İnsan birine dokununca, tanıyınca değişiyor, dönüşüyor kuşkusuz. Karşılaşmaların bazıları sendrom biçiminde nitelendirilse de ruhsal dokunuş dönüştürüyor insanı
Son zamanlarda cezaevlerine haksızca atılan insanların çıktıktan sonra kendileriyle taban tabana zıt kişileri savunmaya yönelik açıklamalarını görüyoruz. İnsan birine dokununca, tanıyınca değişiyor, dönüşüyor kuşkusuz. Bu ırkçı düşüncenin en çok korktuğu yakınlaşmalardan biri de aynı zamanda. Ötekini tanımak yolculuk için şart yoksa “Dağ başında derviş olmak kolay, gel de burada ol” misali kapalı havzalarımızda öfkemizi göremediğimiz, bilmediğimizi şeylere yöneltiyoruz, halbuki karşılaşınca nasıl dönüşeceğimiz, nereye varacağımız meçhul.
KARŞILAŞMA MANZUMELERİ
İlk dünya savaşının pek bilinmeyen bir hikayesiyle başlayayım. Savaş daha birkaç aylıktır, adı henüz dünya savaş değildir. 24 Aralık malum Noel, askerler kısa bir süre ateşkes anlaşması yapmak için siperlerden çıkmış, düşman kutuplar birbirleriyle kaynaşmıştı. İlk başta kamuoyunun bundan haberi olmamış ancak gerek asker mektupları gerekse de cepheden gelen haberlerle konu gündeme gelmişti. Daily Mirror, Sketch ve New York Times konuyu haber yapmış düşman askerlerin bir arada çektiği foto ölümsüzleşmişti. Sonraki yıllarda da Noel ateşkesi yapılmak istense de savaşın yıkıcı etkisinin artması ve karar vericilerin yumuşamaya izin vermemesiyle bu gerçekleşmez.
Paul McCartney “Pipes of Peace” (1) şarkısı ve klibiyle, Sainsbury’s market zinciri savaşın yüzüncü yıl Noel’inde bir reklamla (2) olayı hatırlatırken Joyeux Noël (2005) filminde de konu biraz romantize edilerek gösterildi.
Amerika’da okullarda ırk ayrımcılığının kalkarak farklı ırkların bir arada eğitim alması kararı güneyde kıyamet kopardı. NAACP’nin sivil haklar mücadelesiyle gayri resmi Jim Crow yasaları geriletilmişti. “Brown v. Board of Education of Topeka” (3) davası sonrası 1957’de dokuz siyahi genç Arkansas, Little Rock Central High School’a kayıt yaptı. Kendilerine laf atıp, küfür eden öfkeli beyazların arasından FBI ve ulusal muhafızlar korumasında geçerken çekilen foto ve görüntü hafızalara kazınırken çocuklar “Little Rock Nine” adıyla ölümsüzleşti.
Orson Welles’in “Citizen Kane” filmine konu olan Amerika’nın meşhur kalantoru William Randolph Hearst’in torunu Patty, Amerikalı sol örgüt “Symbionese Liberation Army” tarafından kaçırılır, pazarlıklar anlaşmalar derken Patty bir süre sonra örgüte katıldığını adını da Tanya yaptığını söyleyen bir kaset yollar. Sonrasında bir banka soygununa katılırken görüntüleri ortaya çıkar (4).
Jan-Erik Olsson, Stockholm'deki Sveriges Kreditbank'a girer rehineler alır şartlarından biri de meşhur Clark Olofsson’un getirilmesidir. Clark gelir ama onunla konuşup ikna etmek yerine kendisi de olaya katılır. Altı gün boyunca dört rehine esir alınır. Bu arada Olsson ile kadınlardan biri arasında yakınlık oluşur. Daniel Lang 25 Kasım 1974'te New Yorker'da "Banka Dramı" başlıklı makalesini yayınlar. Psikologlar Patty Hearst olayının ardından benzer tema görününce bir örüntü olduğunu düşünüp “Stockholm Sendromu” teşhisini yaparlar. 2018 yapımı “Stockholm” ve 2022 yapımı “Clark” dizilerinde konu işlenmiştir.
Peru’nun başkenti Lima’da Tupac Amaru MRTA gerillaları Japonya büyükelçisinin konutundaki imparatorun doğum günü kutlamasını basarlar. Dört ay kadar süren krizin sonunda özel harekât konuta baskın yapar. MRTA gerillalarının hepsi bir kısmı infaz olmak üzere öldürülür. Sonrasında kimi gerillaların tutsak kadınlarla yakınlık kurduğu ortaya çıkınca bu kez Stockholm’ün tersi bir durum “Lima sendromu” ortaya çıkmıştır artık.
İKİ TOPLUMSAL HAREKETİN KESİŞMESİ
80’lerde klasik ekonomi merkezli sosyalist mücadelenin yerini, kimlikler eksenli “Yeni toplumsal hareketler” alıyordu. Dönemin ana karakteri Neo liberalizm ile bu yeni mücadele biçimleriydi artık. Nev zuhur düzenin Reagan ile birlikte başrollerinden olan Thatcher zamanında madenci grevleri ülkeyi sarsmıştı.
Stonewall olaylarından sonra bütün dünyada eşcinsel gruplar örgütlenmiş kendi haklarını savunma yolunda mücadeleler yürütüyorlar, “Gay Pride” adı altında etkinlikler, yürüyüşler yapıyorlardı. 1950’lerdeki Mattachine Society’den beri ilk kez bu çaplı bir hareketlilik görülüyordu. İngiltere’de de örgütlenmeleri kuran bu gruplar madencilerin grevini destekleme kararı alırlar. Alırlar tamam da oraya gittiklerinde nasıl bir tepkiyle karşılaşacaklarını bilmezler, zira madenci işte erkek mesleği yani. LGSM (Lesbians and Gays Suppert the Miners” adında bir yardım kampanyası başlatırlar. Toplanan paralar madencilere götürülmek üzere yola çıkılır. Eşcinsel topluluk önce garip karşılansa da yardıma gelenler ailelerin evlerine yerleştirilir, kaynaşmalar olur. Daha sonra yapılan Gay pride yürüyüşünde bir sürpriz gerçekleşir. Bu kez madenciler, eşleri ve çocuklarıyla onları desteklemek için mitingdedirler. İki taraf birbirini tanıdıkça kendilerini oluşturan söylem kırılmış, varlıkta birleşilmiştir. Klasik mücadele biçimiyle yenisinin kesiştiği nokta ilk kez işte bu olayda gerçekleşmiştir. Olay daha tazeyken 1986’da “All Out! Dancing in Dulais” başlıklı bir belgesel (5) sonrasında 2014’de de “Pride” adıyla güzel bir film çekildi.
Yani karşılaşmaların bazıları sendrom biçiminde nitelendirilse de ruhsal dokunuş dönüştürüyor insanı. Peki son olarak biraz uçta biri Hitler mesela kısa bir süre bile olsa dönüşmüş müdür?
1907’de Hitler’in kanserli annesi, Eduard Bloch adlı Yahudi bir doktor tarafından tedavi edilse de bir süre sonra vefat eder. Doktor Bloch hem genç Adolf’u hem de diğer aile bireylerini bazen ucuz bazen de ücretsiz olmak üzere tedavi ediyordu. Adolf bildiğimiz Hitler olduktan sonra ırkdaşları gibi zor duruma düşürdüğü, asil Yahudi "Edeljude" dediği Bloch’a yardımcı oldu. Hitler’in özel emriyle Bloch Amerika’ya göç edene kadar Gestapo’nun korumasında kaldı. Onun bile zulüm ile abat olmuş bütünlüğünün, kırıldığı bir nokta olmuştu yani.
“İOSİ, EL ESPİA ARREPENTİDO” (2022).
Arjantin diğer Güney Amerika ülkeleri gibi darbelerle anılan ülkelerden biri. 2. Dünya savaşı sonrası Nazilerin kaçtıkları, güvenle barındıkları bir ülke, o kadar ki Mossad buradaki operasyonlarında ekstradan bir ehemmiyet göstermek zorunda kalıyordu. Arjantin Yahudilerin nüfusunun en yüksek olduğu altıncı ülke, yani müesses nizamın tehlike çanı çalmalarının kendilerince haklı nedenleri var.
Yahudilerin Arjantin Patagonya'da bir devlet kurma fikrinin olduğuna yönelik "Andinia Planı" kompolosu aşırı sağ tarafından yaygın olarak dilden dile aktarılır. Bu plan için biraz tarihe gidelim zira doğruluk payı var ama kaydu şartla.
Theodor Herzl Yahudi devleti kurma fikrinde olan bir gazetecidir. O sıralar Fransa'da Zola’nın meşhur “J'accuse” yazısına neden olan Dreyfus olayı patlak vermiş, kadim Yahudi düşmanlığı hortlamıştı. Gazetesi için bu olayı takip eden Herzl bir süredir kafasında şekillendirmeye başladığı Siyonist düşünceyi harekete geçirmeye karar verir. Dünya Siyonist Kongresi'ni toplar, kararlar alırlar. Herzl bu aşamada artık çok bilinen Kudüs planı için Abdülhamit ile görüşür. Batı devletleri giderek güçlenerek emperyalizmle tabir-i amiyane çift okeye dönerken, ilk kez Kırım harbinde dış borç alan Osmanlı burada saraylar yapmaktadır. Topkapı geri plana giderken, Dolmabahçe, Beylerbeyi, Yıldız vb. yerler inşa edilir. İktidarın merkezi sur içinden müştemilata doğru kayar, yeni iktidar buralarda mevzilenir.
Herzl Abdülhamit'e borçların ödenmesi teminatını vermesine rağmen talebi onay görmedi. Siyonist kongre Kudüs merkezli bir Yahudi devleti kurulmasının zorluğu yüzünden alternatifler düşünmeye başladı. Ülkenin kurulması olarak önerilen yerlerden biri de Uganda’ydı. Kongre diğer taraftan da alternatif yerler arıyordu. Pek bilinmez söyleyeyim, İstanbul Sultanbeyli’de dönümlerce alınan çiftlik topraklarının da Yahudi devleti kurulması kararı alınırsa diye hazırda bekletildiği söylenir. Yani burada olduğu gibi başka ülkelerde de yerleşim amaçlı devasa çiftlik bölgeleri alıp hazırda bekledikleri doğrudur. İşte komplo teorisinin neşvünema bulduğu yer tam da burasıdır.
Başka yerlerde bir Yahudi devleti kurulmasına mecburen sıcak bakmak zorunda kalan Herzl tuhaf bir şekilde genç yaşında kalp krizinden ölür. Yerine cemaat tarafından iyi bilinen, devlet kurulduğunda ilk Cumhurbaşkanı olacak olan Haim Weizmann gelir. Hedef yeniden Filistin olurken buraya yönelik uzun vadeli stratejiler belirlenir, Yahudiler geri adım atmayacaktır yani.
ANDİNİA PLANI
Arjantin Patagonya aşırı sağ tarafından, tıpkı İstanbul Sultanbeyli ve başka ülkelerde olduğu gibi kurulması gerekilen Yahudi devletlerinden birisi olduğu düşünülüyordu. Buna karşı önlem almak amacıyla Arjantin derin devleti bir plan başlatır. Yahudilerin Andinia planı yok edilecek, bunun için gereken her şey -gerekenin ne olduğu bizim pratiklerimizden de anlaşılıyordur herhalde- yapılacaktır. Bu amaçla cemaatin içine Yahudi düşmanlığı bilinen Jose Perez adlı bir ajan yerleştirilir. Perez yavaş yavaş ufki ve amudî amaçlarını örmeye başlar, cemaatte yükselir.
Cemaatin en zenginlerinden birinin kızıyla ilişkisi başlar, dini koroya katılır, bir müddet sonra İsrail büyükelçiliğine rahatlıkla girip çıkmaya başlar. Topladığı bilgiler çerçevesinde seçilmiş hedeflere saldırılar gerçekleşir. 1992'de İsrail başkonsolosluğuna ardından 94’te Yahudi kültür merkezi “AMİA” ya yönelik saldırı onlarca can alır. Cemaate yönelik terör devam eder. Bir kaç yıl sonra Yahudi asıllı başsavcı Alberto Nisman olayda parmakları olduğu için Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra parlamentoda konuşmasına bir kaç saat kala evinde öldürülür.
DÜŞMANLA KARŞILAŞMA
Felsefe ve psikolojide ötekini tanıma dokunma anlamında “Karşılaşma” diye bir kavram var. Bireyin ilk karşılaşması Lacan’ın söylediği anlamda ayna evresinde kendisine yabancılaşmasıyla başlıyor, sonrasında hikâyesi Marx’ın üretim süreci, Frankfurt okulunun kültür endüstrisi, Guy Debord’un gösteri toplumu ve sair süreçlerde giderek artarak devam ediyordu.
Perez Yahudi düşmanı olarak onlarla karşılaşmasında önce zahiren sevgi gösteriyor ancak onların da kendisi gibi olduğunu gördükçe yakınlaşıyor. Eylemler giderek onu oluşturan söylemde bir yarılma oluşturuyor, karşılaşma sonucu itiraf geliyor, Arjantin sallanıyor, komplo ortaya çıkıyordu.
Perez de öyle bir karşılaşıyor ki Yahudiliği seçiyor. İnsan bu meçhul işte. Cehl yani cehl işte, ne kendini ne başkasını bilir.
DİPNOT
1) https://www.youtube.com/watch?v=B3q4Up5ugTc
2) https://www.youtube.com/watch?v=NWF2JBb1bvM
3) https://supreme.justia.com/cases/federal/us/347/483/
4) https://www.fbi.gov/video-repository/newss-mp4-patty-hearst-bank-robbery/view