Nefes Gazetesi yazarı Nuray Babacan, 14 Mayıs tarihli köşe yazısında, PKK’nın fesih kongresi sonrasında yayımladığı bildirinin iktidar çevrelerinde yarattığı yankıyı aktardı. Yazıda, hem AKP’li kurmayların hem de yıllardır PKK baskısını yaşayan Kürtlerin değerlendirmelerine yer verildi. Babacan, bildirinin içeriğinin “Lozan ve Sevr vurgusu”, “soykırım ifadesi” ve “özür eksikliği” üzerinden tartışıldığını belirtti.

AKP KULİSİNDE KAFALARI KARIŞTIRAN ÜÇ UNSUR

Babacan, iktidar cephesinde olumlu hava oluştuğunu ancak üç başlığın şüphe uyandırdığını dile getirdi:
“Lozan ve Sevr neden bildiride yer aldı? Soykırım ifadesi neyi hedefliyor? Amaca ulaşıldığı izlenimi verilen açıklamada neden özür yok?”

AKP KURMAYLARINDAN ‘ÜSTTEN DİL’ ELEŞTİRİSİ

Babacan’a göre bazı AKP’liler, PKK kadrosunun “üstten ve buyurgan” bir dil kullandığını ifade etti. Süreç boyunca benzer dönüşüm hamlelerinin örgütün hayatta kalma stratejisi olarak değerlendirildiğini belirten kurmaylar, şu yorumları paylaştı:

"Bu, bir AKP veya CHP örgütü değil, hayatları boyunca ellerinde silah olanlar, geldikleri nokta çok önemli."

"Bundan sonra önemli olan uygulama sürecinde yanlış yapmamaları, izlenecek olan budur."

"Atılacak adımlar belli. Eğer burada farklı bir tutum sergilerlerse devletin pozisyonu değişir"

TELE1’e ekran karartma durduruldu
TELE1’e ekran karartma durduruldu
İçeriği Görüntüle

"Örgüt yanlış yola girdiğinde, devletin askeri, istihbaratı yakından takipte."

"‘Terörle mücadeleyi toptan rafa kaldırdık’ diyen var mı yok? Yanlış yapılırsa sonuçlarına katlanırlar."

"Açıklamadaki satır araları ve imalara takılmamak gerekir. PKK isim değiştirerek hile yapsa ne olur? Devlet bunların kitabını yazdı. Ne olacağını onlar daha iyi bilir."

"Yanlış yapma potansiyelleri var elbet. Ancak ilgili kurumlar, tüm olasılıkları bilerek geçmişin birikiminden de yararlanarak süreci izleyecektir. Umarız, yanlış hesap yapmazlar…”

KÜRTLER ARASINDAKİ MAĞDURİYET TEPKİSİ

Babacan, yıllarca PKK’ya karşı durmuş ve bedel ödemiş Kürtlerin açıklamaya yönelik eleştirilerini de haberleştirdi. Bu kesimlerin bildiride Kürtlerin yaşadığı mağduriyete dair tek bir söz olmamasından rahatsızlık duyduğunu aktardı. Eleştiriler arasında şu görüşler öne çıktı:

“45 yıl boyunca çoğu Kürtler olmak üzere binlerce insan öldürüldü. Bu davanın dışında kalan Kürtler hain ilan edildi. Öldürülenler cezalandırılanlar oldu."

Bir gün bu coğrafyada Kürt devleti kurulacağı teziyle insanların çocuklarını dağa çıkardılar. Şimdi bu tezden vazgeçiliyor. Bu ailelere ne söyleyecekler?

Kendi tezlerinden neden vazgeçtiklerini tabana anlatmakta zorluk çekiyorlar. Çatlak da bundan kaynaklanıyor. Buldukları orta yol ne Türkleri ne de Kürtleri pek ikna etmiş değil.

İfadeler haklılık üzerine kurulu. Ne Türklerden ne Kürtlerden özür dilemiyor.

Onlarca köy korucusu öldürüldü. Dağa çıkmayanlar, PKK’ya yardım etmeyenler hain ilan edildi. Devlete yakın duranların aileleri, yakınları infaz edildi.

Şimdi ‘Sen de devletin yanına geldin, ne kazandın?’ diye soruyorlar.

"Biz nasıl, şehit ve gazi ailelerine anlatmakta zorluk çekiyorsak, onlar da yıllarca hikaye anlattıkları tabanlarına açıklama yapmakta zorluk çekiyor…”

KUŞKU VE UMUT ARASINDA BİR BİLDİRİ

Babacan, yazısında “umut ile kuşku” arasında gidip gelen bir tablo çizildiğini vurguladı. AKP’nin dikkatli ama temkinli yaklaşımı ile mağdur Kürtlerin sorgulayıcı tepkilerini yan yana koydu. PKK'nın ilan ettiği “siyasi mücadele” aşamasına geçişin, hem devlet hem kamuoyu nezdinde yakın takipte olacağını ifade etti.

Kaynak: NEFES