HABER ANALİZ: SONER BAHADIR

Yakın zamana kadar teknoloji için “hayatımızın vazgeçilmez bir parçası” deniyordu. Teknolojinin gelişimindeki seyir artık “vazgeçilmez bir parça”nın ötesine geçirip hayatımızın temel şekillendiricisi halini aldı.

Bu durumdan siyaset ve Bilimsel Sosyalizm düşüncesinin kurucusu Filozof, Sosyolog ve Avukat Karl Marx'a göre “siyasetin başka araçlarla sürdürülmesi” olan savaş konuları da nasibini alıyor.

Bunun son örneği, İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın, Filistin ve Lübnan'daki işgal ve katliamlarına karşı direnişi desteklediği için İran'a düzenlediği saldırıları meşrulaştırma çabasıyla yayınladığı video.

Söz konusu videoda İsrail Dışişleri Bakanlığı, “İran terör rejimi nükleer silah sahibi olursa ne olur?” sorusunu soruyor. Yapay zeka uygulaması ChatGPT de “İran terör rejimi nükleer silaha sahip olursa, bu durum saldırganlığını artıracak, terör vekillerini güçlendirecek ve İsrail ve küresel güvenlik için varoluşsal bir tehdit oluşturacaktır” cevabını veriyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı da bu videoyu, “cevap basit” notuyla sosyal medya hesabından paylaşıyor ve saldırılarının meşruiyetini ispatlamaya çalışıyor.

AYNI SORUYU ABC POLİTİK SORDU

ABC Politik olarak biz de aynı soruyu ChatGPT'ye sorduk. ChatGPT bizi “terör rejimi” kavramının bazı eleştirmenler tarafından yapılan bir niteleme olduğu konusunda uyararak cevabına başladı.

Uygulama bize 6 maddelik kısa bir analiz ve bir de sonuç bölümünden oluşan bir cevap verdi.

ChatGPT'nin verdiği cevap şu şekilde:

“Eleştirmenler tarafından militan gruplara verdiği destek ve baskıcı iç politikaları nedeniyle sıklıkla "terör rejimi" olarak tanımlanan İran, nükleer silah edinirse bunun derin jeopolitik, stratejik ve insani sonuçları olacaktır. Bazı sonuçlar spekülatif olsa da, uzmanlar ve politika yapıcılar genellikle birkaç önemli risk ve senaryo konusunda hemfikirdir:

1. Bölgesel Silahlanma Yarışı
Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır, buna karşılık olarak kendi nükleer programlarını uygulayabilir ve Orta Doğu'da bir nükleer silahlanma yarışını tetikleyebilir.

Bu, bölgeyi önemli ölçüde istikrarsızlaştıracak ve devlet dışı aktörler için yanlış hesaplama veya nükleer yayılma riskini artıracaktır.

2. İran'ın Vekil Ağının Güçlendirilmesi
İran, nükleer caydırıcılığın koruması altında Hizbullah, Hamas ve Husiler gibi vekil grupları desteklemede daha agresif hale gelebilir.

Nükleer bir şemsiye, misilleme korkusunun azalmasıyla Tahran'ın Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen'deki bölgesel müdahalelerini cesaretlendirebilir.

3. İsrail'e Tehdit
İsrail, nükleer silahlı bir İran'ı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor ve bunun olmasına izin vermeyeceğini defalarca belirtti. İran bu eşiği aşarsa:

İsrail'in önleyici askeri eylemi daha olası hale gelir.

ABD ve diğer müttefikleri içeren daha geniş bir bölgesel savaş olasılığı artar.

4. Küresel Nükleer Silahsızlanma Normlarının Zayıflatılması
İran'ın nükleer silah edinmesi, Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'na (NPT) ve nükleer yayılmayı önleme çabalarına ciddi bir darbe vuracaktır.

UAEA gibi uluslararası kurumları zayıflatabilir ve nükleer silah arayan diğer ülkeler için tehlikeli bir emsal oluşturabilir.

5. Terörist Riski
Nükleer malzeme veya teknolojinin terörist örgütlere sızma riski, özellikle İran'ın daha fazla militarize olması veya hassas varlıkların kontrolünü kaybetmesi durumunda artacaktır.

İran'ın teröristlere doğrudan bir nükleer silah vermesi pek olası olmasa da, nükleer bilgi birikiminin veya bileşenlerinin yayılabileceği korkusu var.

6. Yurt İçinde Artan Baskı
Nükleer silahlara sahip olmak, İran rejiminin içeride daha fazla dokunulmazlıkla hareket etmesine, uluslararası sonuçlar konusunda daha az endişe duyarak muhaliflere daha sert bir şekilde baskı yapmasına olanak tanıyabilir.

Sonuç:
Nükleer silahlara sahip bir İran muhtemelen çok daha istikrarsız bir Orta Doğu yaratacak, küresel nükleer silahsızlanma normlarını aşındıracak ve uluslararası diplomasiyi karmaşıklaştıracaktır. Ayrıca, kontrol stratejilerini önemli ölçüde zorlaştıracak ve herhangi bir askeri çatışma için riskleri artıracaktır. Bu nedenle, birçok dünya gücü (düşmanlar dahil) böyle bir sonucu önlemek için tarihsel olarak iş birliği yapmıştır; özellikle yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer programını sınırlamayı amaçlayan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) aracılığıyla.”

NE İSTERSEN ONU VERİR

Görüldüğü üzere ChatGPT'nin ABC Politik'e verdiği yanıtla İsrail Dışişleri Bakanlığı'na verdiği cevap arasında çok bir fark yok.

Fakat burada dikkat edilmesi gereken ChatGPT gibi yapay zeka uygulamalarının çalışma prensipleri.

Bu konuda ipucunu yine ChatGPT'nin kendisinden alıyoruz. ChatGPT, ABC Politik'e verdiği cevabın sonuna, “Senaryo tabanlı bir analiz (örneğin diplomatik, askeri, istihbarat seçenekleri) veya farklı siyasi bakış açılarından perspektifler istiyorsanız, daha da genişletebilirim” notunu düşüyor.

ABC Politik olarak biz de bu notun peşine düştük ve ChatGPT'den konuyu sosyalist bakış açısıyla değerlendirmesini istedik.

ChatGPT, bu talebe öncelikle sosyalist bakış açısının temel perspektiflerini sayarak başladı. ChatGPT İran'daki durumu “Emperyalist çifte standartlara karşı bir tepki olarak nükleer arayış” olarak nitelendirdi.

ChatGPT'nin “sosyalist bakış açısıyla” verdiği cevap da şu şekilde:

“İran'ın nükleer silah elde etmesi olasılığını sosyalist bakış açısıyla değerlendirmek için öncelikle bu perspektifin temel yaklaşımlarına dayanmak gerekir:

*Emperyalizme ve küresel eşitsizliklere karşı çıkış,

*Ulusal egemenliğin savunulması,

*Silahlanma yarışı ve militarizme karşı duruş,

*Halkların kardeşliği ve barıştan yana tavır,

*Sınıf temelli analiz.

Bu çerçevede meseleye şöyle yaklaşılabilir:

1. Emperyalist Çifte Standartlara Karşı Bir Tepki Olarak Nükleer Arayış

Sosyalist bir bakış açısı, dünya genelindeki nükleer silahların çoğunun ABD, Fransa, İngiltere gibi emperyalist güçlerin elinde bulunmasına dikkat çeker. Bu ülkeler hem nükleer silah sahibidir, hem de başka ülkelerin buna sahip olmasını engellemeye çalışmaktadır.

İran'ın nükleer silah geliştirme çabaları, bu çifte standarda bir tepki olarak değerlendirilebilir:

“Neden İsrail’in, ABD’nin veya Fransa’nın nükleer silahı olabilirken, İran’ın olamaz?”

Bu düşünce, nükleer silahlanmayı savunmaz, ama anti-emperyalist bir perspektiften emperyal güçlerin belirlediği kurallara eleştiri getirir.

2. Nükleer Silahlar Barışın Değil, Tahribatın Teminatıdır

Sosyalist ilkelere göre, nükleer silahların meşrulaştırılması hiçbir şekilde kabul edilemez. İran dahil hiçbir ülkenin bu silahlara sahip olması barışa katkı sağlamaz.

Nükleer silahlar, dünya halklarının güvenliği için değil, devletlerin kendi iktidarını sürdürme ve caydırıcılık aracı olarak kullanılır.

İran’ın nükleer silah geliştirmesi, bölgede bir silahlanma yarışı başlatabilir; Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkeleri de aynı yola itebilir. Bu durum, bölgedeki işçi sınıfı ve halklar için büyük bir tehdit oluşturur.

3. İran Rejimi: Anti-emperyalist mi, Yoksa Otoriter mi?

Bazı sosyalist analizlerde İran, ABD’ye karşı duruşu nedeniyle “anti-emperyalist” olarak görülse de, bu rejimin teokratik, otoriter ve halk karşıtı yönleri de sert biçimde eleştirilir.

İran’daki rejim, işçi sınıfı üzerinde baskı kuran, kadınların ve muhaliflerin haklarını sistematik olarak ihlal eden bir yapıdır. Bu nedenle, nükleer silahın bu rejimin eline geçmesi, sadece dış politikada değil, iç politikada da daha fazla baskı ve kontrol anlamına gelecektir.

Her İnsan Bir Metin
Her İnsan Bir Metin
İçeriği Görüntüle

4. Barışın Gerçek Teminatı: Halkların Dayanışması ve Silahsızlanma

Sosyalist bakış açısına göre, barış ancak halkların dayanışması ve küresel silahsızlanma ile mümkündür. İran, ABD ya da başka bir ülkenin nükleer silahlanması dünya halklarına güvenlik değil, tehdit getirir.

Bölgedeki halkların çıkarı, devletlerin silahlanmasında değil, silahsızlanma ve eşit ilişkiler kurmasında yatar. Bu nedenle hem İran’ın nükleer silah geliştirmesi hem de ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığı aynı derecede tehlikeli görülür.

SONUÇ:

Sosyalist bir perspektifle bakıldığında:

*İran'ın nükleer silah elde etmesi meşru bir savunma değil, halklar açısından yeni tehditlerin ortaya çıkmasıdır.

*Ancak bu tehdidin kaynağı sadece İran değil; ABD'nin ve Batı'nın çifte standartlı ve militarist politikalarıdır.

*Sorunun çözümü nükleer denge kurmakta değil, tüm tarafların silahsızlanması, halkların egemenliği ve bölgesel barışın inşa edilmesindedir.”

Yapay zeka uygulamaları, -çok kabaca tarif etmek gerekirse- arama motorlarında yer etmiş popüler içeriklerin hızla taranıp sentezlenmesine dayalı bir çalışma sistemine sahip oldukları için ChatGPT'nin verdiği “sosyalist bakış açısı” sonuçlarına yönelik politik/ideolojik tartışmaya girmiyoruz.

Burada dikkat edilmesi gereken yapay zeka uygulamalarının “her şeyin doğrusunu bilen üst akıl” değil, “ne istersen onu vermeye” dayalı müşterisini memnun etmeye çalışan bir şirket olduğu.

Küresel sömürgecilerin(emperyalistlerin) ve savaş sanayisinin “yapay” propagandalarına karşı dikkatli olmak gerekiyor...