Ulus devletin karşıtı imparatorluk olabilir. Federal devlet ulus devletin karşıtı değildir. Üniter devlet ile federal devlet birbirinin zıddı kabul edilir.
Sosyal medya paylaşımlarından bazı temel kavramların doğru kullanılmadığını ve biraz izah etme gereği olduğuna kanaat getirdim.
Öncelikle birbirinin karşıtı (ya da yerine ikame) şeyleri ve neyin neyle uyuşacağını baştan söyleyelim ve ona göre izahımızı pekiştirelim.
Ulus devletin karşıtı imparatorluk olabilir. Federal devlet ulus devletin karşıtı değildir.
Üniter devlet ile federal devlet birbirinin zıddı kabul edilir.
Önce imparatorluk çağının sonu ve ulus devleti söyleyelim.
1- Ulus (Arapçası millet) 250 yıllık bir kavramdır. Elbette toplumlar ve kültürler ezelden beri vardır. Ancak bugünkü anlamıyla modern devletin insan unsuru anlamındaki ulus Fransız Devriminin bir sonucudur.
Ulus bir kurgudur. Yani bir varsayımdır. Bu varsayıma göre bir insan topluluğu tarihin bir kesitinde ortaya çıkmış, ortak bir dil geliştirmiş, birlikte yaşamış ve kültürel değerler oluşturmuştur. İşte kendilerine ulus adı verilen bu insan topluluğu bugün birlikte yaşama iradesi, gelecekte de birlikte kültürel değerlerine sahip olarak birlikte yaşama ülküsü gösterir.
2- Fransız Devrimi, tanrının iradesine dayanarak hükmeden kralı yerle bir ederken, ona o gücü veren Tanrıyı da öldürmeyi ihmal etmedi. Hatta o dönem, din adamları ve kilise, egemen güç karşısında halkın zapturapt altına alınmasında sorumlu tutulmuş ve krala ve tanrıya açılan savaş, onun tüm kurumlarına karşı yapılmıştır. Fransanın laikçi devriminde binlerce kilise yıkılmış ve din adamı öldürülmüş, din kiliseye hapsedilmiştir.
Peki artık egemenlik tanrıya ait değil ve tanrıdan bir krala sirayet etmeyecekse kime ait olacaktır? Bir yönetime meşruiyetini verecek olan nedir? Elbette milletin iradesi.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Peki millet egemenliğini nasıl gösterecektir? İşte bugünkü seçim, referandum gibi kurumların tamamı bundan sonra icat olmuştur.
3- Dünya imparatorluk çağında iken, yani milyonlarca kilometre kareye hakim bir kral/padişahın yönetiminde onlarca ulus ve farklı diden insanlar yaşamaktaydı.
O dönemde imparatorlukların devamı için "millet sistemi" uygulaması çok olağandı. Çünkü insanların ve toplumların hayatının merkezinde din vardı. İnsanlar cemaatlerine göre ayrılır ve birbirinden kopuk geniş coğrafyalarda herkes kendi hukukunu uygulardı. O derece büyük topraklı devletlerin merkezi kanunlar ve kurumlarla yönetilmesi zaten olanaksızdı. Zaten kralın/padişahın beklentisi verginin düzgün ödenmesidir. Kim ne dili konuşmuş, neye inanmış ona ne? Bir imparatorluk ordusunun güçlü olmasına ve maliyesinin düzgün işlemesine bakar. Osmanlı'da da çok mükemmel bir vergi teşkilatı ve 18. yüzyılın ortasına kadar mükemmel bir ordu düzeni vardı. Merkeze yakın sancak ve eyaletlerin valilerini merkezden atar, ancak uzak yerleri genellikle yerel beylere bırakırdı. Merkezin kanunları müslüman topluluklara uygulanır, gayrimüslimler kendi din ve mezheplerine göre hukuka tabi olurdu. Millet sisteminin özü budur.
4- Fransa'da gelişen millet kavramı ve milliyetçilik imparatorlukların da sonu oldu. Elbette bir günde bitirmedi onları ancak peyderpey imparatorluk toprakları koparak ulus devletler kuruldu. Ulus devletin esprisi, bir ulus olduğunu iddia eden topluluğun bir imparator hakimiyetinde olmaksızın kendi öz yönetimine sahip olmasıdır.
19. yüzyılın ortalarında özellikle Avrupa coğrafyasında meydana gelen sınır değişimleri ve devrimler imparatorlukların ilk çözülmesi.
Osmanlı elbette kapitalist üretim sistemine geçemediği için yıkıldı. Dünyada yükselen milliyetçilik ile imparatorlukların yerini ulus devletin alması, ister istemez Osmanlı'nın da sonunu getirdi. Şu "dıj güj" masalları ne zaman tamamen çıkar zihinlerimizden bilmiyorum.
Asıl yıkılış milliyetçiliğin aşırı yükselişinden kaynaklı I. Dünya Savaşının sonunda oldu. Britanya dışında bütün imparatorluklar çözülerek, Avrupa ve Ortadoğu toprakları ulus devletlere kavuştu. İmparatorlukların tamamen bitişi II. Dünya Savaşı sonrası İngiltere'nin hakim olduğu topraklardan çekilmesi.
20. yüzyılın ikinci yarısında ayrıca fiili sömürgecilik sona erdi ve Afrika'da pek çok ulus devlet bağımsızılığına kavuştu.
Son imparatorluklar Yugoslavya ve SSCB'nin çözülmesi ile artık ulus devlet çağı zirvesine çıktı ve imparatorluk çağı kesinkes sona erdi.
5- Ulus devlet geçtiğimiz yüzyılın yükselen yıldızı idi. Ancak henüz ulus devletin modası geçmiş değil.
Ulus devleti zayıflattığını söyleyebileceğimiz bir model Avrupa Birliği konfederasyonu olabilir. Ancak hiçbir devlet kendi egemenliğinden vazgeçmiş ve tamamen bir üst egemene bağlanmış değil. Buna ulus devletlerarası geniş işbirliği diyebiliriz.
6- Sonuç ulus devlet imparatorlukların bitmesi ile onun yerine ikame olan bir devlet modelidir. Bu ayrımda esas olan şey toprakların büyüklüğü veya yönetiminden ziyade, devletin insan unsuruyla ilgilidir.
Ulus devlette devletin insan unsuruna "ulus" (millet) denir. Bunu yukarıda tanımladığımız için tekrar etmeyeceğim. Devlet-insan ilişkisine "vatandaşlık" denir. Milletin her bir mensubu hak ve özgürlüklere sahip bir bireydir.
İmparatorluklarda insan unsuruna "tebaa" denir. İmparatorun kulu/malıdır. Kişiler birey veya vatandaş olarak görülmez. Bir dinin, bir cemaatin parçasıdır.
7- Üniterlik veya federallik ise, devletin insan unsuru değil, daha çok toprak unsuruyla ilgili bir meseledir. Bu ayrım yönetimin nasıl organize olduğuna ilişkindir.
8- Üniter devlet, tek katmanlı hukuk sisteminin geçerli olduğu devlete denir. Merkezi otoritenin yaptığı kanunlar ve merkezi siyasetin aldığı kararlar bütün ülkede aynı şekilde uygulanması, ilden ile, bölgeden bölgeye farklılık göstermemesidir.
Yerel hizmetler ancak yerel yönetimler aracılığıyla farklılaşabilir. Örneğin Antalya ile Erzurum'un ihtiyaçları birbirinden farklıdır. Kanunlar her yerde aynı uygulanırken, yörelerin farklı ihtiyaçları yerel yönetimlerin uygulamalarıyla dengelenir. Elbette yerel yönetimler, merkezi kanunların ve merkezi yönetimin kontrolündedir. Bu yönüyle farklı uygulamalar yerel üretim ihtiyaçları, iklim ve coğrafyaya ilişkin gereksinimler karşılamak ile temel bazı kültürel çalışmaların ötesine geçemez.
9- Federal devlet, iki veya daha çok sayıda devletin bir federal çatıda birleşmesinden ibarettir. Haliyle iki katmanlı bir hukuk sistemi söz konusudur. Bunlardan birisi alt devlet olan federe devletin belirlediği hukuk düzeni, diğeri ise federe devletlerin birleşiminden oluşan çatı federal devletin hukukudur. Federe denilen (bazı yerler lander, kanton der) alt devletler büyük ölçüde özerktir. Özellikle kültür ve eğitim alanlarında tamamen kendi politikalarını belirlerler.
Her federe devletin kendi parlamentosu, kendi hükümeti ve bazen de kendi yargı sistemi vardır.
Ordu, para birimi, uluslararası ilişkiler federal devletin kontrolündedir. Yine federal devletin kendi kurumları (Anayasa Mahkemesi, istihbarat, federal polis vs) vardır. Onun dışında ekonomi, ulaştırma, kentleşme, imar, sanayi, eğitim, kültür, sağlık vb konular federe devletlere ait meseledir.
10- Peki hangisi öcüdür? Hangisi iyidir?
İçlerinde öcü veya ideal olan yoktur.
İMPARATORLUK ÇAĞI BİTTTİ
Ancak imparatorluk çağı biteli çok olmuştur. Yani artık imparatorluklar dünya tarihinde işlevlerini tamamlamıştır. Ulus devlet hala modadır.
Neo-Osmanlıcılık sadece hayal değil, tarihin çarkını geriye çevirmek gibi imkansız bir düştür.
Devletler kendi tarihi koşullarına göre, üniter veya federal olmayı seçerler. Bunun ikisi de kendine göre iyidir.
Genellikle coğrafi olarak küçük ve homojen bir ulus/inanç yapısına sahip devletler üniter olmayı tercih eder.
Dünyanın gelişmiş ve zengin pek çok devleti federal yapıda gelişmiştir. ABD dünyada ilk ortaya çıkan federal devlettir. Bugün Kanada, Brezilya, Arjantin, Meksika, Birleşik Krallık (İngiltere), Almanya, İsviçre, Rusya, Nijerya, Hindistan, Çin federal devlettir.
Federalizm bölünmek demek değildir. Tam tersine birleşmek demektir.
Mesela ABD İngiltere'nin 13 kolonisinin birleşimiyle oluşmuş, zamanla 50 federe devlete çıkmıştır. Almanya'nın federal yapısı da Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu dönemindeki Alman prensliklerinin "Alman ulusu" altında birleşmesinden doğmuştur.
Federalizm Türkiye'de en yanlış bilinen ve en önyargılı yaklaşılan bir kavramdır. Oysa, dünya ayrılma yoluyla federalizmden çok birleşme yoluyla federalizme şahit olmuştur.
Türkiye'de 1921 Anayasasının federal bir sistem öngördüğünü iddia eden yazarlar vardır. Ben o denli keskin bir yorum yapmıyorum ama 1921 Anayasası kesinlikle bu denli merkezi (üniter) bir devlet öngörmüyordu. Pek çok iş vilayat şuaralarına bırakılmıştı,
Bugün sahip olduğu yetkiler itibariyle 30 tane eyalet olduğunu iddia edebiliriz. Büyükşehirler neredeyse bir eyalet şeklinde örgütlenmiştir. Bugün AKP hükümetinin bu belediyeler üzerinde daha az etkisi olsa, belediyelerin kendi çabalarıyla (önünde engel olmayınca) çok daha başarılı olabilecekleri kesin. Bunu kimse inkar edemez.
Hele ki, merkezi yönetimin gücü daha zayıf olsa. Bugün üniversiteler, belediyeler ve pek çok kurum kendisini yönetebilse, toplum bu kadar çok kutuplaşmaz.
Yani sıkı bir üniter devlet her zaman toplumsal barış getirmez.
Sonuç olarak, yukarıda son zamanlarda herkesin sık sık kullandığı, bazen yanlış kullandığı bazı kavramlar basitçe açıklanmak istemiştir.
Umarım birilerine faydası olur.