Analiz

Apolitik ya da Asosyal değiller: Z Kuşağına Kızmak Kolay, Anlamak Zor

Z kuşağı üniversiteye yeni başladığında, birçok araştırmacı ve sosyolog onları “apolitik”, “asosyal” ve “bencil” olarak tanımlıyordu.

Profesyonel kariyerime nokta koyduktan sonra, bilgi ve deneyimlerimi gençlerle paylaşmak amacıyla çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak ders vermeye başladım. Bu dönem, Y kuşağının sonlarıyla Z kuşağının üniversiteye adım attığı yıllara denk geldi. Dolayısıyla her iki kuşağı da yakından tanıma ve gözlemleme şansım oldu.

Z kuşağı üniversiteye yeni başladığında, birçok araştırmacı ve sosyolog onları “apolitik”, “asosyal” ve “bencil” olarak tanımlıyordu. Oysa ben bu tanımlamalara şiddetle karşı çıkıyordum. Dijital dönüşümün ruhunu anlayamayanlar, bu kuşağı da anlayamazdı. Bu konudaki düşüncelerimi 2024 Mart ayında yayımlanan Teknoloji ve Gelecek adlı kitabımda detaylıca anlattım.

Şimdi, o kitaptan alıntılarla kuşakları ve özellikle Z kuşağını biraz daha yakından tanıyalım. Türk Dil Kurumu, “kuşak” kelimesini şöyle tanımlıyor:

“Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla benzer sıkıntıları ve kaderi paylaşmış, benzer sorumluluklar üstlenmiş kişilerin topluluğu.”

Ancak sosyolojik açıdan baktığımızda, bu tanıma; ortak sosyal, siyasal ve ekonomik olayların kuşaklar üzerindeki etkisini, ortak değer, inanç, beklenti ve davranış biçimlerini de eklememiz gerekir

Araştırmacılar kuşakların başlangıç ve bitiş yılları konusunda tam bir uzlaşıya varamasa da bu yazıda genel kabul görmüş tarih aralıklarını kullanacağım. Genellikle 1925 sonrası doğan “Sessiz Kuşak” başlangıç noktası kabul edilir. Öncesindeki “Büyük Nesil”, “Kayıp Nesil” gibi gruplar araştırmalarda pek yer bulmaz.

Unutmamak gerekir ki kuşaklar kesin sınırlarla birbirinden ayrılmazlar. Her kuşak, bir öncekinden aldığı değerleri taşır, bir sonrakine de kendi izlerini bırakır.

Konu Z kuşağı olduğu için diğer kuşaklara burada yer vermeyeceğim. Merak edenler, T24’teki yazılarımı veya kitabımı inceleyebilirler.

ASOSYAL DEĞİLLER

Z kuşağı, teknolojinin içinde doğmuş ve teknolojiyle büyümüş bir kuşaktır. Teknolojiye en hızlı uyum sağlayan nesildir. Dikkat süreleri kısa olsa da aynı anda birçok işi yapabilme becerileri oldukça gelişmiştir. El-göz-kulak uyumu gibi motor becerilerde tarihin en yüksek düzeyindedirler.

Onları “asosyal” olarak nitelendiren eski kuşaklar, sosyalleşmeyi yüz yüze ilişkilere dayandırıyordu. Arkadaşlık, misafirlik, sinema ve tiyatro gibi etkinliklerle tanımlanıyordu.

Z kuşağı ise internet üzerinden sosyalleşmeyi tercih ediyor. Sosyal medyada oldukça aktifler. Hemen her anlarını paylaşmaktan çekinmiyorlar.

Aslında önceki kuşaklara göre çok daha sosyaller. Sadece bu sosyallik, fiziksel değil dijital ortamda gerçekleşiyor. Dünyanın her yerinden arkadaşlar edinebiliyor, günün her saatinde iletişim kurabiliyorlar.

KÜLTÜRSÜZ DEĞİLLER

Z kuşağı, sinema, tiyatro ve konser gibi kültürel etkinlikleri çevrim içi takip etmeyi tercih ediyor. Bu yüzden ellerinde bilet yerine tablet var. Ancak bu, ilgisiz oldukları anlamına gelmiyor. Sadece alışkanlıkları ve araçları farklı.

Ellerinde kitap görülmediği için okumadıkları sanılıyor. Oysa dijital araçlar sayesinde, önceki kuşaklara göre daha fazla okuduklarını söyleyebiliriz.

EĞİTİM DÜZEYLERİ ÇOK YÜKSEK

Z kuşağı, yabancı dile en yatkın kuşaktır. Vakitlerinin büyük kısmını internette geçirdikleri için yabancı dil öğrenme gereksinimi doğuyor. Üstelik bunu çoğu zaman kendi çabalarıyla başarıyorlar. Yakın gelecekte bu kuşağın önemli bir bölümü en az iki dil bilen bireyler olacak.

Küresel gelişmeleri yakından takip ediyor, Türkiye’deki eğitim sisteminin yetersizliğini fark ediyorlar. Bu nedenle, üniversitelerde öğretilmeyen bilgileri çevrim içi eğitim ve sertifika programlarıyla tamamlıyorlar.

APOLİTİK DEĞİLLER, ÖZGÜRLÜKLERİNE DÜŞKÜNLER

Bencil oldukları düşüncesi yanlış. Dijital dünyanın sunduğu imkânlarla yaşamlarını kendileri planlamak istiyorlar.

Geleneksel medya yerine, YouTube, Netflix, Instagram, Twitter gibi platformlardan bilgi edinip eğleniyorlar. Kendi seçtikleri zamanda, kendi içeriklerini izlemeyi tercih ediyorlar.

Haftanın beş günü düzenli işe gitme fikrine sıcak bakmıyorlar. Önemli olan verilen işi zamanında teslim etmek. Bunu yaparken de çalışma saatlerinin kendilerine bırakılmasını istiyorlar. Çünkü böyle daha verimli olduklarına inanıyorlar.

Kitabımda bu durumu şöyle özetlemiştim:

“Bu kuşağın bireysel özgürlük alanlarını kısıtlamak, onların öfkesini sonsuza dek kazanmak demektir.”

TOPLUMSAL PROTESTOLARDA Z KUŞAĞI

Gezi olaylarında nasıl Y kuşağı sesini yükselttiyse, bugün aynı tepkiyi Z kuşağı veriyor. Çünkü bireysel özgürlüklerinin tehdit altında olduğunu düşünüyorlar.

19 Mart sonrası yaşanan olaylarda, internet ve sosyal medya uygulamalarına müdahale edilmemiş olsaydı, tepkiler bu kadar yaygın ve sürekli olmayabilirdi. Çünkü dijital dünya, onların “özgürlük alanı”dır.

Aynı zamanda ülkedeki adaletsizlik ve hukuksuzlukların kendi geleceklerini tehdit ettiğine inanıyorlar. “En iyi okulları bitirsek de bir ev ya da araba sahibi olamayacağız” endişesiyle büyüyorlar. Bu da onları protestoya yöneltiyor.

Protestolar boyunca en sık dile getirilen slogan olan “Hak, hukuk, adalet” tam da bu nedenle çok anlamlı.

Z kuşağı, yaratıcılığı en yüksek kuşaktır. Protestolarda kullandıkları pankartlar, mizah anlayışları, hatta kostümleri bile bunu gösteriyor. Kimi Pikachu kılığına giriyor, kimi Mevlevî dervişi oluyor. Kimisi polis araçlarının önünde dans ediyor, kimisi birdirbir oynuyor. Mizahın etkili bir iletişim biçimi olduğunun farkındalar ve bunu çok iyi kullanıyorlar.

SON SÖZ

Anlattığım tüm bu özellikler; siyasi görüş, din, dil veya etnik köken fark etmeksizin Z kuşağının geneline aittir.

İktidar, bu gençlerle diyalog kurmadan, onları dinlemeden ve anlamaya çalışmadan sadece baskıyla evlerine gönderebileceğini sanıyor. Bu ciddi bir yanılgıdır. Polis şiddeti ve gözaltılar arttıkça, iktidarla gençler arasındaki kopuş daha da derinleşiyor.

Uzlaşma yerine baskının tercih edilmesi, gençlerin gelecek kaygısını artırıyor. Bu nedenle seslerini duyurmak, geleceklerine sahip çıkmak istiyorlar.

İktidarın bir başka hatası ise, Z kuşağının tamamını sol eğilimli sanması. Oysa bu kuşağın içinde muhafazakâr ve mütedeyyin gençler de aynı kaygıları taşıyor. Bu gerçeği görmezden gelmeye devam eden iktidar, seçimlerde bu kuşağın büyük bir bölümünün oyunu şimdiden kaybetmiş demektir.

HAYRİ CEM KİMDİR?

Hayri Cem 14 Şubat 1959 yılında İstanbul'da doğdu. Eğitimini sırasıyla aşağıdaki okullarda sürdü: Namık Kemal İlkokulu, Darüşşafaka Lisesi, Şişli Lisesi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler fakültesi (lisans), İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi (Yüksek Lisans).

1984 yılında Türkiye'nin ilk piyasa araştırma şirketlerinden olan Bileşim International Araştırma Şirketini kurdu. 1989 yılında Türkiye'nin ilk elektronik TV İzleyici Ölçüm Araştırmalarını yapan AGB Anadolu'yu kurdu. 2000 yılında Bileşim Medya şirketini kurdu. Zaman içerisinde hisselerini AGB, Nielsen ve GfK şirketlerine sattı. 2007-2015 yılları arasında uluslararası Nielsen araştırma şirketinin Gelişmekte Olan Ülkeler CEO'su oldu.

Emekli olduktan sonra Anadolu Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesinde Medya Planlama, Araştırma Yöntemleri ve Dijital Dönüşüm dersleri vermektedir.

*Bu yazı 6 Nisan 2025 tarihinde T24'te yayınlanmıştır