İstanbul merkezli araştırma şirketi Research İstanbul’un yayımlayacağı yeni rapor, PKK’nın kongre süreci hakkında toplumun büyük bölümünün bilgisiz olduğunu gösterdi. 2–6 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilen saha çalışmasına dayanan rapor, Türkiye genelinde seçmen algılarını ölçtü. Akademik Danışma Kurulu üyelerinden Ahmet Erdi Öztürk, elde edilen verilerin dikkat çekici olduğunu ifade etti.
TOPLUMUN YÜZDE 65’İ KONGREDEN HABERSİZ
Öztürk, araştırmanın en çarpıcı sonucunun toplumun PKK’nın fesih ve silah bırakma sürecinden habersiz oluşu olduğunu belirtti. Araştırma kapsamında katılımcıların yalnızca yüzde 10’u süreci bildiğini söyledi. Yüzde 25’i ise kongreyi duyduğunu ancak içeriğine hâkim olmadığını belirtti. Geri kalan yüzde 65’lik kesim süreci tamamen duymadığını ifade etti.
SÜREÇ TOPLUMDAN KOPUK YÜRÜYOR
Bu oranları değerlendiren Öztürk, sürecin kamuoyuna yeterince anlatılmadığını savundu. “Yukarıdan aşağıya, kapalı kapılar ardında yürütülen bir süreç var” diyen Öztürk, bilgilendirme eksikliğinin halkın bu gelişmeleri sahiplenmesini zorlaştırdığını düşündüğünü aktardı. Devletin ve bazı uzmanların kongrenin önemine vurgu yaptığını hatırlatan Öztürk, “Toplumda bu hassasiyet yok” dedi.
GÜNDEMDE EKONOMİ VAR, SÜREÇ GÖZDEN KAÇIYOR
Katılımcıların PKK sürecine dair düşük ilgisini yorumlayan Öztürk, ekonomik krizin etkisini vurguladı. “İnsanlar geçim derdine düşmüş durumda. Gündemleri farklı. Bu da siyasal meselelerde ilgisizliğe neden oluyor” değerlendirmesini yaptı. Silah bırakma gibi tarihi gelişmelere dair ilgisizlik, gündemin öncelik sıralamasını gözler önüne seriyor.
İKTİDAR MÜZAKEREYİ REDDEDİYOR, TOPLUM NE OLACAĞINI BİLMİYOR
Silah bırakma süreci dünya örnekleriyle karşılaştırıldığında en çok IRA modeline benzetiliyor. IRA’nın 1997’de ateşkes ilan ettiğini, 1998’deki Hayırlı Cuma Anlaşması sonrası 2005’te silah bıraktığını hatırlatan Öztürk, Türkiye’de ise böylesi çok taraflı ve şeffaf bir müzakere ortamının olmadığını ifade etti. Hükümetin müzakere yürütmediğini sık sık yinelediğini belirten Öztürk, buna rağmen af, tahliye, militanların geleceği gibi kritik başlıkların gündeme geldiğini söyledi. Araştırmaya göre toplumun bu başlıklara dair de net bir fikri bulunmuyor.
PKK’NIN BİTMESİ TEK GÜNDEM
Araştırma sonuçlarında en net bulgunun PKK’nın bir an önce sona erdirilmesi yönündeki güçlü beklenti olduğunu söyleyen Öztürk, “Toplum detaylara değil, sadece bu yapının sona ermesine odaklanmış durumda” dedi. Ancak bu yaklaşımın çözüm sürecine dair eleştirel tartışmaların yapılmasını engellediğini vurguladı.
SİLAH TESLİMİ DE TOPLUMA ANLATILMAMIŞ
PKK'nın silah bırakma sürecinin en somut adımlarından biri olan silahların teslimi konusunda da toplumun kafası karışık. Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 48’i silahların Türkiye’de teslim edilmesini destekliyor. Ancak bu silahların ne şekilde ve kimlere teslim edileceğine dair detaylar kamuoyuna açıklanmış değil. Silahların imha edilmesi konusuna ise yalnızca yüzde 36 oranında destek verilmiş. Öztürk, bu durumun Suriye, İran ve Irak’taki gelişmeler ışığında bölge güvenliği açısından ciddi sorunlara işaret ettiğini belirtti.
TOPLUMSAL BİLİNÇ EKSİKLİĞİ SÜRECİ ZORLAŞTIRIYOR
Silahların akıbeti ve sürecin başarıyla tamamlanmasının ardından atılacak adımlar hakkında toplumun yeterince bilgilendirilmemiş olması, Öztürk’e göre sürecin ilerleyen aşamalarını tehlikeye atıyor. Toplumun yalnızca sonuçla ilgilenmesinin demokratik katılımı da sınırladığını dile getiren Öztürk, halkın sürece ortak edilmediği sürece barışın kalıcı olamayacağı görüşünü paylaştı.
DEMOKRASİ VE HUKUK YOKSA ÇATIŞMA DÖNER
Öztürk, “Demokrasinin olmadığı yerde barışın kalıcılığı sağlanamaz” vurgusunda bulundu. Barış sürecinin toplumsal destekle inşa edilmesi gerektiğini savunan Öztürk, şeffaflık, ifade özgürlüğü, temsil ve hukukun üstünlüğü gibi temel ilkelerin hayata geçirilmesinin zorunluluğuna dikkat çekti. Halkın katılımını sağlayacak demokratik mekanizmaların kurulmadığı koşullarda, sürecin meşruiyeti de tartışmalı hâle geliyor.
FIRSAT KAÇABİLİR
Araştırmayı değerlendiren Öztürk, bu ölçekte bir meselede toplumun böylesine bilgisiz olmasının gelecekte ağır bir maliyet doğurabileceğini söyledi. Barışın sadece güvenlikçi politikalarla değil, toplumsal meşruiyet ve demokratik kurumsallaşma ile mümkün olabileceğini vurgulayan Öztürk, “Bu süreç, bilinçsiz toplum karşısında boşa düşebilir. Bu da tarihi bir fırsatın kaçmasına neden olabilir” görüşünü dile getirdi.