Sırrı Süreyya’nın eleştirisinin Cumhuriyete yönelik bir sosyalist eleştiri olduğunu görmemek genel bir cumhuriyet ve laiklik reddiyesi çıkarmak mümkün değildir.
Sırrı Süreyya’nın dün sosyal medyada bir cümlesi cımbızlanıp servis edilen ve bununla sanki cumhuriyet ve laiklik düşmanıymış gibi sunulan video parçası aşağıdadır. Burada “Cumhuriyetin ne hayrını görmüşüz” derken çoğul kullandığına dikkat edilmelidir, çünkü sonra bu “bizi” yakından tanımlıyor. Sırrı Süreyya’nın tanımladığı bu “biz”, zamanla iyice daraltılan indirgemeci “biz” anlayışına karşı tanımlanmıştır.
Sırrı Süreyya önce “ben ve benim gibi düşünenler ne zaman konuşmuşlarsa bedel ödemişlerdir, ne iş yapmışlarsa bedel ödemişler” diyor. Burada “ben ve benim gibi düşünenler ile kastedilen, muhalif düşünenlerdir. Öyleyse “biz”in bir bileşeni Sırrı Süreyya gibi düşünen muhaliflerdir, sosyalistlerdir.
Sonra devam ediyor: “Konya’daki yoksul köylüye ne faydası olmuş, Zonguldak’taki işçiye ne faydası olmuş, Diyarbekir’deki Kürde ne faydası olmuş”. Burada belki ilk bakışta görülmeyen sistematik sosyolojik-sınıfsal bir düşünce vardır. Cumhuriyetin sosyalistleri, yoksul köylüleri, işçileri ve Kürtleri dışladığını ileri sürüyor.
Sosyalistler ezelden beri işçilerin, yoksul köylülerin ve ezilen halkların özgürlüğü için mücadele ederler. Bu özgürlük mücadelesini insanlığın genel kurtuluşunun zorunlu koşulu olarak görürler.
Sırrı Süreyya’nın buradaki eleştirisinin Cumhuriyete yönelik bir sosyalist eleştiri olduğunu görmemek, bundan genel bir cumhuriyet ve laiklik reddiyesi çıkarmak mümkün değildir.
Sırrı Süreyya’nın bu eleştirisinden tarihsel bir ittifak fikri çıkıyor: işçiler, yoksul köylüler, Kürtler ve sosyalistler. Buna video parçasının sonunda kadının dışlanmasına ve inancın tek tipleştirilmesine ilişkin eleştirisini de eklemek gerekir. Konya’daki yoksul köylü ve Zonguldak’taki işçi aynı zamanda yeni Türk ulusunun inşasını gerçekleştirecek olan Türkleri de temsil ediyor. Türkler, Kürtler, işçiler, yoksul köylüler ve kadınlar.
Böylece Sırrı Süreyya Önder’in Cumhuriyet eleştirinin amacının gerici romantik bir dönüş arzusu içermediği, örneğin Daron Acemoğlu’nun eleştirisi ile de karıştırmamak gerektiği tam olarak görülür.
Sırrı Süreyya sosyalisttir, ne her şeyi birbirine karıştıran sınıfsal bakıştan yoksun romantik bir ikinci cumhuriyetçidir ne de Osmanlı arzusuyla yanıp tutuşan romantik bir şeriatçıdır. Cumhuriyeti “iman” haline, yani eleştirilemez kutsal haline getirmenin bir anlamı yoktur derken bu açıdan bakar. Sırrı Süreyya, cumhuriyeti geliştirmek istemektedir ve eğer eleştirilecekse bu açıdan eleştirilmelidir.
Cumhuriyeti savunan arkadaşlarımız, Sırrı Süreyya’yı anlamak istiyorsa önce sosyalistlerin çağdaş cumhuriyet ve laiklik eleştirisini anlaması gerekir. Mesela tarihsel örnek olarak Karl Marx’ın Fransız Devrimi’ne ilişkin eleştirilerine ve Paris Komünü ile ilgili değerlendirmelerine bakılabilir.
Dünkü yazıma gelen bazıları ağır hakaretler de içeren eleştirilere açıklayıcı yanıt olarak eklemek istediklerim bunlardır.