Analiz

HABER ANALİZ | Yılmaz Tunç’un eleştirisine TÜSİAD arşivi yanıt verdi

Yılmaz Tunç’un kendilerine destek vermemekle eleştirdiği uğraklarda TÜSİAD’ın AKP’ye destek olduğu ortaya çıktı.

SONER BAHADIR

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin(TÜSİAD) 13 Şubat 2025 tarihli Genel Kurulu’nda iktidara yönelik eleştiriler nedeniyle başlatılan soruşturmada 19 Şubat 2025 tarihinde Yönetim Kurulu(YK) Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi(YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras’ın polis nezaretinde ifadeye götürülmeleri hakkında açıklamalarda bulundu. Yılmaz Tunç, TÜSİAD’ın eleştirilerine karşı çıkarak, 3 tane hakaret soruşturması nedeniyle hukuk devleti ve hukuk güvenliğinin olmadığını söylemenin insafsızlık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve millete hakaret olduğunu savundu.

HUKUK MÜCADELESİNDE ENGELLENDİK”

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde Türkiye’nin daha yüksek standartlı hukuk devleti ilkesinin güçlendirildiğini iddia eden Tunç, bu mücadeleyi yaparken de engellemelerle karşılaştıklarını öne sürdü.

Yılmaz Tunç, dönemin Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 tarihinde yayınladığı bildiri, 2008 yılında Anayasa Mahkemesi’ne yapılan AKP’ye kapatma davası başvurusu, 2013 yılında meydana gelen Gezi Direnişi, 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk ve rüşvet soruşturması ve 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimlerini örnek vererek, “Bu ülkede demokrasiye, millet iradesine sahip çıkma noktasında bir şey söylediler mi?” diye sordu.

27 NİSAN E-MUHTIRASI: DEMOKRATİK TEAMÜLLERE UYGUN DEĞİL

Tunç’un bahsettiği ilk olay kamuoyunda “27 Nisan E-Muhtırası” olarak bilinen dönemin Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 tarihinde saat 23.20’de yayınladığı basın açıklaması.

Söz konusu açıklamada bir kısım çevrelerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başta laiklik olmak üzere temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çabalarının son dönemde arttığını tespit ettiklerini ve uygun ortamlarda ilgili makamların dikkatine sundukları belirtildi. Bu faaliyetlere girişenlerin devlete açık bir şekilde meydan okuduklarını ve bunu din kisvesi arkasına saklayarak asıl amaçlarını gizlemeye çalıştıkları değerlendirmesine yer verilen açıklamada, özellikle kadınların ve çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılmasının Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşıdığı görüşüne yer verildi.

Dönemim TÜSİAD YK Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, bu açıklama sonrası AKP’nin toplumda git gide artan ve TÜSİAD’ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almadığı değerlendirmesinde bulunduktan sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasıyla yaratılan fiili durumun demokratik teamüllere uygun olmadığını vurgulayarak genel seçim çağrısı yapmıştı.

AKP’YE KAPATMA DAVASI: KABUL EDİLEMEZ

Yılmaz Tunç’un bahsettiği ikinci olay olan AKP’ye kapatma davası ise 2008 yılında açıldı.

Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” suçlamasıyla AKP aleyhinde iddianame hazırladı. 14 Mart 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne(AYM) sunulan iddianamede dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere 71 AKP’li siyasetçi hakkında 5 yıl siyaset yasağı talep edildi. 31 Mart 2008 tarihinde iddianameyi kabul eden ve 16 Haziran 2008 tarihinde AKP’nin savunmasını dinleyen AYM’nin 6 üyesi kapatma lehine, 5 üye ise kapatma aleyhine oy kullandı. Kapatma kararı için en az 7 üyenin oyu gerektiği için AKP için kapatma kararı verilmedi fakat 11 üyenin 10’unun oyuyla Hazine yardımının bir bölümünün kesilmesine karar verildi.

Dönemin TÜSİAD yönetimi ise 17 Mart 2008 tarihinde siyasi partiler, “demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru” olarak nitelenirken seçmenden aldıkları oyun düzeyi ne olursa olsun kapatılma ile karşılaşmalarının bir asra yakın çoğulcu parlamenter rejim deneyimi olan Türk demokrasisi açısından kabul edilemez olduğu yönünde açıklama yayınladı.

GEZİ DİRENİŞİ: TÜM TARAFLARI İSTİŞAREYE DAVET EDİYORUZ

Tunç’un dile getirdiği Gezi Direnişi ise 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Beyoğlu’ndaki Taksim Meydanı’na yönelik yayalaştırma projesine ve ve 31 Mart 1909 tarihinde “Şeriat isteriz” sloganlarıyla başlatılan gerici ayaklanmanın merkezi konumundaki Topçu Kışlası’nın dikilmek istenmesine karşı başlayan ve tüm Türkiye’de demokrasi ve adalet talebine dönüşen sivil halk hareketidir.

O dönem TÜSİAD’dan 1 Haziran 2013 tarihinde yapılan açıklamada 8 eylemcinin polis müdahalesiyle hayatını kaybettiği gösterilerde polisin olağanüstü orantısız güç kullandığı ve hoşgörüsüz müdahalede bulunduğu değerlendirmesine yer verilerek bu durumun kamu vicdanını yaraladığı ve toplumsak uzlaşma arayışında moral bozucu olduğu belirtilmişti. TÜSİAD, o dönemde tüm kamu idarecilerini ve tüm tarafları güce ve şiddet başvurmadan, istismarı engelleyen, yatıştırıcı bir söylem, sorumluluk ve şeffaflık içinde istişareye davet etti.

17-25 ARALIK: TÜRKİYE İTİBAR KAYBETMİŞTİR

Yılmaz Tunç’un gündeme getirdiği bir diğer olay 17-25 Aralık 2013 tarihileri arasında başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması. Bu soruşturma sonrası dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, dönemim İçişleri Bakanı Muammer Güler, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan görevlerinden istifa etmiş ve soruşturma kapatılmıştı.

Dönemin TÜSİAD YK Başkanı Haluk Dinçer ise 4 Eylül 2014 tarihinde yaptığı açıklamada Gezi Direnişiyle başlayıp 17-25 Aralık soruşturmalarıyla devam eden dönemde yargıya müdahaleler, tutuklamalar ve seçim sürecindeki gergin ortam nedeniyle Türkiye’nin 15 aylık bir süreyi kaybettiğini ve yurt dışında ciddi bir itibar kaybı yaşadığı değerlendirmesinde bulundu.

Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014 tarihli Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni kazanmasından sonraki konuşmasında “Geçmişi unutalım, geleceğe bakalım” diyerek elini uzattığını ifade eden Haluk Dinçer, Erdoğan’a bu sözlerinden dolayı teşekkür etti ve “Bu el havada kalmamalı diye düşünüyoruz” dedi.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ: İNSANLIK DIŞI GİRİŞİM

Tunç’un bahsettiği son olay ise 15 Temmuz 2016 tarihinde AKP’nin devlette kadrolaşmasına izin verdiği Fethullahçı Terör Örgütü’nün(FETÖ) Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) içindeki unsurlarının giriştiği darbe girişimi. Darbe Girişimi, TSK içerisindeki yurtsever unsurların direnişi sonucu bastırıldı.

Dönemin TÜSİAD YK Başkanı Cansen Başaran-Symes, darbe girişimini “insanlık dışı girişim” olarak niteledi tüm kurumların, kesimlerin ve devlet yöneticilerinin ülkelerine ve demokrasiye sahip çıktığını söyledi.

ANADOLU AJANSI TÜSİAD’IN ABD ZİYARETİNİ DUYURDU

Anadolu Ajansı’nda ise 19 Ekim 2016 tarihinde, “TÜSİAD FETÖ'nün darbe girişimini ABD'de anlatacak” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde, Cansen Başaran-Symes başkanlığındaki heyetin ABD’ye giderek darbe girişiminde FETÖ’nün rolünü anlatacağı belirtildi.

HER ZAMAN AKP’NİN YANINDA

Yılmaz Tunç her ne kadar “Bu ülkede demokrasiye, millet iradesine sahip çıkma noktasında bir şey söylediler mi?” diye sorsa da TÜSİAD’ın söz konusu kritik süreçlerde ya doğrudan AKP’nin yanında yer aldığı ya da tarafsız kaldığı görülüyor.

YANARDAĞ: YA HAFIZASI ZAYIF YA GERÇEĞİ SÖYLEMEKTEN KAÇINIYOR

ABC POLİTİK ve TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ da hafta içi her akşam Gazeteci Yazar Prof. Dr. Emre Kongar ile birlikte gündemdeki gelişmeleri değerlendirdikleri “18 Dakika” isimli programda Tunç'un sözlerindeki bu çelişkiye vurgu yaptı.

Merdan Yanardağ, “Yılmaz Tunç'un ya hafızası iyi değil ya bize gerçeği söylemekten kaçınıyor ve olgu yerine algılarla toplumu yönetmeye alışkın bir siyaset geleneğinin içinde bulunuyor. Başka bir izahatı yok” ifadelerini kullandı.