“Alevilerden kendilerine dair açık bir kavramı yoktur. Zaten bu konuda kimse Alevilere bir şey de sormuyor.”
Bugün herkes bir Alevi’sinin olmasını istiyor. Aleviler “kıymetleniyor”! Oysa daha düne kadar meydanlarda yuhalanıyordu. Herkes kendi Alevi’sini yaratırken, bunu gerekirse, Dr. Merdan Yanardağ örneğinde olduğu gibi, kamusal alanda etkin ve etkili olan ve “işine gelmeyen” Alevi’yi itibarsızlaştırma pahasına yapıyor. Bu doğal olarak Aleviliğin ne olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Bugün 21. yüzyılda Alevilik nedir?
Siyasal islamcı, kendisine “Müslüman” Alevisini yaratıyor ve Aleviliğin dünyevi dünya görüşünü sessizce hasır altı etmeye çalışıyor. Milliyetçiler, Aleviliğe karakter kazandıran hümanizmayı ve 72 millete saygıyı yok sayarak Aleviliği milliyetçi ve ırkçı bir dünya görüşüne dönüştürüyor. Bir başkası Aleviliği, yeni keşfetmiş gibi, “asıl dinimiz” ilan ediyor. Herkesin bir Alevisi var. Alevilerden başka. Alevilerin kendilerine dair açık bir kavramı yoktur. Zaten bu konuda kimse Alevilere bir şey de sormuyor. Herkes kendince ihtiyaç duyduğu Alevisini yaratıyor. Sömürgeci Avrupalıların her birinin kendi stereotip “Afrikalısı” olduğu gibi.
Ama hatırlatalım: Alevilik, İslam dışında bir yerdedir. Kendisine nitelik kazandıran tüm belirleyici öğeleri tersine çevirmeden Müslümanlaştırılamaz. Alevilikten “siyasal Alevilik” diye bir ucubeyi hiç kimse yaratamaz. Alevilik, hiçbir şekilde milliyetçi-ırkçı bir anlayışının ürünü değildir. Araçsallaştırılamaz. Alevilik, bir inançtır, çoğulcudur, ama “din” değildir. Tek tipleştitip, muhafazakarlaştırılamaz.
Alevilik, Yunus’un elinden çıkıp bize geldiği üzere öncelikle eskiçağ felsefesinden, kadim dünya kültürlerinden beslenen bütünlüklü bir felsefi dünya görüşüne sahiptir. Seküler, yani dünyevi ve halkçı bir inançtır. Bu bakımdan çoğulcudur. Bir ahlak öğretisidir. Alevilik bir yaşam tarzı, hoşgörü ve farklı olana saygıyı talep eden bir kültürdür.
Her şeyden Thomas Hobbes gibi dünyada en kutsal şeydir can demeden Alevi olunamaz. Aleviliğin en yüce değeridir can. Eğer Alevinin bir kutsalı varsa o da candır.
Descartes gibi, “düşünüyorum” demeden Alevi olunamaz. Hegel gibi, “biliyorum” demeden inanmak mümkün değildir. Alevilikte inanç bilgi temellidir, tersi değil. Bu nedenle Locke gibi baştan inancımda yanılıyor olabilirim demeden Alevi olunamaz. Bu nedenle hiçbir Alevi inancını bir başkasına empoze etmez. İnancını boynuna birbtabrla gibi asıl ortalığı velveleye vermez. Kant gibi, davranışlarımıza herkes için geçerli olabileceğini düşündüğümüz bir ilkeyi temel edinmeden Alevi olunamaz.
Marx gibi, mülkiyetinizi ortaklaştırmadan, Şeyh Bedreddin gibi yarın yanağından gayrı her şeyini herkes ile paylaşmaya hazır olmadan Alevi olunmaz. İnsan ve kadın düşmanlığından geçilmeyen dünyamızda Alevilik cinsiyetçi ayrımcılığın kesinlikle karşısındadır.
Alevilik bugün modern felsefeyle, toplumsal gerçekçilikle her bakımdan özdeşleşmiş, insanlık kültürü ile buluşmuştur. Deyişleriyle insanlığın düşün kültürünün ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Dar kapılara sığdırılamaz, Alevilik evrenseldir. Haksızlığa, zulme ve zalime karşı, dostun, dürüstün, mağdur ve mazlumun yanında olan bir ilkedir Alevilik.
Buyurun, şimdi kendi alevinizi yaratmaya yeltenebilirsiniz. Bakalım kim neye benzeyecek.