“İşte bu Falaşaların Etiyopya’da yaşanan iç savaş esnasında yaşamları tehlikede olduğu için İsrail tarafından ülkeye kaçırılma kararı alınır.”

İsrail, İngilizlerin Filistin’den çıkma günü Şabat’a denk geldiği için bir gün önce alelacele kurulur. Hala Knesset’te resmi olan Herzl. davası için büyük mücadele vermiş ama devletinin kurulduğunu göremeden vefat etmişti. Yerine konseyin başına geçen Haim Waizman cumhurbaşkanı ve devletin kurulmasında mücadelenin baş aktörü Filistin'de ismini Ben Gurion yani aslanın oğlu yapan 1344 numaralı İstanbul Hukuk öğrencisi David Grün Efendi başbakan olmuştu. 1900’lerin başından itibaren çeşitli örgütler, sonrasında ise bayrağı devralan savunma anlamanı gelen Haganah sistematik bir şekilde Yahudileri Filistin’e yerleştirdi. Begin’in daha sonra lideri olacağı örgüt anlamına gelen İrgun revizyonist bir hareket olarak Haganah ile sürekli çatışma halindeydi. Jabotinsky’in sağcı örgütlenmeleri organize etmesi de bir zorluk yarattı Haganah’a.

BİR TECRÜBE OLARAK SİYON KATIR BİRLİĞİ

Çanakkale’de bize karşı savaşan İngilizlerin yanında Siyon Katır Birliği’nin varlığı “Zion Mule Corps” Yahudiler için o dönem –gerçi her zaman için geçerlidir bu- hem kendilerine karşı olan İngiliz kamuoyuna sempati yaratmak, hem de bir askeri pratik yapmak için iyi bir fırsattı. Jabotinsky anılarında (1) kendisinin bu fikre sıcak bakmadığını ama hata ettiğini söyler. Başlarında İngiliz komutan Patterson olmak üzere cepheye sürülen birlik, antisemitic kamuoyundan büyük tepki geleceği düşünüldüğü için silahsızdı. Peki o zaman ne yapacaklardı. Bir çeşit orduya iaşe ve sair geri destek işlerle görevlendirildiler. Onlar için bu durum şimdilik kaydıyla yeterliydi aslında.

DEVLETİ YARATAN AŞKENAZLAR VE GİDEREK BÜYÜYEN İSRAİL

Filistin’e başlangıçta çoğunlukla, Yidişce konuşan Orta Avrupa Yahudileri Aşkenazlar geliyordu. Zaten hareketin esas ivmesini yaratan Aşkenazlar genel olarak sol diyeceğimiz bir kültürden besleniyordu. İspanya-Portekiz bölgesinden gelen Sefarat Yahudileri de mücadeleye bir güç katıyordu. Ancak gerek Haganah gerekse de İrgun Aşkenaz ağırlıklıydı.

İsrail bu örgüt önderliğinde kurulduğunda Haganah resmi devlet olduktan sonra çeşitli defalar Arap devletleriyle savaşlara girdi. Altı gün savaşlarını kazanmalarında en büyük katkı, kuşkusuz ki Suriye devletinin içine kadar yerleştirdikleri Eli Cohen’in (2) verdiği istihbarattı. Bu savaşın kazanılmasında 1966'da kullandığı Irak Hava Kuvvetleri'ne ait MiG-21 savaş uçağıyla İsrail'e kaçan Süryani asıllı Iraklı savaş pilotu Münir Redfa’nın da (3) çok önemli bir faydası olmuştu. Redfa Süryani olduğu için yükselemediğini düşünerek orduya küsmüş bunu değerlendiren Mossad onu angaje etmişti. Çalınan uçakla İsrailli pilotlar uzun süre eğitim uçuşu yaparak MiG’in avantaj ve kusurlarını not ettiler. Böylece kusur olarak gördükleri yönlerden saldırılar yaparak savaşı kazandılar.

Diğer savaşlarda da üstünlüklerini yine bu meşhur istihbaratları sayesinde kazandılar. 73 savaşında casusları -tahayyül bile edemeyecekleri bir yerden Mısır’dan, hem de azılı düşmanları- Nasır’ın damadı Eşref Mervan’dı. (4) Mervan Nasır’ın ölümünün ardından Enver Sedat’a yanaşmış onun yakın adamlarından olmuş bakanlığa kadar yükselmişti. Ancak yıllar sonra olayda kusuru olduğu iddia edilen Eli Zeira’nın açıklamasından sonra eski Ramsad (5) Zvi Zamir ile birbirlerini suçlamaları ve davalık olmaları nedeniyle olay ortaya çıktı. (6) Mervan kısa bir süre sonra şüpheli bir şekilde intihar (?) etti.

MİZRAHİLER

Ortadoğu’da bir de “Mizrahi” denilen yerleşik Yahudiler vardı. Bunlar Arap adetlerinde oldukları için kendilerini daha soylu hisseden Aşkenazlar tarafından küçümseniyorlardı. Buradaki yerleşik Yahudiler nereden çıktı diye düşünebilirsiniz elbet. Ama mesela Hz. Muhammed ve diğer Müslümanlar, sonradan medeni olduğu için “Medine” dedikleri Yesrib’e hicret ettiklerinde buradaki Evs, Hazrec ve Beni Kurayza ve sair kabileler Yahudiydi. Bunlar büyük bir ihtimalle Asurluların yok ettiği İsrail krallığının kayıp on kabilesiyle bağlantılıydılar. He bir de tarihimiz açısından bir ek yapayım. Osmanlı belgelerinde Barzani ailesinin de Yahudi olduğu söylenir. Eğer öyleyse onların da kayıp kabilelerden olduğu mümkündür elbet. Aldıkları desteğe bakılırsa durum meşkuk görüldüğü gibi. İki kabile Bünyamin ve Yahuda'nın olduğu Yahuda devletiyse sonra Babilliler tarafından yok edilince meşhur "Babil Sürgünü" başladı. Ezra önderliğinde bir kaç yıl sonra kutsal topraklarına döndüklerinde ellerinde yepyeni bir anlatı vardı. Bunu bir dedektif inceliğiyle yazılan metin analizi şaheseri Friedman'ın kitabında takip etmek ayrı bir keyif elbet, geçiyorum (7).

Bu yazıda konu olmadığı için Guş Emunim -emun’dan anlaşılacağı gibi imanlılar müminler yani- ve Naturei Karta gibi aşırı dinci veya başka siyasi gruplara girmiyorum.

SAMİRİLER

Bir diğer büyük grup Samirilerdi. Bunlar Asur sürgünü sonrası on kabilenin kovulduğu yerlere yerleştirilen halklardan biriydi. Rivayete göre Samiriler buraya yerleştikten sonra büyük kıtlıklar görür. Kahinler bu uğursuzluğun sebebinin geldikleri yerin Tanrıları olduğunu söylerler. Onlar da çözümü İsrail’in tanrılarına inanmakta bulurlar. Samirilerin Yahudi tarihi açısından başka bir önemi daha vardır. Şu an biz Tora’yı tek biliriz ama aslında bunların elindekiyle birlikte iki tora vardır. Tora diyorum çünkü onunda dahil olduğu kutsal kitabın tamamına Tanah diyorlar. “T” Tora, “N” Arapçaya Nebi olarak geçen Neviim yani peygamberler, “H” –sonda k harfi yazılmadığı için H’ye dönüyor- Ketuvim Arapçaya geçtiği şekilde kitabın da iştikaki olan ketebe yani yazılar. İşte bu Samiriler tıpkı Karaimler gibi -Arapçaya geçtiği şekliyle Karaa okudu, ikra’dan hatırlayacaksınız yani oku- okuyanlar-okuyucular sadece bu Tora kısmını kabul ediyorlardı. Samirileri yani Şimronim -im ve ot İbranice eril ve dişil çoğul ekleri- göre s-m-r konsonantlarında görüldüğü gibi kökenlerini Sümer’e bağlayanlar da vardı. Bir ayrılık da Kudüs yerine şimdiki adı Nablus olan Şekem’i ve buradaki Gerizim dağını kutsal kabul etmelerinden kaynaklanır. Yukarıda iki Tora demiştim oraya eklemeyle, Samirilerin elindeki Tora ile İbranilerin masoretik Tora’sı arasında altı bin kadar farklılık olduğu yazılmıştır. Bu metni bazı Hristiyanların kabul ettiğini ama çoğunluğun -yine din alimlerinin İbranice bilmeyen Yahudilere kitabı okutmak için dönemin ilim dili Yunancaya çevirenlerin sayısına binaen yetmişler denen- Septuaqinta'yı kabul ettiklerini söyleyerek devam edeyim.

FALAŞALAR

Nihayet filme konu olan Etiyopya Yahudileri olarak bilinen Falaşalara geldim. Bu halkın tarihi de Hz. Süleyman ve Saba melikesine kadar gitmektedir. Tora’da değil ama ya Neviim ya da Ketuvim bölümünde yazdığına göre Hz. Süleyman düşmanları tarafından yanına gönderilen Saba melikesi arasında zaman içinde bir yakınlaşma olması neticesi birlikte olurlar. Hz. Süleyman onunla evlenmek ister ama melike gördüğü rüya neticesi Etiyopya’ya gitmesi Süleyman’ın dinini orada yayması gerektiğini söyler. Hz. Süleyman ondan olacak çocuğunun tanınması için melikeye bir yüzük verir. Bu şekilde Saba halkı da Museviliğe geçer.

Falaşalar İbranice bilmezlerdi Etiyopya'dayken, ibadet dilleri Ge'ez'dir. Mişna ve Talmud gibi daha çok Halaha'ya dayanan kitaplardan uzaktırlar. Hanuka ve Purim vb. gibi bayramlar sonradan ortaya çıktığı için kabul edilmez. Kirli oldukları için Yahudi olmayanlarla temastan uzak dururlar. Yine kirli olduğunu düşündükleri için kadın regl döneminde 7 gün aileden uzak bir yerde tutulur. Doğan çocuk erkekse kırk kızsa seksen gün ayrı bir yerde yaşar. Öldüklerinde erkek sağa kadın sola yatırılarak gömülür.

İşte bu Falaşaların Etiyopya’da yaşanan iç savaş esnasında yaşamları tehlikede olduğu için İsrail tarafından ülkeye kaçırılma kararı alınır. Aslında böyle söylense de yeni kurulan devletin hala bir nüfus sorunu vardır. Ama ne olursa olsun büyük bir harekâta girişirler. Operasyon kararı alındığında Ramsad İzhak Hofi iken sonrasında Naum Admoni olur. 80’ler boyunca çeşitli defalar kaçırma operasyonlarını işte bu işi yapmak için kiraladıkları “Red Sea Diving Resort” otelde organize ederler. Harekatların adı da tarihlerinden seçilerek ilki "Operation Moses" ve "Operation Joshua" sonrasındakiyse "Operation Salamon" olmuştur.

Kaçırılan Falaşalar nispeten sorunlu bölgelere yerleştirilmişlerdir, deyip bitirmeden önce ilk Mossad başkanı Ruven Şiloah'ın (8) İstiklal caddesinde önünden geçtiğimiz Mısır apartmanında bürosu olduğunu, İsrail'in ikinci cumhurbaşkanı Ben Zvi'nin Galatasaray lisesinde okuduğunun söylendiğini, Ben Gurion'un İstanbul üniversitesinde öğrenciyken kaldığı evin de Nevizade yakınlarında şimdi ismi değişen Topçular sokakta olduğunu ekleyeyim.

DİPNOT

  1. Wladimir Jabotinsky “Sadece Bir Emir Kipi İsrail'i Kur!” İstanbul, 2014

  2. Eli Kohen hakkında ikisi de güzel dizi ve film “The Impossible Spy” 1987 “The Spy” 2019.

  3. Münir Redfa hakkında 1988 yapımı film “Steal the Sky”.

  4. Mervan hakkında 2018 yapımı film “The Angel”

  5. RAMSAD Roş Ha Mossad. Roş yani baş, “Ha” Arapçadaki harf-i tarif olan “El” İngilizcedeki “The” yani Mossad başkanı.

  6. Uri Bar Yosef tarafından yazılan Ha Meleh “המלאך” adlı kitabının doğrudan çevrilişi olarak “The Angel” filminin senaryosu oluşturuldu. İsrail askeri istihbarat AMAN “אגף המודיעין” şefi Tümgeneral Eli Zeira Mervan’ın çift taraflı ajan olabileceğini düşünerek söylediklerine itibar etmedi. Yom Kippur’daki hatası nedeniyle Agranat komisyonunda suçlu bulunup görevinden azledildi. Mervan sonrasında Ramsad Zvi Zamir ile görüştü. Zamir Ha Maleh kitabının yazarına Mervan’ın kendilerine sadakatla casusluk yaptıklarını söyledi. General Zeira kitabının editörü Bregman'a Marwan'ın kimliğini bildirmişti. Bu durum Zvi Zamir ile arasında bir davanın konusu olmuştu. Zamir, Zeira'yı Marwan'ın kimliğini basına sızdırmakla suçladı. Zeira, Zamir'e iftira davası açtı. Dava, sonunda yargıç Theodore Or'un 25 Mart 2007'de Zeira'nın Angel'ın kimliğini yetkisiz kişilere sızdırdığına karar vermesine kadar sürdü. Karar üç ay sonra, 14 Haziran'da kamuoyuna açıklandı. 13 gün içinde Marwan öldü. https://www.theguardian.com/world/2015/sep/15/who-killed-20th-centurys-greatest-spy-ashraf-marwan

  7. Richard Elliott Friedman “Kitabı Mukaddes'i Kim Yazdı?” İstanbul, 2005

  8. Gürkan Hacır “Ma'amin Bizim Hep İnanmamızı İstediler” İstanbul Hacır’a göre Mossad’ın fikri temelleri Siloah’ın Mısır Apartmanındaki dairesinde atılmıştı.