Yani bir tarafta demokrat küreselcilerden oluşan “Kabal” diğer tarafta bunlara karşı mücadele eden, dünyayı da kurtaran milliyetçi “White Hats” ve Trump gibiler

QAnon komplo teorisi önceki yazımda bahsettiğim Pizzagate’in devamı olarak ortaya çıktı. İddiaya göre Demokratlar, ünlü sanatçılar ve iş insanlarının “Comet Ping Pong” adlı pizzacıya sık sık sipariş verdiği anlaşılmıştı. Buna göre hotdog erkek, pizza kız, peynir küçük kız, pasta küçük erkek, dondurma jigolo anlamına gelen şifreli siparişlerdi. O zamanlar İlluminati piramiti şeklinde pizza tişörtlerinin basıldığını söyleyerek konuya geleyim.

İddiaya göre Trump “Kabal” dedikleri küresel derin devlete ve özelinde onların temsilcisi olan Demokratlara, satanistlere, pedofillere, bunları yayan Hollywood ve sair melanetlere karşı gizlice mücadele ediyordu. Başkan bu yüzden sürekli kabalın hedefi haline geliyordu.

2017’de gizli ve özel erişime izinli olduğunu iddia eden birisi olan “Q” 4Chan’de ilk paylaşımını yaptı. Kısa sürede gruplaşan hareket bir müddet sonra Trump mitinglerinde görüldü, onun tarafından Twitter’da desteklendi. Bizdeki FETÖ, Irak’taki Kesnizani gibi dini tarikatların benzeri olan Çin’de kurulan ancak merkezi Amerika’da olan Falun Gong ile bağlantılı “Epoch Times” bununla bağlantılı haberleri yaydı. Twitter, Facebook ve sair kanallar bu paylaşımları engellemeye başlayınca QAnon komplo teorisinin önemli bir parçası olan kabal söylemi daha da güçlendi, zira bu mecralar onların bir parçasıydı.

Twitter’in Elon Musk tarafından alınması küresel derin devletin aparatına karşı, mevzi kazanmak anlamındaydı aynı zamanda. İsmini değiştirip “X” yapması da manalıydı elbet. Zira Amerikan iç savaşında kaybeden taraf olan güneyli konfederasyon bayrağı ortasında bir çapraz yani X ile federal devletten ayrılıyordu. Çizgilerin üzerinde 13 eyaletin yıldızı vardı. Buna bir de Musk’un Roma İmparatorluğu’ndan dediği Nazi selamını ekleyin. Bunu ileriki zamanlarda yazacağım için burada kesiyorum.

WAYFAIR MOBİLYA ŞİRKETİ

QAnon süreç içinde bir harekete dönüştü, yandaşları yeni komplo teorileri üretti. Hareketin zirve noktalarından biri de Wayfair mobilya şirketi hakkında ürettikleri senaryoydu.

2018’de Matthew Wright adında bir QAnon destekçisi Arizona-Nevada arasındaki Hoover barajının oradaki bir köprüyü ağır silahlı zırhlı bir kamyonla kapattı. Güvenlik görevlilerinin görüşme talebine karşı QAnon taraftarlarının sloganı haline gelmiş olan "OIG raporunu yayınlayın" yazan bir dövizle onları karşıladı. Sonrasında kaçtı, yakalandı ve hapse girdi. Oradan yazdığı mektupta QAnon taraftarlarının ve komplo teorisyenlerinin en önemli sloganı olan "Birimiz gidersek, hepimiz gideriz" cümlesini kullandı.

2019’da bu kez çok tuhaf bir saldırı gerçekleşmiş Gambino suç ailesinden biri 'Franky Boy' Cali silahlı saldırı sonucu öldürülmüştü. Herkes hemen gerildi, yine mafya savaşları mı başlayacak derken şaşırılacak birisi tutuklandı.

Anthony Comello ünlü komplo teorisyeni Alex Jones ve beyaz üstünlükçü site İnfowars’ı da takip eden QAnon yandaşı biriydi. Mahkemede Trump’a derin devletle mücadelesinde yardım etmek için bu cinayeti işlediğini söyledi. CBS News’in haberine göre Comello Q harfi yazdığı avuç içini mahkemede kasıtlı bir şekilde göstermişti. Aslında burada, haberde atlanan Amerikan ırkçılarının klasik İtalyan-Katolik düşmanlığı söz konusuydu.

QANON ABD KONGRESİ’NDE

Marjorie Taylor Greene, QAnon ve Pizzagate olaylarını kullanarak dikkat çekmiş bu sayede Georgia's “14th congressional district” kongre bölgesinde Cumhuriyetçi parti temsilcisi olmuştur. 2020’de temsilciler meclisine aday olduğunda bu hareketle alakası olmadığını söylese de açıklama inandırıcı değildir. Lauren Opel Boebert de “Colorado’s 4th congressional district” kongre bölgesinde ABD temsilcisi olarak yer almış bir QAnon savunucusuydu. O da kariyerinin bir döneminden sonra hareketini takip etmediğini söyledi.

Bu nokta da ilginçtir elbet. İki örnekte gördüğümüz gibi çok marjinal komplo hareketlerine girseler de kariyerlerinde Amerika’ya teşmil olacak bir sürece girdiklerinde geçmişlerini reddediyorlar. Bu durum Ana gerilim-tali gerilim hatları meselesidir, birbirine girdiğinde ana hattı seçiyorlar tabiatıyla. Bunların kökeni ve istikameti yazı dizisi takip ettikçe anlaşılacak.

WWG1WGA

Trump’un oğlu Erik kampanya temsilcisi olarak İnstagram’da “Bu gece kimler Trump mitingine hazır” diye sorduğu fotoda Amerikan bayrağının içine yazılan bu yazının arkasında filigranlı Q olan QAnon takipçilerinin alamet-i farikası bir gönderi paylaştı. Fotoda ayrıca altta “WWG1WGA” yazıyordu. Bu da yine QAnon taraftarlarının sık kullandığı "We Will Go Together with Anyone of Our Members" yani “Birimiz gidersek hepimiz gideriz” sloganıydı. Slogan ilk kez 1996 yapımı “White Squall” filminde kullanılmıştı. QAnon yandaşları o kadar zekiydi ki kendilerini Matrix filminde kırmızı hapı tercih edip “White rabbit” i takip edenler olarak görüyorlardı. Zaten bu filmlerin yer aldığı sayfalarda sık sık kendi hareketlerini tanıtıyorlardı.

Trump’un mitinglerinde Crommert'in 'Mirrors' adlı parçası çalıyor, şarkı esnasında insanlar işaret parmaklarını kaldırıyorlardı. Bu tekbir işareti olması hasebiyle bize tanıdıktı. Trump mitingde kendisine bu işareti yapanları parmağıyla işaret edip yere doğru gizlice işareti yapıyordu. ISD analisti Jaret Holt’a göre şarkı 2020’de Spotify'da QAnon sloganı olan 'WWG1WGA' adıyla yer aldı, Holt şarkının daha sonra Trump tarafından kullanıldığını ancak o kullanmaya başlayana kadar QAnon topluluğunda yaygın olarak bilinmesinin olası olmadığını söyledi.

Besteci Crommert, Trump'ı ve QAnon'un desteklemediğini, şarkının Trump tarafından kullanılmasına izin vermediğini ve yasal yollara başvuracağını açıkladı. Trump ceketinin sağ tarafında Q yazan bir rozet taşıyarak tabiatıyla bu harekete destek veriyordu. QAnon taraftarları ilk kez 31 Temmuz 2018 tarihinde Florida Tampa’daki Trump mitinginde “We are Q” adlı bir pankartla görüldü.

FACEBOOK DENEYİ

2019’da Facebook’ta bir deney yapıldı. Buna göre Carol Smith adında yeni bir kullanıcı uyduruldu. Profil Kuzey Karolinalı muhafazakâr bir anne şeklindeydi. Ebeveynlik, Hristiyanlık, Trump ve sair şeyleri takip ettiğini belirtti. Facebook iki gün içinde ona QAnon gruplarını tavsiye etti. Smith bunları kabul etmese de sürekli olarak ona nefret grupları algoritma kanalıyla gönderildi.

Bu olayı anlatan ‘Carol’s Journey’ adlı rapor sansürlenmiş bir şekilde kongreye yollanan belgelerin içinde yer aldı. Facebook kurucusu Zuckerberg Yahudi olmasına rağmen kendilerine yönelik bu saldırıyı sündürmüştü yani. Tuhaftı elbet, ama kapitalizm işte, algoritma etiğe göre değil getiriye göre programlanıyordu.

Trump 5 Ekim 2017’de askerlerin de olduğu yemekli bir toplantıda basına “Calm Before the Storm” yani fırtına öncesi sessizlik dedi. Muhabirler ona fırtınanın ne olduğunu sorduğunda “göreceksiniz” diye yanıt verdikten sonra bu Q olayının çıkması manidardı elbet. QAnon takipçileri, Derin Devlet'in "Storm" olarak adlandırılan hesaplaşma günü sırasında adalete teslim edileceğine inanıyorlar. O gün derin devlet ve işbirlikçileri tutuklanacak, suçlarından dolayı askeri mahkemelerde yargılanmak ve idam edilmek üzere Guantanamo Körfezi'ne gönderileceklerdi. İşte Trump’ın yukarıda söylediği cümlenin içindeki Storm artık manidar bir hale geliyordu.

QAnon taraftarlarına göre devletin içinde bu melanetlere karşı “White Hats” dedikleri mücadele edenler vardı, bunlar 2006 seçimlerini Obama ve Clinton’un çalmasını da engellemişti. Q, 2010 Haiti depremi sonrası Clinton Vakfı'nın deprem yardımı bahanesiyle topladığı paraları onlara vermediği gibi bunu çocuk seks ticaretini finanse etmek için kullandığını iddia etti.

“BÜYÜK UYANIŞ HAREKETİ”

Demokratların 2016 seçimlerini kazanması örtbas için elzemdi. Yine bu yüzden “Büyük uyanış” (!) hareketi başlıyor, Adalet bakanlığının elindeki demokratları yargılayacak “Sealed indictments” yani mühürlü iddianamelerin açılması bekleniyordu. Covid 19 fırsatını da kaçırmadılar. Kabalcılar büyük bir sıfırlama başlatarak dünya nüfusunu kontrol ediyor, aşılar yoluyla mikroçipler yerleştiriyor, DNA’yı değiştiriyordu. Yani bir tarafta demokrat küreselcilerden oluşan “Kabal” diğer tarafta bunlara karşı mücadele eden, dünyayı da kurtaran milliyetçi “White Hats” ve Trump gibiler.

QAnon’u ortaya çıkaran Q kimdi peki, bu soru o günden bugüne dek cevap beklemektedir. Q’nun Trump olduğundan tutun da Steve Bannon, Dan Scavino, Roger Stone, Michael Flynn adları etrafında da ihtimaller oluştu. 2021 yapımı altı bölümlük “Q: Into the Storm” belgeselinde uzmanlardan biri Q’nun profilini çıkarırken erkek, asker, yüksek IQ, ileri derecede psikopat, yalnız hareket eden ama kesinlikle ev kuşu biri olduğunu iddia ediyordu. Yine bu belgeselde 8Chan’ın kurucusu Fredrick Brennan da kendisine sürekli olarak “Q” sen misin diye sorulduğunu söylüyordu. Trump’ın 30 eylülde “Stay Tuned and Watch” yani izlemeye devam edin gönderisinden üç dakika sonra Q’nun mesajı yayınlanınca tabiatıyla oklar ona döndü. New York Times’ın yaptırdığı yazı analizi sonucu Baruch the Scribe olarak da bilinen Güney Afrikalı Paul Furber üzerine iddialar yoğunlaşınca belgesel ekibi onunla görüştü, tabiatıyla o da iddiaları kabul etmedi. Analistler yine de birkaç farklı kişinin bu hesabı oluşturduğunu ve kullandığını iddia ettiler. Bunlara sonradan Ron Watkins ismi de eklendi. Watkins’in bu belgeseldeki dil sürçmesi de onun Q olduğuna yönelik ispat sayıldı.

Çılgınlık her tarafa yayılıyor Youtube’da bu iddiaları yayanları imleyen Qtuber adıyla yeni bir kavram ortaya çıkıyordu. Q 2017-2020 arası 5000’e yakın gönderi paylaştı. Trump’ın 2020’de seçimleri kazanacaklarını söylemesine rağmen kaybedince bir süre paylaşım yapmadı. Peter Patriot müstear adlı Jon Herold, Trump’ın aslında Biden’a görevi bırakmadığını gizlice ülkeyi yönettiğini söyledi. Q 2022’de bir süre daha ortaya çıktı sonra yine kayboldu. 6 Ocak kongre baskını bu bakımdan ülkede milat oldu. Sosyal medya siteleri bu paylaşımlara ve kullanıcılara engel çıkardı, onlar da telegrama geçtiler. QAnon gelen olarak şiddet çağrısı yapmasa da start.umd.edu araştırmasında en az 7 cinayetle bağlantılı olduğu iddia edildi. QAnon yandaşlarının antisemit damarları da yaygındı. Zaten bu küresel elitleri kabal diye etiketlemelerinden belli oluyordu. Bankacılara da Yahudi sermayesi anıştırması nedeniyle nefret duyuyorlardı. Çocukların kanının alınması hikayesi de orta çağlardan beri gelen “Blood Libel” kan iftirasına dayanıyordu (1). Olaylar bu şekilde sürerken Epstein-Maxwell hikayesi başlayınca ellerini ovuşturdular.

DİPNOT

(1) Bunun bizde de uzantısı vardı elbet. Meşhur senaristimiz Bülent Oran’ın babası “Milis General” olarak bilinen Cevat Rifat Atilhan’ın “İğneli Fıçı” kitabı bu hikâyeye dayanıyordu. Oran babasının soy adını reddetmiş annesininkini kullanmıştı.