Sevim KAHRAMAN

“Avrupa Müttefikleri” arasında Filistin çatlağı
“Avrupa Müttefikleri” arasında Filistin çatlağı
İçeriği Görüntüle

Ülkemizde devrim rüzgarlarının estiği, gençliğin özgürlük ve bağımsızlık adına savaşım verdiği yıllardı. 1968-69 yıllarında rüzgarın şiddeti artmış, yarın neden devrim olmasın düşüncesine kadar gelinmişti. Grevler, boykotlar, yürüyüşler, üniversite ve fabrika işgalleri döneme damgasını vurmuş olaylardı. Ekonomik çalkantılar derinleştikçe, işçi ve köylünün isyanı da artıyor, üniversite gençliği elinden geldiğince bu kesimlere destek veriyordu. Devlet güçleriye sık sık çatışmalar yaşanıyor, ancak bu çatışmaların sonu nereye varır henüz bilinmiyordu.

Toplum bir aydınlanmaya doğru ilerlerken, sermaye çevrelerini, gerici bir avuç insanı ve hükümeti endişelendiriyordu.

Özellikle üniversite gençliğinin tarih bilincini kazanması onları başka bir dünya düşüne itmişti. Neden düş olarak kalsındı… Tarihin temposu öyle hızlanmıştı ki, kişisel ilgi alanlarına ayrılacak zaman yoktu, hele aşka asla… Ancak aşk hesaplanmadan başa gelendi. Aşk düşüncesinden kaçtıkça benliğini saran başka türlü var olma hali değil miydi? Her devrimcinin önce devrim derken, yakasına yapışıp kalan bir duygu muydu? Kişisel istekler devrimden sonraya bırakılsa da aşk bunlardan biri olamıyordu.

SIRASI OLMADIĞINDA GELİRDİ AŞK

Deniz’in aşkı da böyle başlamış olsa gerek. Sırası olmadığında gelirdi aşk. Gözlerinin önünde onun hayali çakılıp kalır da görmeden gitmezdi o hayal. Ta ki, yanından ayrılıncaya dek.

Bunları nereden mi biliyorum? Deniz Gezmiş’in saklıda kalmış aşkı balımdan. Aygün Kevrina’nın yazdığı “Sırlarım İpte Asılı Kaldı” geçtiğimiz günlerde Kor Yayınları’ndan çıktı. Deniz ve Aygün’ün kısa zamanda bir ilişkide kat ettikleri yolu ilk kez Kevrina’nın kaleminden öğreniyor ve okuyoruz. Bu hızlı zamanların, aşkı da biraz hızlı oluyor. Belki de etkisinin yoğunluğu bize hızlı hissettiriyor.

Aygün Kevrina, kitap yayımlanana kadar sır gibi saklamış Deniz’e olan aşkını. Amacı anılarını kitap haline getirip yayımlamak değil, Deniz’i yakından tanıyan birine açılıp geçmişiyle hesaplaşmakmış. Deniz’in söz ettiğimiz yakını Aydın Çubukçu. Hikayenin inandırıcılığı Kevrina’nın güçlü kaleminden ve yüreğinden gelse de Çubukçu da bu gerçeklik konusunda hem fikir.

KEVRİNA’NIN GÖZÜNDEN DENİZ

İki asi karakterin birleşmesi nasıl olurdu, düşünmeden edemiyorum. Kevrina’nın gözünden Deniz’i ve ilişkilerini görüyoruz. Birliktelikleri de ayrılıkları da keskin bıçak gibi... Deniz’in devrim peşinde sınır tanımadan koşarken, Aygün’ün yaşama tutunmaya çalışması derin bir çelişki getirse de ikisi de yarınlara olan inancından vazgeçmiyor.

Ayrılıklarının Kevrina için bir tür ölüm olduğunu kendi satırlarında şöyle anlatıyor: “Evimde geçirdiğim ilk geceyi, canlı olup olmadığından emin olmadığım eski ben’in cansızılaşmış varlığını mezara koyarak ve ağlama yetisini yitirmiş kuru gözlerle karanlığa aciz aciz bakarak geçirdim. Eski ben’le birlikte masalsı, buram buram efsane tüten, ateşi bir ormanı tutuşturabilecek sevdayı da gömdüm. Anılarını da annemin gül ağacı, sabun, naftalin kokan oymalı sandığa, ipek bohçalara sararak kaldırdım. Artık ne kokularını ne ışıklarını ne de coşkun seslerini duymak istiyordum.

Ben kendimi öldürdüm”(1)

Deniz ve Aygün, karlı bir akşamın soğuğunda elele yürürken, son görüşmeleri olduğunu bilmeden ayrıldıkları gece, evlenmeye ve yeni bir yaşama karar vermişlerdi. Ancak, hayat tüm öngörülemezliği ile yaşamlarını başka bir yöne çevirecekti. İstemedikleri yönlere doğru yürümek zorunda kalacaklardı.

DİPNOT

1.Aygün Kevrina, Sırlarım İpte Asılı Kaldı, Kor Yayınları, İstanbul 2025, s.126-7

Ipte Sakli Kaldi Hatiralarim