Yahudilere yönelik nefretin kısa serencamında görüldüğü gibi tarih boyunca dünyada ortak olarak itilen başka bir millet yoktur herhalde.

Dünya tarihinde süreklilik açısından herhalde bu kadar istikrarlı bir mefhum olmamıştır. Antisemitizm kadim zamanlardan günümüze dek devam etmekte olup, Siyonizm’e karşıtlık günümüzde de sık gördüğümüz gibi Yahudi düşmanlığına dek varmaktaydı.

Amerika’da da kuruluşundan itibaren milliyetçilik ve beyaz üstünlükçülüğün önemli alamet-i farikalarından biri de Antisemitizmdi. Her ne kadar Trump bu milliyetçiliğin önderi haline gelse de damadının Yahudi olması bakımından defoluydu. Zaten önceki yazılarımdan “Charlottesville mitingi” vesilesiyle yazdığım gibi beyaz üstünlükçüler “kızını Yahudi Kushner p…ne” verdiği için Trump’a çok kızgınlardı. Zaten beyaz üstünlükçülüğü bir şemsiye kavramdı, her temada bir mutabakat da yoktu hani. Katolik düşmanlığı olduğu gibi, beyaz üstünlükçü “Proud boys” Enrico Tarrio örneğinde olduğu gibi lider Latin ve Katolik’ti.

İLK ANTİSEMİTLER VE “BLOOD LİBEL”

Bilinen ilk antisemit çatışma Tanah içindeki Esther kitabı bölümünde, Ester ile Haman arasında geçer (1). Tarihsel olarak ise antisemitizmin kökleri MÖ. 3. yüzyıla dek Büyük İskender sonrası generallerinden olan Ptolemaios hanedanına dek gitmektedir (2).

En büyük darbe ve düşmanlık esas itibarıyla Hristiyanlıkla birlikte ortaya çıktı. Metin analizi incelemelerine göre sırasıyla Markos, Matta, Luka, Yuhanna İncillerinden ilki hariç diğerlerinde antisemitizmin görüldüğü genel kabuldür. Ardından kilise babalarında ama özellikle Konstantinopolis Patriği İoannis Hrisostomos yani “Altın ağızlı Aziz Yuhanna” ile Yahudi düşmanlığı başlamış ve diğerleriyle devam etmişti.

Neron'un hocası olacak Apyon İskenderiye’de imparatorun heykelinin dikilmesine karşı mücadele eden Yahudilere yönelik büyük mücadeleler vermişti. Kan iftirası “Blood libel”i ilk kez o öne sürmüş, kolozyumu yapan Vespasian’ın himayesindeki Josephus ona karşı “Against Apion” kitabını yazmıştı.

Orta Çağ Avrupa'sında ilk kan iftirası vakası, 1144'te Norwichli William olayıydı. Ormanda bıçaklanmış halde ölü bulunan küçük William’ın hemen ardından, Yahudilerin Paskalya’dan önce Hz. İsa’ya yaşattıkları acının aynısını bu çocuğa yaparak intikam aldıkları söylentileri yayıldı. Benedikten Monmouth'lu Thomas’ın yazdığı “The Life and Miracles of St William of Norwich” kitabından sonra olay daha da yayıldı, William aziz ilan edildi. Bu olaydan sonra Avrupa’nın her yerinde ve hatta 1530 Amasya’dan itibaren Osmanlı imparatorluğunda dahi kan iftirasına yönelik şikayetler yoğunlaştı.

Nazilerden diye bildiğimiz elbisenin kenarına Davut yıldızı dikilmesi zorunluluğu ilk kez 1215 Lateran konsilinde karar alınmıştı. Veba sırasında ve sonrasında da bu musibetin Yahudiler yüzünden olduğu rivayeti yoğun bir şekilde dolaştı. 1881 yılında Rus çarı II. Alexandr bizde Narodnikler diye bilinen meşhur Çernişevski’nin de başında olduğu "Narodnaya Volya" örgütü tarafından bombalı suikastla öldürülür. Olaydan Yahudiler sorumlu tutulur. Bu gerilimlerin ardından yine bir kan iftirası sonucu 1903-1905 arası Rusça saldırı, terör anlamında "Kişinev pogromu" başlar. Hikâye bir Hristiyan çocuğun ölü bulunması üzerine Pesah bayramı vesilesiyle kan iftirasına dönüşür. Çocuğun katili bulunur ama bahane bir kere başlamıştır artık. Amerikan Yahudilerinin kökeni esas itibarıyla bu pogrom sonrası olan yoğun göçe dayanmaktadır.

Yahudilere yönelik nefretin kısa serencamında görüldüğü gibi tarih boyunca dünyada ortak olarak itilen başka bir millet yoktur herhalde. Onlara yönelik yayınların çokluğuna rağmen Hitler'in "Kavgam", anonim olduğu sanılan "Sion liderlerin protokolleri" (3) ve Henry Ford'un "Beynelmilel Yahudi" kitapları Yahudi düşmanlığında doruk noktası kitaplardır.

AMERİKAN YAHUDİLERİ

20. yüzyıldan itibaren Rusya pogromu sonrası Yahudilerin Amerikan sosyal hayatında görünürlüğünün artması bir tepkiye de yol açtı. Bilinen ilk antisemit mesele Leo Frank olayıydı. Frank bir fabrikada muhasebe müdürüyken 13 yaşındaki bir kızın öldürülmesinden sorumlu tutulmuş, yargılama esnasında ırkçılar hapishaneyi basarak onu kaçırmış sonra da linç etmişti. Linç özellikle siyahilere yapılırken bu kez bir beyazın kurban olması beyaz milliyetçiliğinin en azından bayağı bir kesiminde Yahudi düşmanlığının ne kadar geçerli olduğunu gösteriyor.

FORDİZM

Otomotiv devi Henry Ford Adam Smith’in “toplu iğne” örneğinden etkilendiği sisteminde işi bölerek, üretim bandını yarattı, işçinin daha verimli olmasının önünü açtı. Bir kişinin yaptığı toplu işin yerini üretimin bir parçasını yapan işçiler aldı. İşin bölünmesi Adam Smith, verimlilik Taylor kaynaklıydı.

Frederick Taylor, ekonomide, iş yaşamında verimlilik üzerine yani kârı ve işi maksimize etmek üzerine uzman birisiydi. Bu sistem hala onun adıyla Taylorizm olarak anılmaktadır. Ancak bu iki, yani Taylor-Ford sisteminin insan ruhunda yaptığı bir yabancılaşma vardır. Bunun farkına varan Chaplin onlara cevabını 1936' da çektiği "Modern Times" filmiyle verir. Filmde Taylorist verimlilik, daha hızlı yemek yeme, işçilerin üretim maksimizasyonu, bol bol hicvedilmiş, fordizmin de bir makinanın başındaki otomat haline gelmiş işçisinin mesai bittikten sonra da aynı hareketlere devam etmesi komik bir şekilde gösterilmiştir.

Sistemin verdiği zararlardan biri Chaplin işaret ettiğiyken diğeri de Marx’ın söylediği yabancılaşmaydı. Ürünün bütününe vakıf olmayan işçi ürettiğine yabancılaşırken diğer taraftan da “Know How” süreci eksik kalıyor bu da sanayici açısından bakarsak bilgi birikiminin dışarı çıkmamasına yol açıyordu. Ford’un harflerle yarattığı -ama ille de- siyah arabalar serisinde sıra “T” ye geldiğinde satış doruğa varır. Ford bu kadar kafidir, kitaba geçeyim.

FORD’UN KİTABININ HABİTATI: ROARİNG TWENTİES VE HOLLYWOOD

Ford kitabını yazmadan önce ve sonrasında antisemitizm doruk noktasındadır. Ekim devrimiyle ilk soğuk savaş, komünistlerin Yahudiler eliyle Amerika’yı ele geçireceği söylentileriyle başlamıştı. Bunun şaşırılacak bir yönü yoktu, Yahudi dünya hakimiyeti ve ilk sistematik komplo teorileri de Fransız ihtilalinin ardından gelmişti. Ama Rus devriminin merkezinde olan Yahudilerin etkisi bu söylentilerin yayılması için mümbit bir şeydi hani. Korku öyle küllüm haksız değildi yani.

Dünya savaşının ardından ikinci savaşa kadar “Kükreyen yirmiler” diye adlandırılan süreçte sokakta, modada, danslarda, eğlencede müthiş bir hareketlilik vardır. Sonrasında 1939 yapımı aynı adlı filmde bu hareketlilikten nemalanan gangsterlerin dünyasını görürüz.

Sinema da yüzyılın başından itibaren Edison’un haksız patent haklarından kaçan yapımcıların, aslında adından da belli olacağı gibi misyonerlik için kurulan, Hollywood bölgesine gelmesiyle hareketlenmeye başladı. Bu ilk “moguls” denilen eşhas yapımcı, yönetmen, oyuncular da dahil olmak üzere çoğunlukla Yahudi’ydi. Onların yaptığı filmlerle yeni modalar ve yeni söylemler oluşurken, Amerika’nın muhafazakâr kesiminde bir huzursuzluk birikiyordu. Söylem dediğim de az bir şey değildi hani. Filmlerde ve dizilerde gördüğümüz o majestik “Amerikalı olmak” cümlesiyle ve içerdikleriyle birlikte görülüyor, yaygınlaşıyordu. Oysa Hollywood’un yansıttığı demokrasi ve eşitlik değerleriyle süslü “kozmopolit” Amerika, burayı tekrar edeyim Yahudi mogulların oluşturduğu “kozmopolit Amerika(!)” muhafazakarların ama özellikle güneyin hiç de hoşuna giden bir şey değildi. Onlara göre Amerikan değerleri bu filmler eliyle eritiliyor, kadın ve erkeğin belli olmadığı, hafifmeşrep, dinle alakası olmayan eğlence içinde bir dünyayla kendileri asimile edilmeye çalışılıyordu. Hasılı Ford’un kitabını yazdığı sırada Amerika’da özellikle Yahudi iş insanlarına ve Hollywood’a karşı tepki doruktadır.

FORD’UN KENDİSİNİN HABİTATI

Ford ilk dünya savaşı sırasında “Barış gemisi” olarak tesmiye edilen Oscar II adlı gemiyle savaşan tarafları bir görüşmeye davet etmek için kamuoyu oluşturmak amacıyla bir geziye çıkar ancak çeşitli sebepler nedeniyle bu girişim başarısız olunca Ford alay konusu olur. Sonra eyaleti Michigan’da senato seçimlerine girse de bütün görkemine rağmen kazanamaz. Bu yenilginin ardından Yahudilerin basındaki gücüne binaen bir gazetesi olması gerektiğini düşünür. Yapmaya çalıştığı barış görüşmelerini engelleyen, Yahudilerin dünya savaşındaki parmağını kendince faş edecektir.

FORD’UN GAZETESİ VE KİTABI “BEYNELMİLEL YAHUDİ”

Ford 1901’den itibaren yayınlanmaya başlanan “The Dearborn İndependent” gazetesini 1919’da satın aldıktan sonra burada hareketlilik başlar. Satış rakamlarının yüksekliği bizdeki Cem Uzan’ın yaptığına benzerdi. Hilâl-i Ahmer’miş gibi, gazeteyi araba bayilerine dağıtıyor, model T’yi alanlara bedava abonelik yapıyordu.

Burada “Mr. Ford’s Page” başlığıyla bir sayfası varsa da yazılarını William J. Cameron kaleme alıyordu. Şimdi Trump’ın yaptığı gibi belirli etnik ve ırk gruplarının Amerika’ya göç etmesine izin verilmemesi gerektiğini savunurken Yahudileri radikalizm ve komünizm yaymakla suçluyordu.

Hareketlenen gazete bir müddet sonra işte herhalde bedava dağıtılan gazetelerin de tesiriyle zarar etmeye başlayınca burada mezkûr yazı dizisi başlar. Editör Edwin Gustav Pipp gelişmeyi protesto ve istifa ettiğinde, Ford onun yerine koyu bir antisemit olan William J. Cameron'ı atar. Denilene göre dizideki makalelerin çoğunu işte bu Cameron yazmıştır (4).

Yahudilerin hükümetleri ve finans piyasalarını manipüle etmesi üzerine olan ilk bölüm “Siyon liderlerinin protokolleri” kitabının ana temasının etkisinde olarak “The International Jew: The World’s Problem” başlığıyla 22 Mayıs 1920’de yayınlanırken, 24 Temmuz 1920 tarihli sayıda "An Introduction to the ‘Jewish Protocols" başlıklı makaleyle kaynağını okuyuculara doğrudan sunuyordu. Diğer makalelerde dikkat çekiciydi tabiatıyla. 1 Eylül 1920 “Jewish Control of the American Press”, 4 Aralık 1920 “Jewish Dictatorship of the United States During War”, 16 Nisan 1921’de tabir-i amiyane doğrudan damardan giren “Jewish Hot-Beds of Bolshevism in the U.S.”, 28 Mayıs 1921 “Will Jewish Zionism Bring Armageddon?”, 10 Eylül 1921’de spor sektöründe de bir Yahudi dejenerasyonu olduğunu iddia ettiği “How Jews Degraded Baseball” makalesini yayınlıyordu. Ford yazıların daha çok kişiye ulaşması için yerel din adamlarına ve sivil toplum örgütlerine gazeteyi bedava yolladı. Makaleler daha sonra “The International Jew: The World’s Foremost Problems”, “Jewish Activities in the United States”, “Jewish Influences in American Life” ve “Aspects of Jewish Power in the United States” başlıklarıyla dört cilt kitap olarak çıktı.

FORD’A TEPKİLER

Kitaptan dolayı “The Federal Council of Churches” gibi kurumların yanı sıra bazı eyaletlerde gazetenin yasaklanması, kütüphanelerden kaldırılması önerildi. Kimi otomobil bayileri üyelik iptaline giderken, bazı Yahudi gazeteler otomobil reklamının ve satın alımının boykot edilmesini önerdi. “Dinsizin hakkından imansız gelir” misali ekonomik zarar bu tür tipler için evlat acısı gibi, Ford yazı dizisini durdurmak zorunda kalsa da haberlere yedirilmiş antisemitik içerikler devam eder. 1924’te çiftçi kooperatifleri kuran Aaron Sapiro’yu büyük bir Yahudi komplosunun parçası olmakla suçlayan yazılar yazınca “Sapiro v Ford” davası başlar, ancak bir şey çıkmaz. Ford avukatları bir dahaki davanın önünü almak için tedbirler alır, Louis Marshall adında Yahudi ve azınlık hakları konusunda önde gelen bir avukat okuyup imzalaması için Ford’a bir özür metni yollar. Ford, özrü imzalamanın yanı sıra, The Dearborn Independent ile arasına mesafe koyar.

Ford "The International Jew" serisinin ayrıntılarını bilmediğini iddia ederek, kitabın kopyalarının yakılmasını emretti. Yurt dışındaki yayıncılara kitabın basımını durdurmalarını söylese de kimse onu dikkate almadı. Kitap 1930'lar boyunca dünya çapında tıpkı Siyon liderlerinin protokolleri gibi yayılmaya devam etti (5).

FORD’UN TESİRLERİ

Amerika’nın alamet-i farikalarından biri de tele-vaizlerdir. İşte bunların öncüsü Charles E. Coughlin Ford’un tesiriyle 30’lar boyunca toplumu zehirledi, 1938 itibarıyla gazetesi “Social Justice”da protokolleri tefrika etti. Coughlin gibi Gerald Winrod ve Nazi esintili “Silver Shirts” kurucusu William Dudley Pelley gibiler de onun kitaplarından etkilendiler (6). Bu yazı dizisinde bu kişileri tek tek ele alacağım için burada kesiyorum.

DİPNOTLAR

  1. Haman meselesi biraz karışık aslında. Kur'an'da firavunun veziri veya önemli bir kişi, Amon başrahibi olarak geçerken Ester kitabında Pers kralının veziridir. Hikâyeye göre Pers sarayına giren Esther önce Yahudi kimliğini gizlemiş zamanla kral Ahaşveroş’u kendine aşık etmişti. Sarayda üst düzey görevli olan Haman bir anlaşmazlık neticesi Yahudileri katletmesi için krala tesirde bulunur. Karar alınmışken Esther bunu öğrenir gizli kimliğini açık ettirmeden bunu engeller, Haman kendi tuzağına düşer ve idam edilir. Bu olaydan sonra Purim bayramı ortaya çıkar.

  2. Ptolemaios hanedanın en popüler kahramanı Cleopatra’ydı. Mısırlı tarihçi Manetho, ilk antisemitik risaleyi yazarak, Yahudilerin Mısır'dan Firavun'un kovduğu cüzzamlılar oldukları için ayrıldıklarını iddia ederek, Mısır'dan Çıkış hikâyesini yeniden yazdı. Bu nefret, Mısır'dan Yunan kültürüne, ardından da Romalı yazarlara kadar yayıldı. Yunanlılar ve Romalılar, Yahudilerin Şabat gününü tembellik olarak yorumluyorlardı.

  3. Mevzubahis kitap ilk defa 1903'de bir gazete tarafından neşredilir. Hitler'in de Kavgam'da bahsettiği gibi dünyayı paylaşmak adına şeytani işler vardır protokollerde. 1905'de Sergei Nilus adında bir papaz bunu kitap olarak basar. Nilus’un iddiasına göre bir arkadaşı güya bir mason toplantısında nüfuzlu üyelere dağıtılan yazıları nasıl oluyorsa artık bir kadının çalıp kendisine verdiğini söylemiş. Hasılı her zamanki gibi sermaye elde etmiş Yahudilerin elinden malların, paraların alınması söz konusudur yine. Çarlık böyle bir kara propaganda yoluna başvurmuştur yani. Pogrom sonrası en büyük göç Amerika'ya oldu, şimdi bildiğimiz Yahudi lobisinin gücünün en önemli nedenlerinden birisi de bu olaydır. Eco "Prag mezarlığı" kitabında antisemitizm konusunu müthiş bir şekilde işler. 30'lardan sonra kültür ve sanat işlerinin başına gelen Goebbels sinemayı dönüştürmeye başlar. "Der ewige Jude", "Die Rothschilds", "Jud Süß" vb. filmler çekilir. Riefenstahl "Triumph des Willens" filmini yapar. Nazilerin yanlış anladıkları Nietzsche'nin iradesi bu filme ad olarak verilmiştir.

  4. Bu belki de Ford’un itibarını korumak, tepkileri azaltmak için sonradan üretilen bir hikâye de olabilir tabiatıyla çünkü şu anda senaryo ve köşe yazarları, liderler de konuşmalarının temasını metin yazarlarına veriyorlar onlar yazdıklarını ilettiklerinde belirli yerlerde düzeltme ve yoğunlaşma isteği oluyor, bu onu metin yazarının yarattığı anlamına gelmez, önemli olan temadır zira, bu da Ford tarafından verilmiş ve onaylanmıştır.

  5. Bizde de benim tespit ettiğim kadarıyla ilk baskısı 1943 yılında “Anadolu Türk Kitap Deposu’ndan yayınlanmıştır. Kitap hala daha ülkemizde tam baskısını görmemiştir.

Hitler, "Heinrich Ford'u Amerika'daki büyüyen Faşist hareketin lideri olarak görüyoruz. Özellikle Yahudi karşıtı politikalarına hayranız... Yahudi karşıtı makalelerini yeni tercüme ettirdik." demişti. https://encyclopedia.ushmm.org/content/en/article/antisemitism-and-henry-fords-international-jew