiraları arttırıyorsunuz. Şehir yaşanmaz hale geliyor. Aradaki uçurum artıyor.”
“RANT UĞRUNA RİSKLİ BÖLGELER GÖZ ARDI EDİLİYOR”
Yaltırak’ın açıklamaları, İstanbul’daki yapılaşma tercihleri ile deprem risk haritası arasındaki uyumsuzluğu gözler önüne serdi. Özellikle kamu kaynaklarının hangi alanlara aktarıldığına dair çarpıcı uyarılar yapan akademisyen, deprem gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiğini vurguladı.