Timothy McVeigh (TMV) körfez savaşı gazisi olarak daha önce Vietnam’dan gelenlerde görüldüğü gibi hükümet karşıtı bir konumda giderek radikalleşmişti
Ruby Ridge ve Waco Branch Davidian olaylarının ardından silah serbestliği konusunda federal devletle sorun yaşayan özellikle güney eyaletlerinde gerginlik doruğa varıyordu. FBI, ATF, USMS gibi federal kurumlar yetkilerini kullanırken bu güneyde sanki mal sahibi gelmiş gibi muamele gördükleri algısını kuvvetlendiriyordu. Önceki Waco yazımda söylediğim gibi David Koresh’in “Siz ATF insanlara hep büyüklük taslıyorsunuz” sözü boşuna değildi yani. Federalleri işlerine burunlarını sokan, büyüklük taslayan kendilerini ev sahibi gibi gören kurumlar olarak değerlendiriyorlardı. İşte o yüzden bu federal kurumlar herhangi bir şeye müdahale ettiğinde sanki “müstemleke idaresi” geldi gibi bir his uyandırıyordu onlarda. Öyle ya iç savaş sonrası kozmopolit kuzey tarafından asimile edilmeye çalışılan güney eyaletleri esas Amerika’ydı. Diğer yerler -bugün seçim haritasında maviyle simgelenen demokrat yerler yani- Amerika ile uzaktan yakından alakası yoktu.
Ruby Ridge ve 28 Şubat-19 Nisan arasında 51 gün süren Waco kuşatmasının ardından gelen felaket federal kurumlara karşı nefreti körüklemişti. Kuşatma esnasında Waco’da arabasının arkasında “Fear the government, that fears your gun” çıkartmaları satan biri vardı. “Silahından korkan hükümetten kork” ibaresi özellikle güney-beyaz üstünlükçü kesimler açısından anahtar cümleydi. Bu birleşik devletlerin bir parçası olan devletinin egemenlik haklarına karşı gelen bir federal yapıya isyan cümlesiydi aynı zamanda. İşte o yüzden David Koresh yukarıda yazdığım o sözü söylüyordu. Federal kurumları müstemleke idaresi gibi görüyorlardı. Film ve dizilerde gördüğümüz FBI veya diğerleri geldiğinde yerel kolluğun ters davranmasının sebeplerinden biri de buydu, onlara göre federaller kendisini patron gibi görüyorlardı zira.
OKHAHOMA’YA ADIM ADIM
Timothy McVeigh (TMV) körfez savaşı gazisi olarak daha önce Vietnam’dan gelenlerde görüldüğü gibi hükümet karşıtı bir konumda giderek radikalleşmişti (1).
TMV soyadındaki “Mc” den de anlaşıldığı gibi İrlanda kökenliydi. O da birçok benzeri gibi okulda “akran zorbalığına” maruz kalmıştı (2). Daha lise yıllarında bilgisayarda en umut vaat eden programcı seçildi. Commodore bilgisayarıyla hükümet sistemine sızdı. Büyükbabası sayesinde ateşli silahlarla tanıştı, meşhur silah dergisi “Soldier of fortune” yi takip etmeye başladı. Orduya girdiğinde özellikle patlayıcılar konusunda okumalar yaptı. İleride suç ortağı olacak Terry Nichols’la tanıştı. Orduda özellikle siyahi askerlerle çatışma yaşıyordu, çavuş olduktan sonra görevini siyahi askerlerin aleyhine kullanması nedeniyle biliniyordu. 1991 Körfez savaşına katıldı burada bronz yıldız madalyası başta olmak üzere birçok ödül aldı.
Uyumsuzluğu askerden sonra da devam ediyor vergi ve güvenlikle alakalı sürekli olarak şikâyet mektupları yazıyordu. Şimdilerde sık gördüğümüz çip takma hikâyesini erken dönemlerde ondan duyuyorduk. Ruby Ridge olayındaki keskin nişancı Horiuchi’nin adı ve adresinin olduğu kartlar, Waco vakasıyla alakalı hükümet aleyhtarı bildiriler dağıttı. Waco’da başsavcı olan Janet Reno, yargıç Walter Smith ve keskin nişancı Horiuchi’ye suikast yapmayı planladı.
ALFRED P. MURRAH FBI BİNASI
Waco olayındaki görevliler esas itibarıyla bu FBI merkezinden gitmişti. Saldırının simgesel bir önemi de vardı yani. TMV kafasında saldırıyı netleştirdikten sonra amonyum nitrat toplamaya başladı. ANFO patlayıcı düzeneğiyle 2.3 ton bir patlayıcı yaptı. Kiraladığı Ryder kamyonuna patlayıcıyı yükledikten sonra binanın önüne geldi. Zaman ayarlı fitili ateşledikten sonra kaçacağı araca yöneldi. Tam saat 09.02’de yani çalışanlar henüz gelmişken, inanılmaz bir patlama meydana geldi. Binanın üçte biri yok olmuş, onlarca araba, yakınlardaki 300’den fazla bina da hasar görmüştü. 19’u çocuk olmak üzere 168 ölü yüzlerce de yaralı vardı (3). Bu o tarihe kadar ve hatta şimdi de en büyük iç terör vakası olarak tarihe geçti. 11 Eylül öncesi ilk Dünya ticaret merkezi saldırısı henüz iki yıl önce olduğu için bu saldırının da İslami kökenleri olduğu düşünüldü.
FBI enkazın arasında kamyonun arka aksını tespit edince araç tanımlama numarası bulundu ondan sonra her şey çorap söküğü gibi geldi. Mağaza çalışanlarının tanıklığıyla adamın robot resmi çizildi, ajanların araştırmasında bir yerel otel çalışanı TMV’in ismini verdi. Ancak yapılan ilk araştırmada saldırganın hapiste olduğu anlaşılınca bir yanlışlık olduğu düşünülüp moral bozukluğu oldu.
Oysa TMV saldırı sonrası kaçtığı aracıyla giderken arabasının plakası olmaması nedeniyle bir eyalet polisi tarafından durdurulmuş, aracın içinden gizlenmiş bir silah çıkınca da tutuklanmıştı. Tutuklanmanın bombalamadan doksan dakika sonra olduğu anlaşılınca fail belli oldu. Araştırma tamamlandığında FBI 28.000'den fazla görüşme gerçekleştirmiş, yaklaşık 43.000 soruşturma ipucunu takip etmiş, üç buçuk ton delil toplamış ve bir milyara yakın bilgiyi incelemişti (4).
YARGILAMA VE SONRASI
Büyük bir katliam olmasına rağmen TMV sadece görev başında olan 8 federal memurun ölümü, kitle imha silahı bulundurma ve federal binaya saldırmaktan suçlu bulundu (5). Diğer ölümler Oklahoma eyaletinin yetkilerine giriyordu onlar da TMV zaten idam cezası aldığı için mahkeme sürecine gerek görmediler, zaten jüri de onun idam edilmesini önerdi. Nichols saldırıda yardımı olması nedeniyle ömür boyu hapse mahkûm olurken olayı bildikleri halde ihbar etmedikleri gerekçesiyle çeşitli kişiler de cezalar aldılar. Cezaevinde, bizde “Sanayi toplumu ve geleceği” başlığıyla manifestosu da çevrilen “Unabomber” yani Kaczynski ve Dünya Ticaret Merkezi saldırganı Remzi Yusuf gibi bombacılarla aynı blokta kaldı.
TMV her ne kadar binada kreş olduğunu bilseydi bunu yapmayacağını söylese de ortağı Nichols kreşten haberdar olduklarını ancak bunu umursamadıklarını söyledi. TMV daha sonra keşke bu olayı yapacağıma hükümet üyelerine saldırılar yapsaydım dedi.
Ne kadar kötülük yapsa da mahkemedeki duruşu hakikaten efsanedir. Hiçbir şekilde geri adım atmayarak metanetli bir şekilde sonucu beklemiş, başlangıçta temyizlere gitse de daha sonra “cezaevinde kalacağıma ölürüm daha iyi” diyerek bundan vazgeçmişti (6), (7). TMV aslında Katolik olsa da beyaz üstünlükçülükte bu çok da önemli değildi. Bir anlamda beyaz milliyetçiliği enternasyonali oluşmuştu onlara göre. Bu yüzden Norveç’teki katliamı yapan Breivik (8) ile yine Fransa’daki Renaud Camus aynı nabızda birleşiyorlardı. İlk beyaz üstünlükçü site Stormfront 1995 başlarında ortaya çıktığında, logosunda "Dünya çapında beyaz gurur" yazıyordu. Evet dünya çapında başta sinagog, siyahi kilise ve camiler olmak üzere beyaz üstünlükçü saldırılarda onlarca kişi ölüyor, yüzlerce yaralı oluyordu (9).
TMV 11 Haziran 2011 saat 07.14 de iğneyle idam edildi. Tıpkı çok etkisinde kaldığı okuya okuya eskittiği o kitapta yazıldığı gibi saldırısını yaptı, sisteme kendince büyük bir darbe indirdi. Baş ucundaki o kitabın kongre binasına havan topuyla saldırı hakkında olan 61 ve 62. sayfalarının fotokopisi arabasında bir zarfın içinde bulundu. İşte beyaz milliyetçilerinin İncili sayılan o kitap bir dahaki yazıya.
DİPNOTLAR
-
TMV daha önceki “Jose’den Yosi’ye” yazımdaki gibi düşman bildiğini keşfin içine girmişti. Bombalama olayından sonra CBS News’in 60 dakika programına verdiği röportajda:
“Herkes gibi ben de oraya çok heyecanlı bir şekilde gittim, ancak deneyimlediğim şey bambaşka bir oyundu. Bu insanlarla yüz yüze, yakın temas halinde olduğunuzda, onların da sizin gibi insanlar olduğunu anlıyorsunuz." diyordu. https://www.cbsnews.com/news/mcveigh-vents-on-60-minutes/ Sisteme yönelik eleştiriler aslında bize Rambo filminin de temasını hatırlatıyor. Amerikan sisteminde bu türden eleştiriler yoğun bir şekilde görülüyor. 2022 yapımı gerçek hayattan uyarlanan “Breaking” filminin teması da budur. Kuveyt ve Irak'ta görev alan Brian Brown-Easley deniz kuvvetleri askeridir. Terhisinden sonra evlenir bir de çocuğu olur, ardından kronik sırt ağrısı nedeniyle Gazi işlerinden maaş almaya başlar. Kurum “Kişinin sırt ağrısının askerlikten kaynaklandığı belirlenememiştir” diyerek maaşı keser. Aslında Gazi işleri konuda haksızdır ancak bütün dünyada geçerli olan kanun burada da görülür. Altta kalanın hiçbir hakkı yoktur, onlar fuzulidir, zaten insan gibi de yaşamadıkları (!) için hayatı sürse ne sürmese ne. Easley bunun üzerine içinde bomba olduğunu söylediği sırt çantasıyla Wells Fargo'yu işgal eder. Ardından müzakereler vb. derken bir keskin nişancının kurşunuyla öldürülür. Easley başından beri "beni öldürecekler" demiştir zaten, sistemi artık anlamıştır zira.
-
Bu durum ilk kez psikolog Dan Olweus tarafından kavramsallaştırılmıştır. Amerika’da sık görülen bu olay birkaç gencin intiharıyla ülke gündemine girince Olweus’un 1969’da bu konu hakkında yazdığı doktora tezi dikkat çekti. 1978’de Amerika’da yayınlanan kitap o günden bugüne akademik alıntılarda ön plana çıkıyor.
-
Valilik, otuz çocuğun yetim kaldığını, 219 çocuğun en az bir ebeveynini kaybettiğini, 462 kişinin evsiz kaldığını ve yedi bin kişinin iş yerini kaybettiğini bildirdi. Oklahoma City Belediyesi'nin Nihai Raporu, kırk sekiz blok karelik bir alanda üç yüzden fazla binada maddi hasar olduğunu tahmin ediyordu. https://www.okhistory.org/publications/enc/entry?entry=OK026
-
https://www.fbi.gov/history/famous-cases/oklahoma-city-bombing
-
https://abcnews.go.com/US/story?id=93151&page=1
-
2018 yapımı Waco dizisinin ikincisi olan “Waco Aftermath” (2023) de TMV’in hikâyesi de yer alıyor. “McWeigh” (2024) kötü bir filmin yanı sıra PBS “American Experience: Oklahoma City” ve yakın zamanda Netflix “Oklahoma City Bombing: American Terror” belgeselleri de yayınlandı. Waco o kadar önemliydi ki TMV’in avukatları mahkemede daha yeni çekilmiş olan “Waco: The Big Lie” adlı bir belgeseli gösterdiler. https://www.youtube.com/watch?v=PQ1b-PHdFZU&t=766s Belgesele yönelik eleştiriler gelince bir sene sonra “Waco: The Big Lie Contiues” adıyla devamı çekildi. https://www.youtube.com/watch?v=ABiCv_KP1BA
-
İzlemesi zor olsa da konuyla ilgili çok iyi çekilmiş iki filmi hatırlatayım. 22 July (2018), “Utoya July 22” (2018).
-
https://www.theguardian.com/us-news/2019/aug/04/mass-shootings-white-nationalism-linked-attacks-worldwide