Beyaz üstünlükçülerin sık sık yaptığı saldırılar da başka grupların üzerine atılıyor, kendilerine hiçbir şey yapışmıyordu.
“Sahte bayrak operasyonu” beyaz üstünlükçü diye şemsiye bir kavramla adlandıracağım grupların son yıllarda yoğun bir şekilde kullanımıyla dikkat çekti. Kavram, bir eylemin veya saldırının aslında görünen kişi ya da grup tarafından değil, saldırıya uğrayan tarafa sempati, saldırı yaptığı söylenen gruplara karşı da antipati oluşturması için yapılan eylemler olmasına işaret eder.
Bu bağlamda beyaz üstünlükçülerin sık sık yaptığı saldırılar da başka grupların üzerine atılıyor, kendilerine hiçbir şey yapışmıyordu. Yapan suçüstü yakalanan bir beyaz üstünlükçü dahi olsa saldırganın aslında içlerine sızan derin devlet elemanı olduğunu iddia ediyorlar, ne olursa olsun hep dört ayak üstüne düşüyorlardı yani.
SAHTE BAYRAK TARİHİ
Sahte bayrak muhtemelen yüzyıllardır vardır ancak Oxford İngilizce sözlüğüne göre terim ilk defa 1569 yılında mecaz olarak "birinin bağlılığı veya güdülerinin kasıtlı olarak yanlış tanıtılması; bu şekilde yanlış tanıtmak için kasıtlı olarak kullanılan bir şey" anlamında kullanılmıştır. Sözlüğe göre şu anki bildiğimiz anlamda kavram ilk kez 1982’de Londra Daily Telgraf gazetesi yazarı Robert Moss tarafından kullanılmıştır. Moss terörizm ve casusluk uzmanı olarak senato alt komitesinde batının terörist faaliyetlerden sorumlu tutulması için Sovyetler tarafından yönlendirilen silah üretiminin batılı devletlerdenmiş gibi gösterildiğini söyleyerek kavramı işlevselleştirdi.
Sahte bayrak daha çok korsanların kullandığı bir hile olarak tarihe geçti. Korsan gemisi saldıracağı gemiye rahatça yaklaşmak için o ülkenin dostu veya tarafsız olan devletin bayrağını çekerek yaklaşıyor, sonra saldırıyor, gemileri ele geçiriyorlardı. Yani kavramın Oxford’un söylediği gibi bir yazılı bir de tarihçilerin yazdığı korsanlık kökeni olduğu görülüyor.
TARİHTE SAHTE BAYRAK OPERASYONLARI
“Sarı gazetecilik” kavramını ortaya çıkaran Amerikan-İspanyol savaşının nedenleri arasında gösterilen USA Maine gemisinin batırılması.
1931’de Çin’in Mançurya’da yaptığı söylenen saldırıyı gerekçe göstererek Japonya’nın burayı işgali ve kendi kukla devleti Mançukuo’yu kurması. Bu olaydan sonra Milletler cemiyeti soruşturmasında oyun anlaşılınca Japonya gürültü patırtı yaparak cemiyetten çekildi.
Tarihe Gleiwitz olayı diye geçen Almanların Polonya’dan yapıldığı söylenen saldırının ardından buraya girmesiyle başlayan dünya savaşı.
Yine aynı yıl Sovyetler Birliği’nin aralarında saldırmazlık anlaşması olan Finlandiya’nın Mainila köylerine saldırdığını öne sürerek başlattığı savaş. Yeltsin 1994’te bu olayı kendilerinin yaptığını itiraf etti. 1940’da 20000’i aşkın Polonyalı aydın, asker ve sivilin Katyn ormanında yapılan infazının Nazilerin üzerine yıkılması. Yeltsin Stalin’in bu katliam için verdiği imzalı emri Walesa’ya verdi. 2007’de bu olayın filmi “Katyn” adıyla sinemalarda gösterime girdi.
Hindistan Pakistan arasında da sık sık bu sahte bayrak saldırıları olduğu söylenmektedir.
En son günümüzde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının bahanesi olarak sahte bayrak operasyonu gündeme geldi.
Ülkemizde de İzmir’i aslında Yunanların yakmadığı, Atatürk’ün Selanik’teki evine Yunanlar tarafından yapıldığı söylenen saldırının ardından başlayan 6-7 Eylül 1955 olaylarının derin devletin bir operasyonu olduğu iddiası, En son Sabri Yirmibeşoğlu’nun açıklamasıyla gündeme tekrar gelen Kıbrıs Barış Harekatı öncesi TMT’nın operasyonları, Maraş, Çorum, Sivas katliamlarını aslında dış güçlerin yaptığı ve en son 15 Temmuz’un bilindiği, kontrollü bir şekilde izin verilerek cemaatin tasfiyesine gerekçe gösterildiği iddiaları en bilinen sahte bayrak olaylarıdır. Bunlar uzatılabilir elbet ama, anlaşılmıştır, bu kadar kafidir.
AMERİKA’DA SAHTE BAYRAK SALDIRILARI (?) VE SİLAH TARTIŞMALARI
Anketler ABD nüfusunun yaklaşık yarısının en az bir komplo teorisine inandığını gösteriyor. Beş Amerikalıdan neredeyse biri, toplu silahlı saldırıların daha sıkı silah kontrol yasalarını teşvik etmeye çalışan gruplar tarafından yaptırılan, ya da kullanılan sahte saldırılar olduğuna inanıyor (2). Komplo teorisine inanan cumhuriyetçiler ile demokratlar birbirlerinin komplocu olduğuna inanırken, her iki tarafta yekdiğerine parmak sallıyor (3).
Amerika’da neredeyse her yalnız kurt, ya da psikopatik toplu saldırıların ardından silah yasağı tartışmaları gündeme gelir. Güneyin milli kimliği gibi olan silahın, yasaklanmaya çalışılması, kendilerine karşı yapılmış bir saldırı gibi değerlendiriliyor. Ayrıca orada hatırı sayılır bir vigilantis gelenek de söz konusu. Devlet tarafından haksızlık yapılmasına karşı başkaldırı da meşru haklardan, ta Amerikan bağımsızlığına “Boston çay partisi”ne kadar ve hatta Magna Carta’ya kadar giden bir geçmişi ve meşruiyeti var yani.
Yukarıda da söylediğim gibi Amerika’da beyaz üstünlükçüler kendileri tarafından yapılan her saldırıyı sahte bayrak operasyonu diye niteliyorlar. Bir taraftan “oh olsun”, “iyi oldu” ve sair şeyler derken diğer yandan olayı yapan kişinin CIA-FBI derin devlet bağlantısını iddia ediyorlar. Her halükârda haklı çıktıkları bir durum söz konusu, hasılı kazan-kazan durumu yani.
Temsilciler meclisi başkanı demokrat Nancy Pelosi’nin evine giren DePape adlı, Pizzagate, QAnon taraftarı, aşı karşıtı, Trump’ın çalınan seçimi türü komplolara inanan biri Paul Pelosi’ye çekiçle saldırdı. Trump dahil olmak üzere birçok komplo teorisyeni bunu sahte bayrak olarak değerlendirdi. Paul’ün 911 aramasında sakin konuşması da kuşkuları haklı çıkarıyordu sanki (4). Operatör saldırganın adını soruyor, Paul adama sorduğunda David cevabını alıyor, adamın eşi Nancy’i beklediğini söylüyor, yardım istemiyor. Elon Musk bu olayı homofobiye göz kırparak erkek fahişeyle kavgası diye yazdıktan sonra gönderisini sildi. Sonra çıkan bahçe ve ev güvenlik kameraları saldırıyı ispatlayınca bu kez sahte bayraktır dendi.
2017’de Stephen Paddock adlı biri Mandalay Bay otelindeki süitinden bir müzik festivaline katılan gençlere binin üzerinde atış yaparak, 60 kişiyi öldürdü, yüzlerce kişiyi de yaraladıktan sonra intihar etti (5). Bu saldırıdan kısa bir süre sonra bu kez Texas’ta Sutherland Springs kilise saldırısında 26 kişi öldürülürken 22 kişi de yaralandı. Amerika tarihinde okul ve kilise saldırıları yoğun bir şekilde görülüyor. Bu olay Charlottesville mitingi vesilesiyle yazdığım Dylann Roof’un 2015 Charleston kilise saldırısını da aşan büyük bir katliam olarak tarihe geçti.
Okul saldırılarında Zero Day (2003), Elephant (2003) filmlerinde de görüleceği gibi Columbine’de 1999 yılında yapılan katliam önemli bir yer tutuyor (6). Bu saldırıdan sonra uzmanların Columbine etkisi dedikleri bir yönelmeyle başka saldırılar da oldu.
2000’den günümüze dek okullarda 574 saldırıda 462 kişi öldürülürken 1000’e yakın da yaralı vardır. Okul saldırıları genelde yabancılaşmış ve uyumsuz kişilerin, kilise ve eşcinsel gece kulübü saldırıları da beyaz üstünlükçü eylemleri olarak ortaya çıkıyor. Eşcinsel kulüplere Ömer Metin “Pulse” örneğinde olduğu gibi nadir de olsa İslamcı örgüt saldırısı görülüyor.
Bunların yanı sıra yakın zamanlarda şahit olduğumuz İNCEL cinayetleri de gündeme girmeye başladı. İncellerin putlaştırdığı, babası tanınmış bir prodüktör ve yönetmen olan Elliot Rodger, katliamı yapmadan önce çektiği videoda kızların kendini neden beğenmediği, oysa pahalı şeyler giyindiği ve sair şeyler söylüyor, neredeyse her cümlesinden sonra ürpertici bir şekilde gülüyordu (7).
Florida, Parkland'daki okul saldırısından sonra, sosyal medyada birçok komplo teorisi ortaya atılırken, saldırının silah haklarını baltalamak için sahte bayrak operasyonu olduğu iddia edildi. Parkland'dan bir öğrenci aktivisti olan David Hogg, "paid shill" olmakla suçlandı. Benzer iddialar, 49 kişinin öldürüldüğü 2016 Afgan kökenli Amerikalı Ömer Metin’in Pulse eşcinsel gece kulübü silahlı saldırısından sonra da yoğunlaştı.
CBS’in kuruluşu WDBJ muhabiri Alison Parker ve foto muhabiri Adam Ward'un kamera önünde öldürülmesinden sonra yine silah yasasının düzenlenmesi gerektiği tartışmaları ortaya çıktı.
Etme-bulma dünyası işte, bir sahte bayrak operasyonu iddiası da Trump’a yapılan suikast sonrası ortaya çıktı. Suikastın hemen akabinde Hollywood prodüksiyonu gibi oluşan foto ona artı puan kazandırırken atış yapanın açısı, Trump’ın saniyelik kafa çevirmesi ve sair şeylerle bu işin bir dümen olduğu yolunda değerlendirmeler yapıldı. “Men dakka dukka” yasası her zaman geçer yani.
Her toplu katliamın ardından bilhassa demokratlar tarafından silah tasarısı üzerine tartışmalar ortaya atılınca güney, beyaz üstünlükçüler, cumhuriyetçiler, aşırı sağ ve sair kesimler bu saldırıları silah yasağını ortaya atmak için sahte bayrak operasyonları olarak gösteriyorlar. Silah özellikle bu kesimde çok önemli, bunu “Ruby Ridge”, WACO ve Oklahoma üçlemesiyle bir dahaki sefere yazacağım.
DİPNOTLAR
1) https://www.cjr.org/language_corner/false-flags.php
2) https://www.psychiatrictimes.com/view/false-flag-conspiracy-theories-psyche-society-and-the-internet
4) https://www.youtube.com/watch?v=Y2jDaB9ii0w
5) https://www.youtube.com/watch?v=ZgJttuTbPmE
6) https://www.fbi.gov/video-repository/echoes-of-columbine-2019a.mp4/view
7) https://www.nytimes.com/video/us/100000002900707/youtube-video-retribution.html