“Hakkımız olan onurlu bir yaşamı istiyoruz. Bunun için bıkmadan, yorulmadan, yılmadan, baskılara boyun eğmeden, mücadele etmeliyiz.”
Bizi çok daha zor günler bekliyor. Bunu görmek için çok fazla şey bilmeye gerek yok. Her şey ortada. Biraz duyarlı ve sorumlu bakabilen hemen herkes bunu görebilir. Gericilik yaşamın her alanını kuşattı.. Çok yakın bir zamanda nefes alacak mekanlara ihtiyaç duyma noktasına geleceğiz.
20 yılı aşkın süredir iktidarda olan AKP’yi, bütün bir sol yarattı. Vebali bizde. Bizim yetersizliklerimiz ve duyarsızlıklarımız sonucu, hızlı bir gericileşmenin kapısını araladı. Sol, günlük telaş içerisinde kaybolup giderken, gelecek kaygısını kavramlardan öteye taşıyamaz iken, gericilik sinsice gelişip, yaşamın odağına oturdu. Stratejik bakamadık. Romantik sol kavramların bizi kendimizden geçiren hülyasına kapılarak, yaşamdan uzaklaşırken, Sol’un boşalttığı alanları, gericiler, cemaatler, tarikatlar, ırkçılar ele geçirdiler.
AKP’yi Sol yarattı. Kendinden koparak, uzaklaşarak yarattı. Duyarsız, sorumsuz tavırlarıyla, stratejik düşünmeyen yaklaşımlarıyla, marjinalleşerek halktan kopuşuyla, bölünüşüyle, milliyetçi eğilimleriyle, yaşama dirsek dönüşüyle, SOL yarattı. Şimdi çaresizlik ve telaş içerisinde, yaşamın elinden kayıp gidişini, toplumun alt üst oluşunu ve özlemlerinin onlarca yıl daha ötelenmesini hayretle seyrediyor.
YARGININ SİYASALLAŞMASI
AKP iktidarı, süreç içerisinde, adım adım yargıyı da ile geçirdi. HSYK seçim sonuçları yargının siyasallaştığını ve iktidarın tahakkümü altına girdiğinin açık bir göstergesidir. Tüm demokrat unsurların yargının aktif görevlerinden tasfiye edilerek, yerlerine Cemaat ilişkisi içerisinde yükselen gerici unsurlar taşındı. Yargı tamamen siyasallaştırıldı.
Bir iktidar neden yargıyı siyasallaştırmak ister?
Yargının siyasallaştırılması gerçek anlamda ne demektir?
İktidarda olanlar, iktidarlarını devam ettirebilmek ve iktidarlarının devamı engelleyecek muhalif unsurların elimine edilmesinin hukuksal alt yapısını oluşturabilmek için yargıya yönelirler. Yargı iktidarda olanların yargısı haline getirildiğinde, hukuk egemen olanların hukukuna dönüştürüldüğünde, hedeflediği kitle kesinlikle muhalifler olacaktır. Bir sindirme, denetleme ve baskı aracı olarak kullanılarak hukuk, yaptırımların meşru zeminini oluşturma işlevini üstlenmektedir. Bu baskıların ve yaptırımların hedefi kesinlikle SOL’dur. Temelde iki karşıt yaşam biçiminin çatışmasında egemen olan siyasal yargı, kesinlikle karşıtını hedefleyecektir.
Adım adım yaşam alanlar daraltılmakta, demokrasi adına özgürlükler kısıtlanmakta, muhalefet susturulmakta, düzmece davalarla ve örgütlerle insanlar ilişkilendirilerek içeri atılmakta, inançlara özgürlük adına, farklı mezhepler asimilasyona uğratılmaya çalışılmaktadır. Din dersleri bir zorlama olarak herkese dayatılıyor. Türban, sistemin tüm alanları zorlanarak yaşama sokulmaya çalışılıyor. Özel mahkemeler 12 Eylül mahkemelerini aratmaz oldular, tutukluluk süreleri başlı başına bir cezaya dönüştü, yüzlerce insan yargılanmadan, cezaevlerinde yaşamdan kopartılarak tutuluyor. Dinlemeler herkesin korkulu rüyası haline dönüşmüş durumda.
Bu süreç daha ilerleyerek devam edecektir. AKP’nin derin devleti, tüm sistemi ele geçirdiğinde, bizlere yaşama hakkı, asla tanımayacaktır. Gericiliğin panzehiri, demokrasidir, özgürlüklerdir, SOL’dur.
İKTİDARIN GERÇEK YÜZÜ
Öncelikle demokrasi güçlerinin beslenme alanlarını yok etmeye bu alanları kendi denetimine almaya ve sonrasında ise SOL’u bütün olarak yaşamdan tasfiye etmeye yönelecektir. Gerici bir anlayış, aklın özgürleşmesi karşısında ayak direten bir anlayış asla ve asla demokrat olamaz, demokrasiden yana olamaz, insandan yana olamaz. Bu gerçeklikle, sözde özgürleşme ve demokrasi kalkanını kullanan iktidarın, gerçek yüzünü teşhir etmeliyiz. Gericilikle demokrasinin asla yan yana gelemeyeceğini, yaşanmış örneklerle ortaya koyarak kitlelerin bu aldatmacaya kapılmasının önünü almalıyız. Dinsel inancın siyasal yaşamın orta yerinde malzeme olarak kullanılmasının, istismarının engellenmesi için, tüm gücümüzle uğraşmalıyız. Bu sahtekârların ikiyüzlü politikalarını ve istismarlarını, her süreçte bıkmadan, usanmadan açığa çıkartılmalıyız.
STRATEJİK ÇÖZÜM ORTAKLIĞI
Demokratik iktidar için stratejik bir çözüm ortaklığı projesi hazırlamalı ve ilk fırsatta yaşama geçirmenin yollarını aramalıyız. Bunun için öncelikle taleplerimizi yan yana getirerek bir iktidar programı hazırlamalıyız ve bu programı iktidara taşıyabilecek bir yapının etrafında toparlanmalıyız. En azından, gericiliğin geriletilmesi sürecinde, böyle bir çabaya girmeliyiz. En genel taleplerimizi ortak bir program etrafında toparlayarak, bir zemin oluşturmalıyız.
Bu hızla gericileşen ve yaşamın tüm alanlarına yayılan sürece seyirci kalmayalım. Kendi dar alanlarımızda, kaygı ve telaşla oturup söyleneceğimize, yaşama müdahil olmalıyız. En genel taleplerimizi öncelikle yaşama taşıma yönünde adımlar atmalıyız. Yaşamın bir köşesinde, etkisizce, günlük telaşların yoğunluğuna kapılmış demokrat, duyarlı ve aydın insanların yaşamda yeniden aktifleşmesinin olanaklarını yaratmalıyız.
Savrulmuş, parçalanmış, dağılmış, hayal kurmayı bile unutmuş, ideallerini yıpratmış, bir biçimde yaşamda sürüklenen insanlarımızı yeniden yaşama ve yaşamı için mücadeleye taşımalıyız.
Biz, ülkemizi seviyoruz.
Ve kendi ülkemizde onurluca ve özgürce yaşamak istiyoruz. Ve bunu en fazla hak eden olduğumuzu düşünüyoruz. Bu ülkede ekmek için onur satılmasın istiyoruz. Emeğin değeri ve onuru korunsun istiyoruz. Yoksulluktan genç kızlarımız bedenlerini satmak zorunda kalmasın istiyoruz. Gençlerimiz kokuşmuş kültür döküntüleriyle toplumsal değerlerimizden kopmasın istiyoruz. Düşünen insanlarımız, bilim adamlarımız, yayıncılarımız, yazarlarımız cezaevlerine tıkılmasın istiyoruz. Onlarca yıldır bir biçimde süren kirli savaşa son verilsin istiyoruz. Yargısız infazlar ve cinayetler son bulsun istiyoruz. Her kimlik kendisini özgürce yaşayıp, sahiplensin istiyoruz. Gerici tehdit kapımıza dayanmasın istiyoruz.
Hakkımız olan onurlu bir yaşamı istiyoruz. Bunun için bıkmadan, yorulmadan, yılmadan, baskılara boyun eğmeden, mücadele etmeliyiz.
Başka bir yaşam yok… Başka ülke yok!..